Türk'ün bakışı ile bakmak ve Tayyip Bey!
Arslan Bulut 01 Ocak 1970
Tayyip Bey, Boğaziçi Üniversitesi'nde güzel bir konuşma yaptı. Ben en çok "Eğitim öğretim özgürlüğü, düşünce özgürlüğü hep konuşulur. Acaba uygulamaya gelindiği zaman... Diyelim ki Boğaziçi Üniversitesi, buradaki hocalarımız acaba nereye kadar pergellerini açıyorlar? Belli bir fikrin savunucusu olanlara kapıyı aç, belli fikrin savunucusu değilse kapıyı kapat, bu mu özgürlük?" sözlerini beğendim!
***
Bu sözlerin sahibi olan kişinin de belli bir fikrin savunucularına kapıları açarken diğerlerine kapatmasını beklemezsiniz değil mi?
İyi de bugün "Zihnini Amerika'da yaşayan şarlatana adayan mankurtlardan bilim adamı da Müslüman da olmaz." dediği kişilere 17-25 Aralık'a kadar başta ordu, yargı ve emniyet kadroları olmak üzere devletin bütün kapılarını açarken başkalarına kapatan kim?
Meselâ TRT Genel Müdürlüğü'nün Samsun Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdiği rapora göre bizzat İbrahim Şahin tarafından TRT üst yönetim kadrosuna atanan 43 kişinin Cemaat bağlantılı olduğu tespit edildi. Bu dönemde Genel Müdür Şahin onayı ile TRT'ye KPSS şartı olmadan sözlü sınavla alınan 31 personelden 15 Temmuz sonrasında ihraç edilen 18'inin Samanyolu ve Zaman grubundan geçtiği belirlendi.
İbrahim Şahin, "Kuruma alındıkları dönemde Samanyolu'ndan gelenlerin FETÖ'cü oldukları bilinmiyordu. Hatta yayın politikaları o dönemde hükümet, devlet, Ak Parti yanlısı görüldüğünden bunların geçişine izin verildi." dedi. (19 Aralık 2017, Cumhuriyet gazetesi)
Bu veriler ve ifadeden ne anlaşılıyor? Siyasi iktidarı destekleyenlere devlet kapıları açılıyor, siyasi iktidara muhalefet edenlere ise kapanıyor!
O halde biz de Ziya Paşa gibi, "Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz. Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde." demek durumundayız.
***
Erdoğan Fransa'dan dönerken de uçakta gazetecilerle konuştu! "Erdoğan'ın uçak ehli" olan gazetecilerin çoğunluğu "belli bir fikrin" de ötesinde doğrudan AKP'nin savunucusu değil mi? Gazetecilik, iktidarı veya muhalefeti desteklemek değil gerçeğin peşinde olmaktır. "Bu şartlarda gerçeği arayan gazeteci kaldı mı?" diye sorulabilir ama ben kendi adıma "evet var" diyebilirim. O halde nedir bu ayrımcılık? Bu mu fikir özgürlüğü?
***
Erdoğan, "İsrail'e tehdit oluşturacak ülkeler zayıflatılıyor yorumları var. Şimdi İran'da olaylar var şöyle yorumlar geliyor; 'Suriye, Irak ve İran'dan sonra hedef Türkiye olabilir mi?' Siz de PKK'nın Suriye'ye yerleştiğini söylemiştiniz. Böyle bir risk görüyor musunuz?" şeklindeki soruya cevap verirken de "Yorumlara, varsayımlara değil, biz kendi hedefimizin ne olduğuna odaklanmalıyız. Kendinizi zayıf görüyorsanız zaten bittiniz demektir. Ben Türkiye'yi asla zayıf olarak görmüyorum. Biz vurduk mu oturturuz. Konuya ABD değil Türk'ün bakışı ile bakın. ABD lafa gelince 'Biz terör örgütünün karşısındayız' diyor. Ondan sonra da DEAŞ'a karşı yine bir terör örgütü olan YPG'yi yanına alarak mücadele ediyor. Medyadan bazıları da tutmuş, 'Ne yapsın ABD, tabii ki onlarla yürütecek bu işi' diyebiliyor. Millî ve yerli olmak, yanlışa düşmemek açısından da önemli..." dedi. (8 Ocak 2018 Hürriyet, Fikret Bilâ)
"Konuya Türk'ün bakışı ile bakmak", "millî ve yerli olmak" denilince orada durmak lâzım!
Allah aşkına herkes doğru söylesin; Tayyip Bey olsun, AKP'nin önde gelenleri olsun, bugüne kadar hangi konuya Türk'ün bakışı ile baktı?
"AK parti sayesinde Türk olmaktan kurtulduk" diyen kendileri değil mi ki şimdi Türk bakışı ile bakabilsinler?
Keşke baksalar elbette..