`Saray 5 yıl oturmak için yapılmadı`
Arslan Bulut 01 Ocak 1970
Güngör Mengi, "Toplumun güvenliğini ilgilendiren her konu özgürce tartışılmalıdır" diyor ama eski bir Cumhurbaşkanı bile görüş belirtince ağır hücuma uğruyor! Eski FETÖ işbirlikçileri, ağzını açana "FETÖ ağzıyla konuşma" diyebiliyor!
Gerçi o eski Cumhurbaşkanı da toplumun güvenliğinden çok, 2019'da aday olmayı planladığı Cumhurbaşkanlığı seçimlerini düşündüğü için 696 sayılı kararnamenin muğlak olduğunu öne sürerek değiştirilmesini istedi...
Çünkü bu kararname uygulanırsa, Abdullah Gül'ün dahi aday olmasının bir anlamı kalmayacak! Çünkü okurumuz Akın Hacısalihoğlu'nun belirttiği gibi "Bu kararname, iktidarı kaybetmemek için planlanmıştır. Yani seçimlerden çıkan sonuç beğenilmezse önce kaos çıkarılması, ardından da seçimlerin iptali gelebilir. 'Yazı gelirse ben kazandım, tura gelirse sen kaybettin!' Bu kararname, iktidarı uzatma planıdır. Saray, orada beş yıl oturmak için yapılmamıştır!"
***
696 sayılı kararname, İran'daki devrim muhafızları ve sokaklara kadar yaygın olan Besic tipi örgütlenmeye imkân veriyor! İran rejimi. 38 yıldır bu örgütlenmeler ile ayakta duruyor. Demokratik gelenekleri olan Türkiye'nin aynı sistemi uygulaması, çok büyük bir gerileme olur. Tabii Türkiye, sokak sokak kontrol edilebilecek bir ülke değil.
İktidar her ne kadar sivillere 15 Temmuz darbe girişimi ve "devamındaki eylemlere" şiddet kullanarak müdahale etmesi durumunda ceza muafiyeti getirmiş ve silahlı eğitim yapan gruplara göz yummuş ise de Türkiye bu duruma seyirci kalmaz!
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in, "Son dönemlerde üniformalı bazı kişiler ellerinde uzun namlulu silahlarla dolaşıyor. Örneğin Tokat ve Konya'da silahlı eğitim kampları olduğunu duyuyoruz. Bunların seçim döneminde istenmeyen bir sonucun çıkması halinde karışıklık yaratacakları yolunda yoğun söylentiler var. Bu vahim iddialar araştırılsın ve bize de bilgi verilsin." uyarısı, Türkiye'nin seyirci kalmayacağının bir göstergesidir. Bazılarının Konyalılık veya Tokatlılık bilinciyle bu tür olayların olmadığını öne sürmeleri çok basit çıkışlardır. Kimsenin Konya'ya, Tokat'a laf ettiği yok! Silâhlı eğitim yapan gruplar kendilerini gizlemiyor ki! Size ne oluyor?
***
Bir de iktidar, muhalifleri etkisiz duruma getirmişken, Abdullah Gül'ün ortaya çıkmasına çok bozuldu. Yoksa Abdullah Gül, Türkiye için bir alternatif değil. Gül, sonuç olarak Türkçe Güroymak'ı Ermenice Norşin yaptıran bir kişidir ve Türkiye'nin yönetiminde bulunması sakıncalıdır. Zaten, 12 Eylül'de İngiltere dönüşü gözaltına alınmasının sebebi de bu sakıncaydı ama Sabahattin Zaim ve Nevzat Yalçıntaş'ın koruması altında Cumhurbaşkanlığına kadar yükselebildi!
Şimdi "Erdoğan'ı devirmek" için Gül'ün adaylığını kullanmak da tehlikeli bir girişim olur. Zira Türkiye'nin bugünkü durumundan Tayyip Erdoğan kadar Abdullah Gül de sorumludur.
2007 yılında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Çankaya Köşkü'nde İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres onuruna verdiği yemekte yaptığı konuşmada, İsrail'in güvenliği ve tanınmış sınırlar içinde yaşama hakkına sahip olmasının, Türkiye'nin Orta Doğu politikasının değişmez önceliklerinden olduğunu söylemişti!
AKP iktidarı bugün Kudüs için sözde İslam dünyasını harekete geçirdi. Gerçekte, Doğu Kudüs'ü Filistin'in başkenti saymakla, Batı Kudüs'teki İsrail işgalini bu ülkelere kabul ettirmiş oldu! Oysa İslam İşbirliği Örgütü'nün kuruluş amacı Kudüs'ü kurtarmaktı
***
Türkiye, gizli servislerin de çeşitli hesaplar için devreye girebildiği bir ülke haline geldi. Oysa millî bir devlet, böyle ucuz oyunlara izin vermez. Küresel projelerde yer alan kişileri, devletin kaderiyle ilgili makamlara getirmez.