İnsan Hakları İzleme Örgütü'nden Türkiye'ye Ağır Eleştiri
01 Ocak 1970
2017’de dünyada yaşanan gelişmeleri derleyen İnsan Hakları İzleme Örgütü, 543 sayfalık yıllık raporunda 90’dan fazla ülkeyi mercek altına aldı. Raporun giriş bölümünde 2017 yılının, halkın duygularını sömürenlere ve yanlış politikalara karşı çıkmanın önemini gösterdiği kaydedildi.
Raporda halkın duygularını sömürenlerin küreselleşme ve teknolojik ilerlemelerin yarattığı eşitsizliği, ekonomik bölünmeyi, kültürel değişimlerin yarattığı korkuyu ve terör tehdidini, yabancı düşmanlığı ve İslamofobi’yi körüklemek için kullandığı da belirtildi.
'Fransa örnek ülke'
Raporda bu duruma örnek olarak Avusturya’da ve Hollanda’da merkez sağcı partilerin yabancı düşmanı, göçmen ve İslam karşıtı politikaları benimsemesi gösterildi. Fransa ise yabancı düşmanı popülizmle mücadelede örnek ülke olarak gösterildi ve Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un demokratik ilkeleri kucaklayarak sağcı Ulusal Cephe’nin kampanyasına karşı çıkması övüldü.
ABD’de başkan seçilen Donald Trump’ın, göçmen karşıtı, ırkçı bölünmelere neden olan ve medeni hakları kısıtlayan politikalarının, insan haklarının önemini gösterdiğini ve Trump’ın kendi partisi dahil birçok kesimin direnişiyle karşılaştığı da raporda yer aldı.
Türkiye’ye Başkanlık Sistemi tepkisi
Raporda Türkiye, Mısır ve Çin’le birlikte popülist ve insan hakları karşıtı akımların güçlendiği, muhalefetinse bastırıldığı ülkeler arasında sayıldı. Raporda, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin demokratik sistemini önemli ölçüde yok etti, Avrupa Birliği ise bu süreçte mültecilerin Avrupa’ya geçmesini önlemek amacıyla Erdoğan’ın bu konuda yapacağı yardıma odaklanmayı tercih etti” denildi.
Raporun, yedi sayfalık Türkiye bölümünde, 2017 yılı Nisan ayındaki başkanlık referandumunun, 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası uygulamaya konulan olağanüstü hal uygulaması sırasında yapıldığına ve bu süreçte basına ağır sansür uygulandığına, birçok gazetecinin ve Kürt milletvekilinin hapiste olduğuna dikkat çekildi.
İnsan Haklar İzleme Örgütü, “Görevdeki kişinin iktidara tutunmasını sağlamlaştıran yeni başkanlık sistemi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü için yenilgidir. Yürütme erkinin istismarına karşı denetim ve denge mekanizmalarından yoksundur. Meclisin yetkilerini azaltmakta ve hukuki konularda başkanlık kontrolünü sağlamaktadır” ifadelerini kullandı.
“Olağanüstü Hal Önlemleri” başlığı altında Türkiye’de kamu görevlilerinin KHK’larla görevlerinden alınmasına ya da uzaklaştırılmasına 2017’de de devam edildiği ve bu rakamın 110 bini aştığı belirtildi. Raporda, kapatılan yüzlerce medya kuruluşu, vakıf, dernek, özel hastane ve eğitim kurumlarının 2017’de kapalı kaldığına dikkat çekildi.
Ocak ayında hükümetin OHAL kararlarını inceleme komisyonu kurduğu da anlatılan raporda, komisyonun bağımsız olmadığı zira yedi üyesinin de KHK’lara onay veren aynı yetkililerce atandığına dikkat çekildi.
'Yargı bağımsızlığı yok'
“İfade, Örgütlenme ve Toplantı Özgürlüğü” başlığı altında Türkiye’nin hapisteki gazeteci ve medya çalışanı sayısıyla dünya lideri olduğu, 150 kişinin parmaklıklar arkasında olduğu belirtildi. “Gazetecilerin terörle bağlantılı suçlamalarla, siyasi gerekçelerle yargılamaları 2017’de başladı. Suçlamaları destekleyecek geçerli kanıtların eksikliğine rağmen süren bu davalar, yargı bağımsızlığının olmadığını göstermiştir” cümleleri de raporda yer aldı.
Bu davalar arasında Cumhuriyet gazetesi, Zaman gazetesi, Özgür Gündem gazetesi davaları sayıldı; Ahmet Şık, Enis Berberoğlu, Erdem Gül, Can Dündar ve Murat Çelikkan’ın isimleri raporda yer aldı.
KHK ile kamu görevlerinden ihraç edilen eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın açlık grevleri ve cezaevi süreçleri de raporda takip edilen konulardandı.
Raporda, Wikipedia’ya uygulanan yasağa ve 2017’nin ilk altı ayında Twitter’a yapılan tüm içerik kaldırma taleplerinin yüzde 45’inin Türkiye’nin yapmasına da yer verildi.
2017 yılı Haziran ayında İstanbul Valiliği’nin LGBTİ+ Onur Yürüyüşü'nü yasaklama kararına da raporda dikkat çekildi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, 2018 Dünya Raporu’nda, Türkiye’deki insan hakları savunucuları da bir başlık altında ele alındı. Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü Taner Kılıç’ın FETÖ bağlantısı iddiası ile gözaltına alınması ve duruşmaya kadar tutuklu kalmasının siyasi bir karar olduğu ve ispatlanmamış delillere dayandığı savunuldu.
Kamuoyunda Büyükada davası olarak bilinen ve 10 insan hakları savunucusunun gözaltına alınması ve son olarak Kasım ayında işadamı Osman Kavala’nın tutuklanması da rapora girdi.
“Gözaltında İşkence ve Kötü Muamele” başlığı altında ise polisin bu muamelelerinin 2017’de de sürdüğüne dair haberler geldiği belirtildi. Raporda, “Hükümet işkenceye sıfır tolerans gösterileceğini ilan etmesine rağmen terörle mücadele yasası altında gözaltına alınanlar işkence gördüklerini söylüyor. Polisin bu kişileri dövdüğü, hareketsiz bıraktığı, tecavüzle tehdit ettiği ve tıbbi muayenelerine karıştığına dair raporlar var” denildi.
“Çatışmaların Sürmesi ve Kürt Muhalefetin Bastırılması” başlığı altında ise HDP’li vekillerin tutuklanması incelendi. HDP eş başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın 2016 yılı Kasıma ayından bu yana tutuklu olduğuna dikkat çekildi. Demirtaş’ın güvenlik endişeleri nedeniyle duruşmalara getirilmemesinin, yargı süreci haklarının ihlali olduğu belirtildi.
Raporda ayrıca, “Türkiye’nin güneyinde Demokratik Bölgeler Partisi’nin kazandığı 89 belediyeye hükümet kayyum atadı ve demokratik yollardan seçilmiş eş başkanlarını terör suçları şüphesiyle uzaklaştırdı. Bunların 70’i yargılanmayı bekliyor. Bu durum, siyasi örgütlenme ve katılım haklarıyla seçilmiş yetkililerin ifade özgürlüklerinin ihlalidir. Bu kişileri seçenlerin siyasi temsil hakkını da reddetmektir” denildi.
“Mülteciler ve Göçmenler” başlığı altında 3 milyondan fazla mülteci barındıran Türkiye’de okula gitmeyen çocuklara ve çocuk işçi sömürüsüne değinildi.
Raporun Türkiye kısmındaki son başlık ise “Kilit Önemdeki Uluslararası Aktörler” oldu. “Türkiye’nin bazı AB ve ABD vatandaşlarını terör suçlamasıyla keyfi şekilde gözaltına alması, bu ülkelerle gerilimi arttırdı” denilen raporda, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Türkiye’deki insan hakları konusunda endişeleri dile getirse de, Washington ile Ankara ilişkisini Suriye’nin şekillendirdiği belirtildi.
Raporda son olaraksa insan hakları savunucularının tutuklanmasına Birleşmiş Milletler’in tepkisine yer verildi. “Türkiye’de yaşananları 'cadı avı' olarak niteleyen BM uzmanları, İnsan Hakları Konseyi’nden bu konuya el atmasını talep etti. BM’nin ifade özgürlüğü konusundaki özel raportörü, Türkiye’nin konuşma ve basın özgürlüğü konusundaki ciddi sorunlu sabıkasıyla ilgili rapor yayınladı” ifadeleri İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün 2018 değerlendirmesine girdi.