« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

27 Şub

2007

Çevik Bir Karadayı'nın yakasına yapıştı

Bilal Çetin 27 Şubat 2007

Tankların Sincan'a yürüdüğü gün Genelkurmay Başkanı Karadayı, 2'nci Başkan Çevik Bir'i çağırıp "Bu emri kim verdi, niye haberim yok" diye çıkıştı. Ve kıyamet koptu

1996 yılının son günleriydi... Refahyol Hükümeti devam ettiği sürece ülkedeki gerilimi düşürebilmenin olanağı kalmadığını artık herkes görüyor ve "Bu işin sonunun nereye varacağını" merak ediyordu. Askeri müdahale olasılığı Ankara kulislerinin en heyecanlı sohbet konusu haline gelmişti. "Bu iş bitti" dedirten gelişme yine Ankara yakınlarındaki Sincan'da yaşandı. Yılbaşında hindi ve içki satışlarını yasaklamasıyla Genelkurmay'ın yakın takibi altına giren Sincan'ın RP'li Belediye Başkanı Bekir Yıldız, ikinci bombayı patlatmakta gecikmedi. Bekir Yıldız, 1997 Ocak ayı sonunda ilçe meydanına Kudüs'teki Kubbetüs-Sahra Camii'ne benzeyen bir çadır kurdu. 1 Şubat Cumartesi günü de Belediye'ye ait bir salonda "Kudüs Gecesi" düzenledi. Bu gecenin görüntüleri ve burada yapılan konuşmalar televizyonlarda yayınlanınca Türkiye'de kıyamet koptu. Hizbullah ve İslami Cihad gibi radikal dinci örgütlerin liderlerinin posterlerinin asıldığı salonda, bir de sözde tiyatro gösterisi düzenleniyor ki, adeta köktendinci bir ayaklanma provası gibi...

Baghari: Şeriatçılar en akil insanlardır

Bekir Yıldız kürsüye çıkıyor ve "Başörtüsü bizim için şeref sancağıdır. Biz kimliğimizi Kur'an'dan almak mecburiyetindeyiz" türünden şeriat özlemleriyle dolu bir nutuk çekiyor. Ardından iran'ın Ankara Büyükelçisi Muhammed Rıza Baghari kürsüye çıkıyor ve "Bize köktendinci denmesinden korkmayalım. Köktendinci, şeriatçı, Hizbullahçı insanlar en akil insanlardır. Zafer Müslümanlar'ın olacaktır" diyor. Sincan'la ilgili haber ve fotoğrafların ertesi günkü gazetelere ve TV ekranlarına yansıması ülke çapında infiale neden oluyor. Ertesi sabah Sincan'da yaşananlar, konuşmalar en ince ayrıntısına kadar Batı Çalışma Grubu'nun çekirdeğini oluşturan ekibin önüne gelmişti bile...

Müdahale etmemiz kaçınılmaz olabilir

Orgeneral Çevik Bir, 3 Şubat Pazartesi günü Genelkurmay Başkanı Orgeneral Karadayı'ya olayla ilgili kısa bir sunum ve değerlendirme yaptıktan sonra bazı J Başkanı Korgeneraller ile Kara Kuvvetleri Kurmay Başkam Orgeneral Doğu Aktulga ve Genelkurmay Genel Sekreteri Tümgeneral Erol Özkasnak ile dar kapsamlı bir toplantı yapıyor. Toplantıda konuşulanların özeti şu: "İlk günlerdeki tahminlerimiz bir bir çıkıyor. Siyasal islamcı hareket iyice gemi azıya almış durumda. Adım adım hedefe gidiyorlar. Bütün toplum gelişmelerden rahatsız ve millet bizim bir şeyler yapmamızı yani müdahale etmemizi istiyor ve bekliyor. Gerekirse iş işten geçmeden o da yapılır... Müdahale kaçınılmaz hale gelebilir..." Evet ilk defa o gün o toplantıda "müdahale" gündeme geliyor. Dar toplantıda konuşan bir korgeneral, Çevik Bir'e "Komutanım bırakın bugüne kadar olup bitenleri, sarıklı cüppeli iftar gösterilerini, sırf bu Sincan olayı bile ihtilal gerekçesidir. Bunlara bugün dur demezsek yarın çok geç kalabiliriz" diyor. "Komutanla konuşacağım" demekle yetiniyor Çevik Bir...

Karargahta Sincan'a cevap için hazırlık

Çevik Bir, Karadayı ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya ile ayrı ayrı konuşuyor. Erkaya'da da müdahale eğilimi ağır basıyor. Ancak Karadayı, "Milli Güvenlik Kurulu'nda bütün bunları son kez konuşuruz sonra da gereğine bakarız" diyor. Sincan'daki olaya bir cevap verilmesine ise onay veriyor Karadayı. Ama nasıl bir cevap? Genelkurmay Karargahı'nda hummalı bir çalışma başlıyor. Günün ilerleyen saatlerinde Çevik Bir'in, Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Orgeneral Doğu Aktulga ile yaptığı görüşmede Sincan'a verilecek yanıt netleşiyor: Tankları yürütelim...

Aktulga: En seçkin birliği hazırlayın

Bu görüşmenin hemen ardından Orgeneral Bir, Genel Sekreter Erol Özkasnak ve Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Orgeneral Doğu Aktulga ile yeniden bir araya geliyor. Ve tankların Sincan'dan yürütülmesi kararına varıyorlar. Etimesgut'taki Zırhlı Birlikler Tümen Komutanlığı'na bir emir yazılıyor. Etimesgut'tan Sincan ilçe merkezi ve Akıncı Ana Jet Üssü olarak belirlenen güzergahta motorlu yürüyüş tatbikatı yapılması emri, "Çok Gizli" damgasıyla sarı zarf içinde akşam saatlerinde Zırhlı Birlikler Tümen Komutanı Tümgeneral Erdal Ceylanoğlu'na ulaşıyor. Tümgeneral Ceylanoğlu'nu telefonla arayan Doğu Aktulga, yazılı emri detaylandırıyor: "En seçkin birliği hazırla! Sincan'dan geçerken o malum çadırı da bir şekilde yıkın. İki tanka arızalanmış süsü vererek başına nöbetçi koyun ve akşam konvoy dönüşüne kadar ilçe merkezinde bekletin..."

"Çevik paşam bu sabah tamamdır"

Tümgeneral Ceylanoğlu'nun "Emredersiniz komutanım" karşılığından hemen sonra da Çevik Bir'in telefonunu çeviriyor Aktulga:

- Paşam konuştuğumuz gibi, Ceylanoğlu'na yürüyün emrini verdim. Tanklar yarın sabah gün ışırken Sincan'da...

- Çok iyi yapmışsın. Haydi hayırlısı olsun bakalım...

4 Şubat sabahı Sincanlılar müthiş bir palet gürültüsüyle uyanıyorlar. 15 tank, 20 zırhlı kariyer, cip ve REO'lardan oluşan konvoy ağır ağır Sincan'ın ana caddesinden ilerliyor.. İlçe merkezine gelindiğinde birlik komutanı yüzbaşı çadırı arıyor, ama çadır çoktan kaldırılmış. Çünkü kamuoyundan yükselen sert tepki RP'lileri de endişelendirmiş ve o gün akşam saatlerinde RP Genel Merkezi, Belediye Başkanı Yıldız'a "o çadırı kaldır" talimatı vermişti. Aktulga'nın emrettiği gibi iki tank ve nöbetçiler kent merkezinde bırakıldıktan sonra konvoy ağır ağır Sincan'ı baştan sona geçerek Akıncı Ana Jet Üssü'ne doğru yol alıyor... Palet gürültülerinin Sincan caddelerinde duyulduğu sabahın erken saatlerinden itibaren Ankara'da müthiş bir panik yaşanmaya başlıyor. Bazı bakan ve milletvekilleri, "Eyvah darbe oldu. Ama bizi niye tutuklamadılar, ne zaman gelecekler?" diye bir yandan sokak kapısına yanaşacak cipi gözlemeye diğer yandan da telefonla liderlerine ulaşmaya çalışıyorlar telaş ve korku içinde.. Darbe oldu mu, oluyor mu konuşmaları sürerken Genelkurmay'dan kısa bir açıklama geliyor: "Motorlu yürüyüş tatbikatı yapılıyor."

Haberi duyan Cumhurbaşkanı Demirel, önce Başyaver Reha Taşkesen'e, "Öğren bakalım neymiş bu işin aslı" diyerek Genelkurmay'dan gayri resmi bilgi almaya çalışırken, diğer yandan da Genelkurmay Başkanı Karadayı'ya telefon ediyor. Karadayı, Cumhurbaşkanı Demirel ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından 2. Başkan Çevik Bir'i makamına çağırıyor. Çevik Bir makama girdiğinde, Karadayı'yı oldukça gergin biçimde odanın ortasında ayakta görüyor. Selam verip, "Emredin komutanım" diyor. Karadayı oldukça sert bir ifadeyle "Tank emrini kim verdi?" diye soruyor. "Ben verdim komutanım" oluyor Bir'in yanıtı. Bir an susuyor Karadayı ve şunları söylüyor: "Keşke yapmasaydın. Durum nazik bir noktada. Cumhurbaşkanı ile konuşuyoruz. Bu ayki MGK toplantısında her şeyi halledeceğiz..." Çevik Bir kıpkırmızı oluyor, adeta kendini kaybediyor, Karadayı'nın üstüne yürüyor ve iki eliyle yakasına yapışıp çok sert bir ses tonuyla şunları söylüyor: "Komutanım Türkiye elden gidiyor, siz ne diyorsunuz. Demirel de bizi uyutuyor. Çıkın bakın birlik komutanları neler söylüyor, bugün Türk Silahlı Kuvvetleri'nin alt personeline bile sorsanız hâlâ 'Bunları niye seyrediyoruz' diyorlar, İrticanın Atatürk Cumhuriyeti'ni ele geçirişini seyredecek miyiz? Bunun sorumluluğunu nasıl taşırız?"

Çevik Bir: Ben artık bittim çocuklar...

Bu sert konuşmadan sonra odadan çıkıyor Çevik Bir... O da, Genelkurmay Başkanı Karadayı da, yaşanan bu tatsız olayla adeta şoka giriyorlar. Çevik Bir, odasında bekleyen Genelkurmay İstihbarat Başkanı Çetin Saner, Genelkurmay Harekat Başkanı Çetin Doğan, İstihbarata Karşı Koyma ve İç Güvenlik Daire Başkanı Fevzi Türkeri, Genelkurmay Genel Sekreteri Erol Özkasnak ve Adli Müşavir Erdal Şenel'in yanına geçiyor. Kendini kolduğa bırakıyor ve "Çocuklar çok kötü bir şey oldu. Ben bittim, bittim..." diyor. Hatta Adli Müşavir Erdal Şenel'e dönüp, "Herhalde beni tutuklatırsınız artık" diye takılıyor. Ve Genelkurmay Başkanı ile arasında olup bitenleri anlatıyor. Bütün generaller şaşkın... Özkasnak konuşuyor: "Komutanım, gidin yanına özür dileyin. Heyecanınızı anlayışla karşılayacaktır..." Bir süre durum değerlendirmesi yapıyorlar ve Çevik Bir, Karadayı'nın emir subayını arayıp "Uygunsa gelmek istiyorum" diyor. Çevik Bir içeri girdiğinde beklentisinin aksine Karadayı, gülümseyerek karşılıyor kendisini:

- Gel, otur...

- Komutanım çok özür dilerim, hemen istifa edebilirim...

- Hayır hayır, ben senin heyecanını anlıyorum. Bunu hiç olmamış kabul ederiz. Ama tank emrini verdiğinde keşke benim haberim olsaydı...

İki komutan kucaklaşıyor... İkisi de az önceki tatsız olayı unutmaya karar veriyorlar.

Ziyaret -> Toplam : 125,15 M - Bugn : 34950

ulkucudunya@ulkucudunya.com