« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

22 Oca

2018

The Post filminden Türkiye yolculuğu

Çiğdem Toker 01 Ocak 1970

Ülkemizde vizyona yeni giren The Post, mükemmel bir gazetecilik filmi.
Merly Streep ile Tom Hanks’in oyunculukları zaten başlı başına, insanın ritmini değiştirirken bugün yaşadıklarımızın, 45 yıl öncesiyle benzerliği, filmi eşsiz kılıyor.
Gazeteciliğin neden güçlülerin yanında hizalanarak, onlardan icazet bekleyerek yapılamayacağı, olağanüstü bir dil ve oyunculukla anlatılıyor.
(Sadece gazetecilik de değil. Washington Post’un mücbir sebeplerle sahibesi haline gelen Kay’in kişiliğinde, kadınların iş yaşamı/hak savunuculuğundaki tarihsel konumlarını aktarıyor.)
İktidar/basın/yargı üçlüsü arasındaki soluk kesen çatışmanın merkezinde, halkın haber alma özgürlüğü var. İyi muhabirlere yatırım yapmak, gazete yönetiminin gündeminden düşmüyor.
Filmin özü basit:
Devletin resmi kayıtları, Vietnam Savaşı’nda Amerikan askerlerinin göz göre göre ölüme gönderildiğini belgelemektedir.
Üstelik yapılanın büyük bir hata olduğu en üst düzeyde anlaşılmasına karşın, iktidar bekaası için sürdürülmüştür. Amerikan yargısı kararı üzerinden -aslında bizlerin hiç unutmadığı- değişmez gerçek yeniden önümüze geliyor:
“Basın yönetenlerin değil yönetilenlerin hakları için var.”
Ölümü değil yaşamı savunmak
Filmi izlerken 2002 yılına gittim. O dönem medyaya hâkim olan savaş dilinin bugün de tekrar ettigini görmenin üzüntüsüyle...
ABD’nin Irak’ı işgal etmeye zemin hazırlamak üzere kimyasal silah yalanını uydurduğu zamanlarda köşe başlarını tutmuş “gazeteciler” savaş çığırtkanlığı yapıyordu.
Ölecek olan, nasılsa başkalarının çocuklarıydı.
Kalemlerini, seslerini, haftalarca bu propaganda için kullandılar. İşgal başladı.
Bir milyon Iraklı öldü. 1.5 milyon Iraklı yer değiştirdi. Kaydı tam tutulamayan sayısız tecavüz yaşandı.
Aradan yıllar geçti.
Dönemin İngiltere Başbakanı Tony Blair, Ortadoğu’yu bugünkü bataklık haline getiren işgale zemin olarak piyasaya sürülen kitle imha silah işinin yalan olduğunu itiraf etti.
Bugün ise, hizalanmış medyada, ABD’nin karşısına geçiyor görüntüsüyle Afrin’e askeri operasyon güzellemelerinden geçilmiyor.
Operasyon yahut harekât... Yıkıcı anlamını sterilize eden hangi adla anılırsa anılsın, meselenin özü savaştır ve Anadolu’nun dört bir yanından askere yazılmış gencecik evlatların Suriye’nin bir şehrinde yaşamlarını yitirmesi, olasılık dahilindedir.
Gazeteci, ölümü değil yaşamı savunmalıdır.
Savaştan kimlerin kazançlı çıktığını bir daha düşünün.
Blair’in itirafını unutmayın.

Ziyaret -> Toplam : 125,26 M - Bugn : 17801

ulkucudunya@ulkucudunya.com