Gölgelerin gücü adına…
ADNAN İSLAMOĞULLARI 01 Ocak 1970
Bir twitter hesabında gördüm, Platon'un 'Mağara Alegorsi' ile ilgili animasyonu. Ve epey zaman sonra bu gece yarısı Remzi Kitabevi'nin 1992 baskısı Devlet'i indirdim raftan Platon'un mağarasına girmek için.
Platon'un, adalet, gerçeklik ve güzellik kavramlarını incelediği 'Devlet' adlı eserinin bir kitabı 'Mağara Alegorisi'
Doğumlarından itibaren bir mağaraya kapatılan ve mağaranın girişini göremeyecekleri şekilde zincirlenen tutsakların, zamanla mağaranın önünden geçen insanlar ve başka başka şeylerin mağara duvarına yansıyan gölgelerinin gerçek olduğuna inanıyorlar, çünkü gerçek dünyayı bilmiyorlar. Bir gün tutsaklardan birisi serbest bırakılıyor, fakat dışarıda etrafındaki her şeyin gerçek, gölgelerin ise yansıma olduğuna inanamıyor. Zamanla gözleri ışığa alışıyor ve gölgelerin gerçek olmadığını anlıyor. Ve bu gerçeği mağaradaki diğer iki tutsakla da paylaşmak istiyor, mağaraya geri dönüyor. Gözleri ışığa alıştığından gölgeleri eskisi gibi net göremiyor. Mağaradaki iki tutsak, dışarıya çıkıp gelenin gözlerinin dışarıda kör olduğunu düşünüyor ve kendilerinin de salıverilmesine şiddetle karşı çıkıyorlar, yani yansımaların gerçek olduğuna inanıyorlar…
Platon bu durumu filozofların halkı eğitme çabasına benzetiyor:
"Çoğu insan cehâlet içinde yalnızca mutlu olmakla kalmıyor, aynı zamanda bu cehaleti dile getirenlere de düşmanlık besliyor"
Ne kadar âşina ve tanıdık geliyor değil mi?
Bir Türkiye manzarası izler gibi okuyorsunuz 'mağara alegorsini'.
Yalnızca gölgelerin gerçek olduğuna inanan hatırı sayılır bir büyük kitle var. Yeter ki kendilerine bir gölge oyunu oynansın, inanmaya hazır hatırı sayılır bir büyük kitle var. Yeter ki gerçeklik dışı gölgeler belirsin ekranlarda, inanmaya hazır hatırı sayılır bir büyük kitle var. Gün ışığının görünür kıldığı gerçeklere rağmen gölgelerle mutlu hatırı sayılır bir kitle var. Bazen gölgeleri duvara yansıtanların bile "Bunlar gölge, gerçek değil" itiraflarına rağmen gölgelere inanmayı tercih eden hatırı sayılır bir kitle var…
Mağaradaki zincirlerinde kurtarılmayı bile beklemeyen, tutsaklığı ve gölgeleri kanıksamış ve onlarla mutlu olmayı öğrenmiş bu hatırı sayılır kitlenin gerçeğe dair, hakikate dair hiçbir tecessüs yok…
Gördükleri her gölge, at arabasıyla idama götürülen mahkûmun kendisine batan çividen kurtulmak için biraz yana kayarak kurtulması ve "şimdi daha rahatım" demesi gibi bir mutluluk onlar için.
Gölgelerin gücü adına konuşanların sesleri daha etkileyici onlar için, o seslerin hakikatle olan ilgisini zaten düşünmediklerinden dert de etmiyorlar. Gerçek olmayana, yani yalnızca görüntüye alıştıkları için görüntülerin ve seslerin yansıma yani yalan olduğuyla alâkadar değiller…
Ne Kabataş'ta kundakta bir bebeğin üzerine bevl edilip annesinin darp edildiği yalanını sorguluyorlar, ne camide gerçekten içki içilip içilmediğini. Ne üzerinden beş yıl geçen ve Emeviye camiinde kılınamayan namazın neden kılınamadığını merak ediyorlar ne de Gaze'ye neden gidilemediğini. Ne "Hiç olmadığımız kadar yakınız" denilen Trump'la şimdi niçin kavgalı olunuşunu sorguluyorlar ne de Macron'dan alınan milyarlarca dolarlık uçakları. Ne TBBM önünde kendisini yakmaya teşebbüs eden vatandaş giriyor ilgi alanlarına ne de kaldırımda soyunan işsiz vatandaş. Ne çocuklara musallat olan suçlu sapıklar oynatıyor sinirlerini ne de her gün sokak ortasında öldürülen savunmasız kadınlar. Ne dokuz yaşındaki kız çocuklarının nikâha ve doğurmaya elverişli olduğuna dair fetvalarından utanıyorlar ne de çalışan kadına yönelik hafif meşrep suçlamalarından…
Varsa yoksa duvardaki gölgeler onlar için, gölgelerle mutlular…
Gölgelerin gücü adına mağarada yaşamayı tercih ediyorlar…
"Toplumlar fısıltıyla değil, nârâ ile uyanır…"
Bu nârâyı atacak olan, demokrasinin bir gölge oyunu değil, bir gerçek olduğunu anlatacak olan, devleti yönetmenin her şeyden evvel bir ciddiyet ve vakar ilanı olduğunu anlatacak olan, devletin kutsal bir mâbet gibi üzerine oturduğu fil ayaklarının 'adâlet, eşitlik, dürüstlük, iyilik" olduğunu anlatacak olan da yine siyâset, başka bir meşrû yolu yok…
Demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan tüm meşru siyâsî kuvveler, mağaradaki gölgelerle yaşanan mutluluğun gerçek olmadığını, bir yanılsama olduğunu, bir yalan olduğunu anlatmanın bir yolunu bulmalılar…
Hakikatten daha değerli hiçbir şey yoktur…