Aydınların karanlık imzası ve Türk milliyetçilerinin Kızılelması
ADNAN İSLAMOĞULLARI 01 Ocak 1970
Aralarında eski bakan, milletvekili, yazar, aydın, yönetmen, oyuncu, senarist, gazeteci, demokratik kitle örgütü ve kadın kurumları temsilcilerinin bulunduğu 170'i aşkın isim, Afrin operasyonunun durdurulması, sorunların diyalogla çözülmesi için imzaladıkları mektubu Meclis'teki tüm milletvekillerine e-posta yoluyla gönderdi geçtiğimiz hafta…
Bahse konu imzacılar arasında bir tek isim var mı acaba şehit cenazesine giden?
Bahse konu imzacılar arasında bir tek isim var mı acaba bir şehit evini ziyaret ederek, acılı anne babasına başsağlığı dileyen, acılarını paylaşan, el uzatan?
Bahse konu imzacılar arasında bir tek isim var mı acaba hayatında bir kez olsun bir Mehmetçiğin elini sıkan, bir karakolu ziyaret eden, karavanasına kaşık sallayan?
Bahse konu imzacılar arasında bir tek isim var mı acaba, askerimizi, polisimizi, mühendisimizi, imamımızı, doktorumuzu öldüren, dershane çıkışında çocuklarımızı, hamile anneleri paramparça eden kiralık katiller sürüsü PKK'yı lânetleyen, haydi lânetlemeden vazgeçtik bir cümle ile protesto eden?
Bahse konu imzacılar arasında bir tek isim var mı acaba Türkiye'nin düşmanlarına düşman, dostlarına dost olan?
Hayır…
Yalnız değiller bu karanlık imzayı atan aydınlar…
Hemen yanlarında Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi var…
Hipokrat yeminlerini yalnızca PKK ve teröristler için etmişler sanki. PKK'nın revir doktorları gibiler… Bir tek şehit için ağzını açmayan Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi, PKK'nın öldürdüğü doktorlar için yayınladığı kınama-ma- bildirisinde bile PKK'nın adını zikretmekten imtinâ ederken, PKK'lılar için ağıt yakmakta hiç gecikmiyor…
'Savaşa Hayır' imzası atanlarla doktorlar yani Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi, bu ülkenin sözde sol aydınları… Ayakları bu topraklara basmayan, vatan telâkkîleri olmayan, yalnızca Türkiye Cumhuriyeti düşmanlığıyla motive olan müflis sözde sol aydınları…
PKK'yı kundaklara sarıp sarmalayıp, beşiğini sallayıp başında ninniler söyleyen, besleyip büyüten Marksist sol, PKK'nın etnik ırkçılığını görmezden gelirken her zaman Türk milliyetçiliğine saldırdı ve bu tavrıyla siyasal İslâmcılarla hep aynı safta durdu. Yani hep iki aynı cepheden saldırıya uğradı Türk milliyetçiliği ve Türk milliyetçileri; Marksist sol ve siyâsal İslâm…
Bir gerçeği ifade etmek gerek, Marksist sol aynı cephe ve pozisyonunu koruyor. Siyasal İslâm ise bugün Türk devlet geleneğinin ve Türk milliyetçilerinin Kızılelma'sını iştahla kemiriyor. Bunu yaparken her yaptıkları iş gibi sulandırıyor ve Türk'ün Kızılelma ülküsüyle en ufak bir aidiyetleri olamadığı için ancak cami çıkışlarında cemaate kırmızı elma dağıtıyorlar…
Ayakları öpülesi Mehmetçiğin savaşa yani ölüme giderken verdiği istikâmetin adı olan Kızılelma, Türk milliyetçiliğini ayaklar altından kaldırıp, Türk devlet politikası olarak baştâcı yapacak mı?
Bunun cevabı konusunda şahsen hiçbir ümidim yok…
Çünkü Türk milliyetçilerinin böyle bir kararlılığı yok, çünkü böyle bir hedefleri yok, çünkü böyle bir siyasal güçleri yok, çünkü böyle bir irâdeleri yok. Türk milliyetçileri rüzgârın önünde sürüklenen bir yaprak gibi, yönlerini rüzgâr tâyin ediyor…
Maalesef…