'Ankara isteyerek ya da istemeyerek ABD stratejisine uygun davranıyor'
Ceyda Karan 01 Ocak 1970
Hüsnü Mahalli’ye göre; Suriye’de Fırat’ın doğusunda ABD’nin, batısında da Türkiye’nin niyetleri konuşulmalı. Ankara’nın Suriye politikasındaki hatalarını başka hatalarla örtmeye çalıştığını belirten Mahalli, Türkiye’nin isteyerek ya da istemeyerek ABD’nin stratejisine uygun davrandığı yorumunu yaptı.
ABD yönetimi Suriye’nin kuzeyindeki yapı üzerinden ülkede kalıcı olduğunu vurgularken, NATO’daki müttefiki Türkiye ile Suriye Kürtleri nedeniyle yaşadığı uzlaşmazlık görüntüsünün sahaya etkileri tartışılıyor. Hem ABD’nin stratejisi hem de Türkiye’nin hamlelerinin ne manaya geldiğini, son gelişmelerin ışığında Ortadoğu uzmanı, gazeteci ve yazar Hüsnü Mahalli ile konuştuk.
‘TÜRKİYE NE YAPMAK İSTİYOR?’
Hüsnü Mahalli, Suriye’deki son resmin ABD’nin Fırat’ın doğusunda, Türkiye’nin ise Fırat’ın batısındaki niyetlerine bağlı konuşulması gerektiği görüşünde:
“Bölgedeki manzara bu sefer iki ‘niyete’ bağlı diyebiliriz. Bütün stratejik bakış açılarını ya da sahadaki askeri hareketliliği, ittifakları bir kenara bırak burada iki tane temel kavram var. Birincisi ABD’lilerin tabii. ABD’liler Fırat’ın doğusunda ne yapmak istiyor? Kobane’den Irak sınırına kadar olan bölgede, Türkiye’nin de 600 kilometre sınırı olan bölgede ABD’liler geçmişteki sebeplerine göre IŞİD’i bitirmek için PYD’ye silah verildi. Peki şimdi derdin ne? ABD ‘çıkmak istemiyorum, canım çıkmak istemiyor’ modunda. ABD’liler gerçekten bu mantıkla davranıyorsa burada önce Suriye için risk oluşuyor tabii. Ama ikinci tehlikeye düşen ve hedefteki ülke Türkiye ve onun kendi konumu. Türkiye, Afrin’i bahane ederek girdi, ondan önce de IŞİD bahanesiyle ‘Fırat Kalkanı’ harekâtını düzenlemişti ve oraya yerleşmişti. O bölge Türkiye’nin bir parçasıymış gibi davranılıyor. Geçenlerde İçişleri Bakanı ‘orada kaymakamımız var, Jandarma komutanımız var’ dedi. Yani burada ikinci durum da Türkiye’nin niyetiyle ilgili. Nasılsa Fırat’ın doğusu için ABD’nin niyeti hakkında konuşuyorduk. Burada da Türkiye’nin niyeti hakkında konuşmak lazım. Türkiye ne yapmak istiyor? Diyelim ki PYD’yi sürdük oradan, ne olacak? Halep’e gitti. Yine tehlike. Nasıl ki şimdi Afrin’den tehlike oluşturuyorsa bundan sonra da nereye giderse oradan tehlike oluşturacak, Fırat’ın batısını konuşuyoruz tabii. Dolayısıyla bunun sonu yok. Burada devreye niyet girecek. Nasıl ki orada ABD’nin niyeti sorgulanıyor, burada da Türkiye’ninkini sorgulamak durumundayız. Hep konuşuluyor. McMaster ‘Türkiye orada kalacaksa, ABD de orada Türkiye’yi bahane ederek kalır’ diyor. O zaman neyi konuşacağız? Bu durumda toprak bütünlüğü söylemlerinin ya da Astana veya Soçi süreçlerinin ne anlamı kaldı? Buna Rusya izin mi verecek? Veriyorsa o zaman Rusya’yı sorgulamamız lazım. İran ve Irak asla izin vermez. O zaman onların tepkisini beklememiz lazım.”
‘TÜRKİYE’NİN SURİYE POLİTİKASINDA YANLIŞ, YANLIŞLA ÖRTÜLMEYE ÇALIŞILIYOR’
Mahalli, Türkiye’nin Suriye politikasının başından beri yanlış olduğunu söylerken, bu meselede yapılan yanlışların başka yanlışlarla örtülmeye çalışıldığına dikkat çekerek, ÖSO’ya desteğin tehlikelerine vurgu yaptı:
“Türkiye’nin 2011 sonrasında Suriye politikası başından beri yanlıştı. Yanlışın üzerine yanlış, başı önü sonu yanlış. Yanlış yanlışla örtülmeye çalışıldığı için katlanarak büyüyor. Türkiye’nin konumu bu. Diyelim ki Türkiye, Afrin, ve Menbiç’i aldı. Şimdi Cerablus, Azez, El Bab’ı hattı zaten elinde. Bu durumda diyelim ki Türk ordusu oradan çekildi, burayı kime devredecek? ÖSO ve onla hareket eden küçük gruplara devredecek. Onların kim olduğunu da herkes biliyor. Suriye ordusu iki yıl sonra gelse dese ki: Hadi buradan çekilin ve silahlarınızı teslim edin. O zaman Suriye devletiyle ÖSO ve onlarca silahlı grup arasında savaş çıkacak. Bu durumda da Türkiye yine ÖSO’ya desteğine devam edecek ve yine döndük başa dönmüş olacağız. O yüzden Türkiye’nin konumunun tümünü yanlış buluyorum. Riskin katlanarak büyüdüğünü bir durumdayız.”
‘ER YA DA GEÇ ABD’LİLER MENBİÇ’TEN ÇEKİLECEK, BÖLÜŞÜM OLACAK’
Türkiye’nin isteyerek ya da istemeyerek ABD stratejisine uygun hareket ettiği düşüncesinde olan Mahalli, Suriye’nin birliğinden söz ediliyorsa yapılması gerekenin onunla birlikte hareket etmek olduğu düşüncesini dile getirdi:
“Ben Türkiye, ABD ile karşı karşıya gelebilir mi boyutundan bakmıyorum. Bu konuda ABD’lilerin oyun oynadığını düşünüyorum. Er ya da geç ABD’lilerin Menbiç’ten çekileceğini düşünüyorum. Orada Türkiye tarafına ‘al gir sen büyük zafer kazandın’ modu verilmek isteniyor. Yani oyun oynuyorlar. Menbiç’ten El Bab, Çobanlı’ya oradan Azez’e o bölgenin tümünü Türkiye ile ÖSO kontrol etmiş olacak. Burada bir bölüşüm olacak. Ya Türkiye’yi oyuna getiriyorlar ya da Türkiye, ÖSO’dan vazgeçmediği gibi hem de iki de bir Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarıyla Esad’a yönelik sert söylemlerine devam ediyor. Eğer Suriye’nin birliğinden söz edeceksen onunla birlikte hareket edeceksin. Konuşmak farklı bir şey. Birlikte hareket edeceksin. Yani fiili ortak komuta merkezi kuracaksın. PYD’yi ve ABD’yi, El Nusra’yı varlığına tehdit olarak algılıyorsan böyle yapman gerekir. Ben Ankara’nın böyle bir mod içinde olduğunu düşünmüyorum. Ankara isteyerek ya da istemeyerek, dolaylı ya da dolaysız ABD’nin stratejisine uygun hareket ediyor.”
‘RUSYA ANKARA İLE HAREKET ETMEYİ PLANLIYOR AMA ANKARA RUSYA İLE HAREKET ETMEYİ PLANLAMIYOR’
Mahalli, Rusya’nın Suriye bağlamında Türkiye açısından sabrının son politikasına dayanmak istediğini söylerken, Ankara’nın Rusya ile birlikte hareket etmek istemediği görüşünü dile getirdi:
“Ben Rusya’nın Suriye politikasında Ankara ile barıştıktan sonra —yani 2016 uçak meselesinden sonra daha çok Ankara ile birlikte hareket etmeyi planladığını düşünüyorum. Fakat Ankara, Rusya ile birlikte hareket etmeyi planlamıyor. Klasik Türk dış politikasının bir uzantısı olarak Rusya güvenilir bir ülke olarak görülmüyor. Bu ilişkilerdeki 600 yıldan beri böyle. Dolayısıyla eğer ABD, Türkiye’ye şöyle ‘ballı kaymaklı bir sofra’ ikram etse Ankara’nın hemen iki günde ABD çizgisine gireceğini düşünüyorum. Dolayısıyla Rusya’nın Türkiye ile olan ilişkisinde santrallar, domatesler, turizm bildiğimiz hikayeler olabilir, ama durum böyle. Tabii ki Putin devlet olarak göz önünde bulunduruyor. Ama Suriye bağlamında konuşacaksak Türkiye açısından sabrının son noktasına dayanmak istiyor. Örneğin iki ay önce Suriye ordusu İdlib’e giriyordu ve Türkiye karşı çıktı. Doğu Guta’ya bile karşı çıktı. Bunları test ediyor, en son düşen uçak meselesi, Hmeymim üssüne yapılan dronelarla saldırı meselesi… Bunların hepsinin Türkiye’nin ‘dostlarının’ olduğu bölgeden yapıldığını Rusya biliyor. İster IŞİD olsun ister Ahrar uş Şam olsun. O yüzden son çizgisine kadar bekliyor Putin. Ama Arap medyasında çok ciddi eleştiriliyor Suriye politikası açısından. Hatta bugün Lübnan’da gazetede ‘anlamadık bu ne biçim müttefik, İsrail vuruyor, Türkler vuruyor, ABD vuruyor sesini çıkarmıyor’ diyor. Böyle bir ağır eleştiri altında Rusya. Ben bu eleştirilerin haklı olduğunu düşünüyorum.”
‘SURİYE’Yİ ‘ÖLÜMÜNE’ DESTEKLEMİŞ İRAN SAKİN DAVRANIR’
Hüsnü Mahalli, son olarak İran’ın Suriye’den vazgeçmeyeceğini söyledi ve İran’ın her zaman olduğu gibi eylemlerinde sakin davranacağı yorumunu yaptı:
“Ben bu günlük haberlere bakılması gereken stratejik açının fantezileri diye bakıyorum. Stratejik açıdan bakıldığında İran asla vazgeçmez Suriye’den. Bunun hesabını kim yapıyorsa yanlış. Şii hilali kavramı bana tıpkı Kürtlerin Akdeniz’e açılacaklarını düşünmek gibi çok aptalca geliyor. Suriye ve İran halkları ideolojik olarak da asla yan yana değiller. Ama sonuçta İran, Suriye’yi ‘ölümüne’ desteklemiş durumda. Bunun da bir bedeli var, dostluk anlamında. Karşılıklı iş birliği, savunma, karşılıklı bölgesel politikalar. Bunlar tabii ki var. Ama İran, sakin davranır.”