Rusya’nın PYD politikasına farklı bakalım, Ankara yanlışta
ORHAN BURSALI 01 Ocak 1970
Rusya’nın Soçi kentinde, biliyorsunuz Suriye’deki neredeyse tüm tarafların katıldığı toplantı yapıldı. Rusya, taraflardan biri olan Türkiye’ye yönelik terör faaliyetlerinin altında imzası olan PKK/PYD tarafını da davet etti. Türkiye bunu şiddetle reddetti.
Ankara öteden beri bunu reddediyor. Peki haklı mı? Rusya ne yapmak istiyor?
“Teröristlerle aynı masaya oturmayız” gibi yaklaşımlar, iyi incelenmeden, bir “ülke politikası” olarak dokunulmaz kabul edilirse gerçeklikten uzaklaşabiliriz.
Bu nedenle bu konuyu irdelemeliyiz...Çünkü Ankara’nın daha başından yanlış politikasını kabul etmek zorunda değiliz, bugün de Suriye politikası, tıpkı 6 yıl önceki gibi, yanlış seyrediyor ve Ankara Türkiye’yi giderek daha büyük açmazlara sürüklüyor.
Tarafların durumlarına bakalım.
ABD’nin en güvenilir üssü
Bu konuda bir tartışma yok: IŞİD’e karşı politika bahanesi altında, bir PKK/PYD bölgesi yarattı. Esas amacı da budur. IŞİD en yoğun iki bölgede sıkışıp kaldı. Ama bir sıkımlık canı olan IŞİD’in oralarda varlığını sürdürmesine göz yumuyor. Dahası, mesela Esad ordusunun IŞİD’e karşı girişimlerine bile karşı çıkabilir. IŞİD varlığı, ABD’nin PKK/PYD ittifakına meşruluk kazandırması için gereklidir. Tüm ABD liderlerinin ağzında, Türkiye’nin bastırmalarına karşı, “güçlerimizi IŞİD’e yoğunlaştıralım” sakızı çiğneniyor.
ABD PKK/ PYD’yi koruması altına aldı. Generallerinin, Münbiç’e Türkiye’den bir saldırı gelirse karşılık veririz açıklaması bu kararlılığın ifadesidir. Yani Türkiye-ABD savaşına gönderme yapıyor: “Karşında kim var, bir bak...”
ABD’nin orada sıkı durmasının iki nedeni var.
1) Tamamen kontrol altında tuttuğu ve istediği gibi kullanacağı bir siyasi-askeri güç.
2) Bir güç kullanımı, Suriye’nin kesin bölünmesi için. Suriye’nin bölünmesi ABD politikasının esasıdır. Araç da PKK’dir. Neden bölünme? Sünnileri 2011’de Esad’a karşı kışkırtmasıyla başlayan iç savaş çıkarma Amerikan politikasının bir devamı. Rusya’nın (ve İran’ın) Esad ile askeri ittifakına karşı bir pozisyon.
İsrail de savaşın ana tarafı
Bu bağlamda, Suriye’nin parçalanması, İsrail’in de güvenliği açısından gerekli. ABD’nin tüm Ortadoğu politikasının köşe taşlarından biri hep İsrail’dir. Bunu unutmayın. Nitekim İsrail de, Şam’ın ülkesine egemen olmaya başlamasıyla, Suriye güçlerini bombalamaya kalkışıyor. Yani İsrail aslında Suriye’deki savaşın ana unsurlarından biri. Gerektiğinde daha büyük saldırılara girişebileceğinin işaretlerini verdi.
3) PKK/PYD’nin varlığını öylesine kendine bağladı ki, artık emperyalizmin anagücü haline getirdi. PKK/PYD istese bile ABD’nin kontrolü dışında davranamaz. Bu gücü, gerektiğinde İran’a karşı da güçlendiriyor.
4) ABD Ortadoğu’yu sürekli bir savaş bataklığı içinde tutacaktır. Mesela Barzani’nin güçlerini öyle istediği gibi kullanabileceğini sanmıyorum.
Özetlersek, ABD’nin ana politikası Suriye’yi parçalamak. PKK/PYD’yi büyük bir askeri güce büyüterek, bu bölünmeyi sürekli hale getirecek.
Rusya: Kaybetti ama pes etmedi
Moskova’nın ana politikası Suriye’nin bütünlüğü. Soçi politikası bunun bir göstergesiydi aynı zamanda.
PKK/PYD üzerinde, ABD ile bir rekabet var şüphesiz. Amerikan emperyalisti, bu rekabeti kazandı: PKK/PYD’yi ağır silahlarla donatarak, himayesi altına alarak, "gerekirse senin için savaşırım" işaretlerini vererek...
PKK/PYD’nin, böyle bir himaye olmadan orada tutunması çok zor.
ABD, bu rekabeti kazandı ama Rusya pes etmedi. Rusya tüm savaşan tarafları, bu arada PKK/PYD’yi de Soçi’ye davet ederek bu gücü Suriye’nin bütünlüğünün bir parçası içinde tutmak, görmek istiyor. Esas olan Suriye’nin birliği bütünlüğüdür. PKK/PYD bu birliğin bir parçası olursa bu gerçekleşir ve ABD’nin bölme politikası boşa çıkabilir.
İktidar yanlıları Rusya’ya saldırıyor: İkili oynuyor, Moskova’da bürolarını açık tutuyor, koruyor. TV’lerde yorumda bulunan “uzman stratejistler” de böyle konuşuyor.
Rusya’ya göre, PKK/PYD Suriye’nin birliği içinde varlıklarını sürdürürlerse, Amerikan politikası boşa çıkar. Suriye’nin birliği federasyon biçiminde mi olur, kantonlar biçiminde mi ama mutlaka Şam’ın kontrolü altında olmalıdır.
Böyle bir çözümde, Türkiye de sınır saldırılarında muhatabının kim olduğunu bilir: Şam!