Demirtaş: ‘Kandil’e Kafamıza Göre Değil Hükümet ile Görüşüp Gittik’
YILDIZ YAZICIOĞLU 01 Ocak 1970
ANKARA —
HDP Eş Genel Başkanlığı’ndan ayrılan Selahattin Demirtaş, tutuklu bulunduğu ana davada, savunmasının ikinci gününde, “Biz Kandil’e, İmralı’ya kafamıza estiği için gitmedik. Her gidişimiz her dönüşümüz hükümetle belirlendi. Ne kadar AKP’li yetkili varsa, Cumhurbaşkanı’ndan bürokratına kadar suç işlemişsek hep birlikte hesap veririz. Suçsa suç kardeşim. Yok değilse Selahattin Demirtaş’ın günahı ne?” dedi.
HDP İstanbul Milletvekili Demirtaş, Çarşamba günü ilk kez hakim karşısına çıkabildiği ve 142 yıla kadar hapis cezası talebiyle yargılandığı davada dün de savunmasını sürdürdü. Bu dava, Demirtaş’ın “terör örgütü üyeliği, yönetme, örgüt propagandası” gibi suçlarla tutuklanmasına gerekçe olduğu için “ana dava” olarak adlandırılıyor. Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dünkü duruşma, saat 10.00’da başladı ve gece saat 23.15 civarında sona erdi. Dava bugün de devam edecek.
Demirtaş, dünkü duruşmada davaya konu olan iddianameye hukuki açıdan sert eleştiriler yöneltirken; iddianame hazırlık sürecinde Türkiye’de “kumpas” olarak adlandırılan yargılamalara yol açtığı kaydedilen Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) etkisi bulunduğunu dile getirdi. Hukuki bakımdan birleştirilmiş 31 ayrı davadan yargılanmasını “garabet” olarak yorumlayan Demirtaş, soruşturma, fezleke “örgüt üyeliği” suçlamasıyla yapılmışken şu anda tutuklu bulunduğu bu davada “örgüt yöneticiliği” suçlamasıyla yargılandığını hatırlattı.
Fezlekesi olmayan suçtan yargılandığını kaydeden Demirtaş, 6-8 Ekim Olayları nedeniyle de atfedilen suçlama bakımından ise Türk Ceza Kanunu (TCK) itibariyle tutuklama olmaksızın yapılacak bir yargılama yapılabileceğini söyledi. Demirtaş, “Bunun adı adil yargılama olamaz. Yüksek Seçim Kurulu referandum tarihini belirledi 16 Nisan. Beni yargılayacak mahkeme duruşma tarihi belirledi; 28 Nisan. Referandumdan 12 gün sonra. Yani ilk duruşma tarihi, tutuklanmamdan 7 ay sonraya verildi. Bir milletvekilini gece yarısı evini basıp alıyorsunuz. ‘Hemen yargılamamız lazım’ diyorsunuz. Neden 7 ay sonraya gün veriyorsunuz? Bunlar adil yargılama konusunda, siyasi baskı konusunda şüphe uyandırıyor. Bunlar tesadüfi tarihler değildir” ifadelerini kullandı.
“Suçsa Cumhurbaşkanı ile hep birlikte hesap verelim”
Demirtaş, “Çözüm Süreci Yasası” olarak adlandırılan yasal düzenlemeyi de gündeme taşıdı. Demirtaş, “Çözüm Süreci Yasası dediğimiz bir yasa var. 4 Şubat’ta Hakan Fidan’ın, Cemaat (Fethullah Gülen yapılanması) savcılarınca ifadeye çağrılması üzerine gündeme gelmiş ve parlamentoda yasalaşmış bir yasadan söz ediyorum. Bu süreçte yer alanlar içinde siyasetçiler de var, akil insanlar, sivil toplum örgütleri var. Yarın bir gün yargı bu faaliyetlerden dolayı hepimizi suçlarsa bunun yasası var diyelim. Tamam Hakan Fidan önemli, ama binlerce insan var, gazetecilerden akademisyenlere. Dolayısıyla yasa herkesi kapsayacak şekilde genişletildi. Bu kapsamda çalışma yürüten herkesi kapsayacak şekilde genişletildi. Ve ‘bu kapsamda yapılan çalışmalar suç teşkil etmez’ denildi” hatırlatması yaptı.
Ancak şimdi o yasa göz ardı edilerek yargılandığını belirten Demirtaş, “Bazı fezlekeler bu yönüyle iddianameye konu edilmemesi gereken fezlekelerdi. İşte Kandil’e gidiş, İmralı’ya gidiş. Bunların hepsi çözüm süreci kapsamında hükümetle koordineli yaptığımız ve bu yasa çerçevesindeki faaliyetlerdi. Biz Kandil’e kafamıza estiği için gitmedik. Her gidişimiz her dönüşümüz hükümetle, bürokratlarla toplantılarla belirlendi. Bu yasa yokmuş gibi davranıyor ya savcılar, soruşturma makamları, bu işin ucu çok farklı yerlere gider. Bu yasa kapsamına çok fazla insan giriyor. Eğer suçlamaya dahil edilecekse de hep birlikte hesap veririz. Ne kadar AKP’li yetkili varsa, Cumhurbaşkanı’ndan Başbakan’ına, bürokratına kadar suç işlemişsek hep birlikte hesap veririz. Suçsa suç kardeşim. Yok değilse Selahattin Demirtaş’ın günahı ne?” diye konuştu.
Hakkındaki fezlekeler hazırlandığı siyasi atmosferi anlatmaya çalıştığını söyleyen Demirtaş, “Halen bu süreç bitmiş değildir. Kesintisiz devam eden bir siyasi süreçtir. İddianame hukuk dışı saiklerle, yargı amaçları için değil AKP’nin elde etmek isteyeceği amaçlara dizayn sürecinden geçti. Bunun bir kısmı Cemaat yargısı tarafından yapıldı. 12 fezlekem Cemaat başsavcı ve savcılarınca hazırlandı. Onun dışında tutuksuz olduğum dosyalarda da benzer müdahaleler var. İlginç bir şekilde Cemaat’in yaptığı yasa dışı dinlemeler, bana ait olmayan konuşmalar, ortam dinlemeleri, çarpıtılmış üretilmiş tapeler konusunda yargılamalar yapıldı. FETÖ’den yargıçlar tutuklandı, kaçanlar oldu. Fakat bunlardan hiçbir ders çıkarılmamış gibi Selahattin Demirtaş’ın iddianamesine bunların hepsi konuldu. Hiçbir elemeye tabi tutulmadı. Olsa olsa benim bu dosyada tanık olmam lazım” dedi.
Selahattin Demirtaş, “Bizi tutuklarken özel jetlerle, helikopterlerle cezaevine rahat rahat getirdiniz? Yargılarken niye bu kolaylık gösterilmiyor? Bizi cezaevine o gece, alelacele yetiştirmek için elinizden ne geliyorsa fazlasıyla yaptınız, Bakanlık olarak. Çünkü alelacele hepimizin cezaevine sokulması lazımdı. Alınan karar buydu, operasyon hazırlığı böyle yapılmıştı, yargı sadece bu işlemleri usuli olarak yerine getiriyordu. Türkiye’de bir siyasetçiyim. Bu ülkenin yurttaşıyım, bu ülkeyi de sevdiğim için siyaset yapıyorum, mücadele ediyorum. Bu ülkenin her bir yurttaşının çıkarı benim şahsi çıkarımdan üstündür diye siyaset yapıyorum, bunları göze alıyorum. Yargı hizmetinden adil bir şekilde faydalanmayalım. Vergilerimizle oluşmuş bakanlıklar, hükümetler hizmet üretirken bize her türlü ayırımcılığı yapsın, ama biz sesimizi çıkarmayalım. Biz kimiz? 6 milyon oy almış, nüfusuyla, çoluğuyla çocuğuyla birlikte belki 15 milyonluk bir nüfusa tekabül eden bir kitleden söz ediyoruz. Bu ülkenin parçasıyız, parçası değil asli unsuruyuz, sahibiyiz” diyerek sözlerine devam etti.
“MHP Lideri neden ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ten yargılanmıyor?
Demirtaş, hakkındaki “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçlamasıyla hazırlanmış fezleke/dava dosyalarını da anımsattı. Demirtaş, “MHP Genel Başkanı’nın çok sayıda Cumhurbaşkanı’na hakaret dosyası var, bilen var mı? Ben 8-9 tane Cumhurbaşkanı’na hakaretten yargılanıyorum. Çok çok daha ağırını diğer muhalefet lideri (Devlet Bahçeli’yi kast ediyor) söylemiş, ama TCK 299’dan bir yargılaması duyulmadı. Çünkü kovuşturmaya yer olmadığı kararlarıyla bitirildi üstü kapatıldı” diye konuştu.
Milletvekilleri dokunulmazlıkları kaldırılması sürecinde HDP lehine çok hızlıca, çok sayıda fezleke hazırlandığını da anlatan Demirtaş, Mahkeme’ye bu konuda tarihler ile fezleke sayılarına ilişkin bir grafik ile bilgide sundu. Demirtaş, fezleke grafiğinde Nisan 2016’da tırmanış görüldüğünü belirterek, “Mart’ta başlamış ve dokunulmazlığın kaldırıldığı 5 Mayıs’a kadar sayı 269’dan 510’a çıkmış. CHP vekilleriyle ilgili 133’ten 186’ya çıkmış. O iki-üç ay içerisinde MHP ve AKP’de tek bir milletvekili tek bir fezlekeye muhatap olmamış. İnşallah kanunlara saygılı oldukları içindir” sözleriyle tepkisini gösterdi.
“Börü’nün katledilmesi barbarlık ama 44 HDP’linin adı anılmıyor”
Demirtaş, bu dava kapsamında suçlandığı 6-8 Ekim Olayları meselesini de gündeme getirdi.Demirtaş, “Yasin Börü’nün vahşice katledilmesi bir barbarlıktır. Bunu yapanlar da, insanlıktan zerre kadar nasibini almamışlardır. Ancak diğer katledilen 44 HDP’linin isminin bile anılmadığı, küsurat olarak ifade edildiği iddianame benim açımdan da arkadaşlarım açısından da bir hakarettir. Yasin Börü ne kadar insansa, vahşice katledilmişse ve onun çocuk olarak anısı, annesinin ve babasının acısı ne kadar değerliyse, Antep’te linçle katledilen HDP’linin de İzmir’de linçle katledilenin de annesinin, babasının acısı da anısı da o kadar kıymetlidir. Kimse ona küsurat diyemez. Kimse Yasin Börü ve diğerleri diyemez” ifadelerini dedi.
İddianamede attığı Twitter mesajları nedeniyle 6-8 Ekim Olayları’na yoğunlaşılmasını da eleştiren Demirtaş, “İddianamedeki özel yoğunlaşma, çok bariz bir şekilde AKP’nin yönlendirmesidir. Çünkü 6-8 Ekim olayları döneminde - sonrasında daha doğrusu - benimle ilgili bir suçlama yok, partimle ilgili bir suçlama yok. Siyasi eleştiriler var karşılıklı. Haklı haksız, bizimle ve çözüm sürecini birlikte yürüttüğümüz Hükümet-AKP arasında gerilim var, siyasi gerilim var” diyerek ancak sonrasında Çözüm Süreci sonlanınca bu konuda da iddianame hazırlandığını anlattı.
6 Ekim 2014’te IŞİD kuşatması altındaki Kobani’ye destek için ülkenin dört bir yanında başlayan sokak eylemlerinde üç günde 50 kişi hayatını kaybetmişti. Halkların Demokratik Partisi ve Halkların Demokratik Kongresi çağrısıyla onbinlerce kişi sokağa dökülmüştü.