TSK Suriye’den neden çıkmaz?
KADRİ GÜRSEL 01 Ocak 1970
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Suriye’ye, öngörülebilir bir gelecekte çıkmak üzere girmedi. Çünkü TSK’nin Suriye’de kısa vadede tamamlanabilecek herhangi bir misyonu bulunmuyor. TSK’nin komuta kademesinin bu bariz gerçeğin farkında olmadığını sanmıyorum.
Dikkat edilirse, “TSK Afrin’e girdi” gibi bir ifade kullanmak yerine “Suriye’ye girdi” diyorum. Çünkü olan budur. Resmi adı “Zeytin Dalı” olan Afrin harekâtı, Türkiye’yi içine çeken çatışmanın cephelerinden biridir.
İkinci cephe geçtiğimiz günlerde açıldı. Bunun adı da “İdlib Cephesi”dir. TSK bir hafta önce Halep’in güneybatısındaki El-Eys bölgesine büyük bir güç sevk ederek yerleşti. Tam karşısında İran Devrim Muhafızları ve Suriye ordusu var, 3 kilometre doğudaki El Hader’de.
TSK dört gün önce de El-Eys’in 20 kilometre güneyinde kalan Tell Tukan bölgesine benzer bir gücü nakletti. Çatışmasızlık bölgesinde gözlemcilik rolü oynamaktan öte, gerektiğinde savaşmak üzere ağır silahlar ve tanklarla donatılmış birlikler...
TSK, çatışmasızlık kapsamı dışında bırakılan El-Nusra’nın (Yeni adıyla HTŞ) denetimindeki bölgelerden sorunsuz bir şekilde geçti; başka türlü olması da beklenemezdi.
Görünüş ve gerçek farklı...
Görünüşte, Rusya, Türkiye ve İran arasındaki Astana Süreci’nde taraflar bu iki gözetleme noktasının ve diğerlerinin yerleri hususunda geçen eylülde mutabakata varmışlardı, TSK zaten buralara konuşlanacaktı.
Ama Ankara, konu Afrin ve dolayısıyla PYD/PKK olunca elini çabuk tuttu. TSK, hemen ekimde Reyhanlı’dan girerek Afrin’in tüm güney hattı boyunca, öncesinde El-Nusra’nın kontrolündeki alanlara yerleşip üç gözetleme istasyonu kurdu.
Peki, El Eys ve Tell Tukan’a güç aktarmak için neden şubata kadar beklendi?
İşin gerçeği bu noktada başlıyor.
Suriye ordusu, İran Devrim Muhafızları ve milisler, Rusların da hava desteğiyle aralıkta İdlib’de saldırı başlatıp Halep’ten Hama’nın kuzeyine kadar inen bir hattın doğusunda kalan her yeri ele geçirdiler de ondan...
TSK’nin neden şimdi Tell Tukan’a intikal ettiğini merak ediyorsanız haritaya bakın: Rejimin zaferiyle sonuçlanan Ebu Ad-Duhur muharebesinden sonra sıra, İdlib’in yanı başındaki, stratejik önemi büyük olan Sarakib’e gelmişti. TSK’nin El Eys ve Tell Tukan operasyonlarının gerçek amacı rejimin yolunu keserek Sarakib’i ve dolayısıyla İdlib’i düşmekten kurtarmaktır.
Anlaşılabilir bir amacı var bu hamlenin: Esad rejimi öngörülebilir bir süre dahaayakta kalacak. Öyleyse, bu süre boyunca Türkiye de askeri olarak Suriye’de kalacak, kalmalı ki bu sayede hem kendisi masada güçlü olsun, hem de rejim o nispette zayıf. Ankara, yaraladığı Esad’la bir arada yaşamanın çok zor olacağının farkında. Bunu hesaba katmamıştı. Dolayısıyla savunmasını ileride, Suriye’de kurmak istiyor. İdlib tampon olacak. Niyet bu. Girişim çok riskli, başarılı olup olamayacağını zaman gösterecek.
Aynı ulusal güvenlik mantığı YPG/PKK için de geçerli.
Ankara, PKK meselesine karşı askeri bakış ve tutumunu koruduğu müddetçe, Suriye sınırının öte yanında güçlenen bir YPG/PKK varlığı ile komşu olmak istemeyecektir. İktidarda kim olursa olsun, askeri/ güvenlikçi yaklaşım Ankara’yı müdahaleye mecbur bırakacaktı.
Misal, Can Kasapoğlu ve Sinan Ülgen’in birlikte kaleme aldıkları “Zeytin Dalı Operasyonu: Bir Siyasi ve Askeri Değerlendirme” başlıklı yeni EDAM raporunda, müdahale edilmezse YPG’nin 10 yıl içinde Lübnan’daki Hizbullah benzeri, ciddi füze kapasitelerine sahip bir askeri güce dönüşebileceği belirtilmiştir.
AKP iktidarının 2011 ile 2015 arasında izlediği Suriye politikası, Türkiye’nin bu noktaya sürüklenmesi için yapılması gereken bütün yanlışları içermekteydi.
Şimdi “Pişman değilim” diyenler utansın.
Bu arada, Menbiç’te üçüncü cephenin açılması ihtimali de var.
Halihazırdaki Türkiye’nin ulusal güvenlik kavrayışı, Suriye sorununa kapsamlı ve siyasi bir çözüm bulunana kadar TSK’nin bu ülkede kalmasını zorunlu kılıyor.
Mamafih bu son derece çetin ve karmaşık bir misyon olacaktır.
Bakınız, Afrin’de TSK, YPG/PKK ile çatışıyor ama aynı zamanda karşısında Suriye, İran, ABD ve Rusya var.
Suriye, YPG’yi ve silahlarını Afrin’e geçiriyor; Afrin’e geçen YPG’yi ABD eğitip silahlandırıyor, Afrin’e sevk edilen Şii milisler ve YPG, İran’ın verdiği silahları da kullanıyorlar, Rusya canı ne zaman isterse hava sahasını Türk Hava Kuvvetleri’ne kapatıyor, Tel Rifat’ta birlik bulundurup TSK’yi oradan uzak tutuyor...
İdlib cephesinde de TSK’nin karşısında Suriye ordusu, İran Devrim Muhafızları, Hizbullah ve milis güçleri mevzilenmiş bulunuyor.
Gerilerinde de oyunu kuran, istediği an değiştirebilen ve herkesle oynayan Rusya...
Suriye’de en az zayiatla kalmanın önkoşulu, bu güçler arasındaki çelişkileri iyi okuyup yönetmektir.