Adnan Cahit Ötüken
Prof.Dr. Necmeddin Sefercioğlu 01 Ocak 1970
KİŞİLER vardır, Türkçülüğe damgasını söz, söylem, davranış ve eylemleri ile vurmuştur. Yine kişiler vardır, kurup milletlerine armağan ettikleri anıt kurumlar ile Türkçü sayılmağa hak kazanmışlardır. Rahmetli Adnan Cahit Ötüken de Türklüğün ve Türkçülüğün ölmezleri arasındaki seçkin yerini Türk ‘Millî Kütüphane’sinin kurucusu olarak almıştır. Kaldı ki O, Türkçü tavrını tâ 1930’lardaki üniversite öğrenciliği sırasında, İstanbul Edebiyat Fakültesi Talebe Cemiyeti Başkanı ve Millî Türk Talebe Birliği Yönetim Kurulu üyesi sıfatı ile öncüleri arasında bulunduğu Razgrat Mitingi ve Vagon-Li eylemlerinde ortaya koymuş olan bir ülkücü idi. Hayatı boyunca da bu tavır ve eylemlerin birçok örneğini ortaya koydu.
•••
Adnan Cahit, 1911 yılında Manastır’da doğmuştu. Babası Dr. Binbaşı Ali Naşit Beğin Kafkas Cephesinde şehit düşmesi üzerine 7 yaşında yetim kaldı ve O’nu annesi Lûtfiye Hanım büyütüp yetiştirdi.
İstanbul’da, sırası ile Kadıköy Osmangazi Nümûne Mektebi’ni, Kadıköy Orta Mektebi’ni ve Istanbul Lisesi’ni bitiren Adnan Cahit, yüksek öğrenimini, Istanbul Edebiyat Fakültesi’nin Yüksek Muallim Mektebi öğrencisi olduğu Türkoloji ve Fransızca bölümlerinde okuyarak, 1935 yılında tamamladı. Öğretmenliğe başladığı sırada açılan bir sınavı kazanarak, kütüphanecik öğrenimi için Almanya’ya gönderildi. Orada kaldığı dört yıl içinde hem meslek öğrenimi görmüş hem de önemli kütüphanelerde staj yapmıştı.
Yurda dönüşünde üniversiteye asistan oldu ise de, askerlik hizmeti için ayrılmak zorunda kaldı. Askerlikten sonra da, 1 Ekim 1940’ta, Maarif Vekilliği Neşriyat Müdürlüğüne atandı.
Adnan Ötüken, meslek öğrenimi sırasında Avrupa’daki ‘millî kütüphane’lerle çok ilgilenmiş, bu ilgileniş onda Türkiye’de böyle bir kurumun bulunmayışından kaynaklanan bir ‘millî’ eziklik ve eksiklik duygusunun oluşmasına sebep olmuştu. Türkiye’ye dönüşünde “milletini bu kuruma sahip olmamanın utancından kurtarmak” için çalışmayı bir ülkü olarak benimsemişti. Atandığı görevi, bu ülküsünü gerçekleştirmesine yardımcı olur düşüncesi ile kabul etmişti. Orada, bir yandan Bakanlığın başlattığı ‘Klasikler’ dizisinin yayınını sürdürürken bir yandan da tasarladığı millî kurumun oluşumu için ilk adımları attı ve insan üstü bir çaba sonunda, 16 Ağustos 1948’deki açılışla bu millî emelini gerçekleştirdi.
Ötüken’in önce Hazırlık Bürosu Yöneticisi, ardından da Millî Kütüphane Müdürü olarak yürüttüğü bu hizmet 1957 yılına kadar sürdü. Bu dönemde elini taşın altına sokmaktan, sorumluluktan çekinmeyen niteliğinin tipik örneklerini verdi. Öğrenci Müfettişi olarak gönderildiği Almanya’dan 1960’ta dönünce yine aynı göreve atandı ve Türkiye’nin ilk Kültür Müsteşarı olduğu 1965’e kadar o görevde kaldı. Yine kendi girişimi1 ile kurulan o ‘müsteşarlık’taki görevini iki yıl sürdürdükten sonra, 1967 yılında Ankara Yüksek Öğretmen Okulu öğretmenliğine atandı. 1971’de emekli olup Ist anbul’a yerleşti ise de, geçirdiği bir kalp bunalımı sonunda, 2 Mart 1972 günü, henüz 61 yaşında iken ölümlü hayata veda etti.
•••
Adnan Ötüken’in Millî Kütüphane’yi kurma çalışmaları başlı başına, destanlık bir serüvendir. Çünkü o çalışmalar millet ve yurt sevgisinin, fedakârlık ve feragatın eşsiz örnekleridir.
O, bu bağlamda ilkin Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde sürekli bir ‘Kütüphanecilik Kursu’nun açılmasını sağladı. Böylece, oluşacak kurumun insan gücü ihtiyacı karşılanacaktı (Aynı zamanda bu girişim kütüphanecilik eğitim ve öğretiminin üniversite düzeyinde verilmesi gerektiğini ilgililere kabul ettirmiş oluyordu)2. Kendisi bu kurslarda okutulacak bilgileri sunan bir kitabı da yurda dönüşü sırasında yayınlamıştı: Bibliyotek bilgisi ve bibliyografi (İstanbul, 1940). Tabiî olarak o kursların tek öğreticisi de kendisi idi (Bu kursları, DTCF Kütüphanecilik Bölümü’nün açıldığı 1954 yılına kadar aralıksız sürdürdü; Bölüm’de de birkaç yıl ders verdi).
Millî Kütüphane’nin kuruluşuna ilişkin ikinci adımı ise, görev yerinde bu işe ayırdığı odadaki bir dolaba Mehmet Emin Yurdakul’un iki eserini koyarak, 15 Nisan 1946’da, attı3. Bakanlığın Neşriyat Müdürü olarak bir yandan büyük bir hızla ‘Klâsikler’diye tanınan “Dünya Edebiyatından tercümeler” dizisinin yayınını sürdürürken4, bir yandan da aynı hızla ‘Millî Kütüphane Hazırlık Bürosu’ adını verdiği gayrı resmî girişiminin çalışmalarını ilerletiyordu. Bağış yoluyla toplanan kitaplar büro için ayrılan yere sığmaz olunca Mithatpaşa Caddesi’nde bir bina kiralanmasını sağlayarak kitapları oraya taşıttı. Bu arada girişimine devlet ileri gelenlerinin ilgisini çekmeğe çalıştı5. Sürdürdüğü Kütüphanecilik Kurslarını bitirenlerin bazılarının bu büroda çalışmasını sağladı6. Bu arada kendisi de, bir özveri örneği ortaya koyarak, Neşriyat Müdürlüğünü bırakıp o kurumdaki bir alt kadroya atanmasını gerçekleştirdi ve bütün zamanını Hazırlık Bürosu çalışmalarına ayırdı.
Kitap sayısı hızla artan geleceğin ‘millî kütüphane’sine sürekli konut olabilecek bir yer bulma arayışı, Namık Kemal Mahallesinde ‘gazino’ olarak yaptırılmış yapının uzun çabalardan sonra Millî Kütüphane’ye verilmesi ile sonuçlandı. Kişisel borçlanmaya dayalı olarak büyük bir hızla donatılan Kütüphane 16 Ağustos 1948’de hizmete açıldı. Girişimin resmîlik kazanması ise, ancak 1950’de, Kuruluş Yasası’nın çıkması ile mümkün olabildi. Böylece ülkemiz, bir ‘milletin bağımsızlık hücceti’ sayılan “millî kütüphane”ye sahip bulunmama utancından kurtulmuş oldu.
Adnan Ötüken, Millî Kütüphane’nin ilgi çekici bu kuruluş serüvenini ve kuruluş sırasında çektiği sıkıntıları, bu girişimi destekleyen veya kösteklemeye çalışan devlet ileri gelenlerini “Millî Kütüphane nasıl kuruldu” başlıklı uzun yazısında ayrıntıları ile anlatır7.
•••
Ötüken, Millî Kütüphane’yi kurarken Türk kütüphaneciliğinin meslekleşmesini sağlayan adımların atılmasına da önemli katkılarda bulundu. Andığımız kurslarla başlayan ve 1954’te Ankara Üniversitesi DTCF Kütüphanecilik Bölümünün kurulması ile sonuçlanan “üniversite düzeyinde kütüphanecilik eğitim ve öğretimi”, bunların tabiî verimi olan akademik çalışmalar ve böylece çoğalan meslekî yayınlar bu meslekleşme sürecinin en önemli adımları oldu. 1949’da kurulan Türk Kütüphaneciler Derneği de, kütüphane çalışanlarının örgütlü bir meslek kitlesi oluştur-masını sağladı. Dernek, elliyi aşkın yıldır yayınladığı meslek dergisi ve yayınları, elli dolayındaki şubeleri aracılığında düzenlediği çeşitli toplantı ve eylemler ile mesleğin sesini duyurmaya çalışıyor. Meslekleşmenin kilometre taşları olan bu atılımlarda da hep Ötüken’i yol gösterici ve girişimci olarak görüyoruz. Bunlara bakarak O’nu çağdaş Türk kütüpha-neciliğinin de kurucusu olarak nitelemek durumundayız.
•••
Onca yoğun işleri arasında toplumsal çalışmaları da ihmal etmeyen Ötüken, bu etkinliklere üniversite öğrencisi iken Edebiyat Fakültesi Talebe Derneği başkanı ve Millî Türk Talebe Birliği yöneticisi olarak başlamıştı. Millî Kütüphane’nin kuruluş aşamasında Millî Kütüphane’ye Yardım Derneği ile Türk Kütüphaneciler Derneği’nin kuruluşunda ve yönetiminde uzun süreli görevler aldı. Ayrıca Türk Kanser Savaş ve Araştırma Derneği, Ankara Filarmoni Derneği, Anıt-Kabir Derneği, Topkapı Sarayı Müzesi Yardım Derneği’nin kurucuları ve yöneticileri arasında da yer almıştı. 18 yıl da Unesco Türkiye Millî Komisyonu Yönetim Kurulu üyeliği yaptı.
•••
1940’lı yıllarda, Ankara Radyosundaki haftalık ‘Kitap Saati’ konuşmaları dolayısıyla8, Adnan Ötüken Beğin, ilkin sesi ile tanıştım. Kendisi ile yüz yüze tanışmak, Ankara Üniversitesi’ndeki Kütüphanecilik Bölümü öğrenciliğim sırasında, 1956 yılında mümkün oldu. Daha sonraki yıllarda Millî Kütüphane’de memuru olarak, ayrıca Türk Kütüphaneciler Derneği ve Unesco Türkiye Millî Komisyonu etkinliklerinde işbirliği ederek bir arada çalışmak mutluluklarını yaşadım. Kendisi ile hep iyi ilişkiler içinde oldum. Çalışmalarımız, etkinliklerimiz daima karşılıklı saygı ve sevgi içinde geçti.
O astlarına, çalışma arkadaşlarına dostça davranan, yumuşak tabiatlı bir insandı. İyi bir yönetici idi. Millî Kütüphane Müdürü iken, sık sık görevlilerin katıldığı toplantılar düzenler, çalışanları ile kütüphanenin sorunları üzerinde görüş alış-verişi yapardı. O toplantılarda ileri sürülen en saçma görüşleri bile sabırla dinler, cevabını serin kanlı anlatımlarla verirdi. Çalışma arkadaşlarının dert ve dilekleri ile de yakından ilgilenirdi.
Adnan Ötüken’in başka bir özelliği de şakacılığı idi. Dostları, yakınları ve gençler bu şakalarına çok kez tanık veya muhatap olmuşlardı. Yüksek Öğretmen Okulu’ndaki sınıf arkadaşlarından Süheyl Beken de bir yazısında bu özelliğinin tipik örneklerini verir9.
O tasarladığı işi mutlaka başarıya ulaştıran kararlı, çoğu kez de inatçı bir insandı. Millî Kütüphane ile Millî Eğitim Bakanlığında ‘Kültür Müsteşarlığı’nın kurulması bu kararlı, ısrarlı çabaların verimidir. Bu özelliğinin başka bir örneğini de Millî Kütüphane’nin ikinci ek binasının yapıldığı 1960’larda vermişti. Yapının işgal edeceği alan üzerinde belki kendisinin diktiği, kesilmesine gönlünün razı olmadığı, yetkili tarım uzmanlarının bile ‘yaşamaz’ dedikleri bir ağacı bahçenin başka bir yerine taşıtıp yaşatışını unutmak mümkün değil. Ağaç, umarım, eskiden Millî Kütüphane olan, şimdi ise O’nun adını taşıyan bir halk kütüphanesi olarak hizmet eden yapının bahçesini süslemeyi sürdürüyordur.
Millî konularda çok duyarlı idi. Millî ülkü ve inançlarından aslâ taviz vermezdi. Kültür Müsteşarlığı sırasında ve Unesco Türkiye Millî Komisyonu’nda solcu yazar ve sanatçılar ile kıyasıya mücadele etmişti. Özellikle de Türkçe’deki uydurma kelimeler ile Türkçeyi yozlaştırdıklarına inandığı kişi ve kurumların amansız düşmanı idi. Emeklilik yıllarında onlar ile mücadelelere girmiş, o yolda broşürler yayınlamıştı.
•••
Adnan Ötüken’in bir bölümü meslekî, yirmi dolayında kitap ve kitapçığı yayınlandı. Adlarını yukarıda saydıklarımız dışındaki en önemli eseri, Bibliyotekçinin el kitabı (Ankara: Millî Eğitim Bakanlığı, 1947-48) adlı iki ciltlik kitabıdır. Ayrıca, bibliyografik çalışmalar yayınladı. Neşriyat Müdürü olduğu sırada yayınlanmaya başlayan İnönü (sonradan Türk) Ansikopedisi’ne de maddeler yazdı. Başka yazıları ise, başta Türk Kütüphaneciler Derneği bülteni olmak üzere değişik dergi ve gazetelerde çıktı.
O’nun, çalışmaları ile ve Türk milletine ‘millî kütüphane’sini kazandırmış bir Türk milliyetçisi olarak daima saygı ile anılması gereken ülkücü büyükler arasında seçkin bir yeri bulunduğuna inanıyorum. Nûr içinde yatsın.
DİPNOTLARI
1- Mehmet Önder, ‘Ötüken’i anarken’, Türk Kütüphaneciler Derneği bülteni, XXI, 2 (1972), 85.
2- Bu kurslara ilişkin ayrıntılı bilgi için, bk. Adnan Ötüken, ‘Türkiye’de kütüphanecilik öğretiminin tarihçesi’, Kütüphaneciliğimiz için (Ankara: Türk Kütüphaneciler Derneği, 1979), 43-79. ss.
3- Adnan Ötüken, ‘Millî Kütüphane nasıl kuruldu?’ Kütüphaneciliğimiz için (Ankara, 1979). 1-40.
4- Ötüken’in Neşriyat Müdürlüğü sırasında bu dizinin 152 eseri yayınlandı.
5- Zamanın başbakanı Recep Peker girişimle yakından ilgilendi. Hazırlık Bürosunu ziyaret etti ve önemli tutarda kişisel para bağışında bulundu.
6- Hazırlık Bürosu’nun çeşitli giderlerini ve çalışanların ücretlerini, kurduğu Millî Kütüphaneye Yardım Derneği’ne sağladığı yardımlarla karşılamağa çalıştı.
7- Adnan Ötüken, “Millî Kütüphane nasıl kuruldu?” Kütüphaneciliğimiz için (Ankara, 1979), 1-42.
8- Bu güzel yayın tanıtım konuşmalarını onbir yıl sürdürmüştü.
9- Süheyl Beken, “Anılar: Adnan Ötüken salonu”. Türk Kütüphaneciler Derneği bülteni, XXI (1972), 108-110