Satış!
Yakup Kepenek 01 Ocak 1970
AKP hükümeti yeni ve büyük bir özelleştirme yanlışına sürükleniyor; şeker fabrikalarını satışa çıkarıyor.
Hükümet, tarımdan sanayiye, hayvancılıktan insan sağlığına ve arazi kullanımından üretim kültürüne uzanan geniş kapsamlı bir konuda ülke için çok zararlı olabilecek bir oluşuma imza atıyor.
‘Şeker istiklali…’
Bu söz, Şevket Süreyya Aydemir’in Kadro dergisinde yayımlanan yazısının başlığıdır (1932; sayı: 11; sayfa: 5-16) ve Cumhuriyetin, siyasal bağımsızlığı ekonomik bağımsızlıkla taçlandırma kararlılığını yansıtıyor.
Bunun gerçekleştirilmesi için de sanayi üretimi, büyük bölümü ithal edilen şeker ve dokuma gibi temel tüketim mallarından başlanarak, sonrasında kâğıt, kimya, cam ve demir-çeliğe geçilerek gerekirse kamu girişimleri kurularak artırıldı.
Cumhuriyet, aynı zamanda Kamu İktisadi Teşebbüsleri-KİT oluşturularak, bu toplumun üretim olanaklarını hızla geliştirmenin adıdır.
II. Dünya Savaşı sonrasında aziz dostumuz (!) ABD, sanayileşme sevdanızdan vazgeçin, tarım ülkesi olun diye dayattıysa da Türkiye hükümetleri 1980’e dek, gerektiğinde kamu girişimi olarak, sanayileşme çabasını sürdürdü; bunda oldukça başarılı oldu.
12 Eylül faşizminin ezdiği Türkiye, estirilen güçlü serbest piyasa ekonomisi rüzgârına kapılarak, yine ABD dayatması ile Anavatan hükümeti eliyle özelleştirme sürecine sokuldu. İlk olarak, PTT’nin araştırma geliştirme birimi TELETAŞ bir Belçika firmasına satıldı. Bilişim ve iletişimde gerçekleşmekte olan, bilgisayar yongasına, dizüstü bilgisayara ve cep telefonuna uzanan büyük devrimin şafağında, deyim yerindeyse, beynine kurşun sıktı.
Satış sanığı AKP
Asıl özelleştirme fırtınası, esas olarak ABD istekleri doğrultusunda, AKP iktidarında yaşandı; toplam 60 milyar dolara yaklaşan kamu sanayi işletmesi satıldı.
AKP özelleştirmelerinin üç büyük kusuru var:
Birincisi, AKP işbaşına geldiği günden başlayarak, özlleştirilecek KİT’in, satış fiyatını alıcı belirler yaklaşımıyla yaptı; oysa bu yaklaşım, ekonomiye giriş kitaplarının giriş bölümünde yer alan, bir malın piyasa fiyatı, alıcı ve satıcının pazarlığıyla oluşur kuralını bile göremeyen bir niteliktedir.
İkincisi, AKP özelleştirmeleri, satılacak KİT’in, ekonomik, teknolojik ve toplumsal açılardan niteliğine; ülke ekonomisinin geleceği yönünden ne ölçüde belirleyici olacağına ve göreli stratejik önemine bakmaz. Özelleştirme kararlarında bu nokta tamamıyla göz ardı edilir.
Üçüncüsü, AKP özelleştirmelerinde satış sonrası tam bir yıkım yaşanır; işçiler ve diğer çalışanlar perişan edilir; fabrikaların metal kısımları hurdaya çıkarılır; arazileri imara açılır; konut ve AVM alanı olur; artık üretimin yerini tüketim ve ranta dayalı kazanç almıştır.
Geçen hafta Resmi Gazete’de açıklandığına göre, mülkiyeti halka ait olan toplam 25 şeker fabrikasının ilk aşamada 14’ü satılacaktır. Karar şöyle:
Bor, Çorum, Kırşehir ve Yozgat fabrikalarının ihalesi 3 Nisan’a, Erzincan, Erzurum, Ilgın, Kastamonu ve Turhal fabrikaları için 11 Nisan’a, Afyon, Alpullu,Burdur, Elbistan ve Muş fabrikaları için 18 Nisan’a kadar teklif verilebilecek.
Satılacak fabrikaların tamamına yakını ülkenin azgelişmiş yörelerinde bulunuyor. Özelleştirilmeleri bölgesel gelir dağılımını çok daha eşitsiz kılacaktır
Fabrikaları satın alıp kapatmak üzere yerli ve yabancı sermaye kurtları, pusuya bile yatma gereği duymadan açıkça bekliyor. Bunların eliyle, ülkenin şekerpancarı üretiminin yerini hammaddesi daha çok ABD ve Arjantin’den ithal edilen mısır olan nişasta bazlı şeker (NBŞ) alacaktır. Bu şekerin sağlığa çok zararlı olduğunu uzmanları açıklıyor.
Ülkenin tarımını öldürdüğünü, saman, et, süt ve bakliyat ithal ederek kanıtlamış olan AKP hükümeti, şeker fabrikası satışlarıyla, bir taraftan tarım katliamına devam ederken, diğer taraftan da yerli silah üretiminde elde ettiği büyük başarılarla övünüyor!