Azerbaycan: Kafkasya’nın Yükselen Yıldızı
Doç. Dr. Kamer KASIM 01 Ocak 1970
“Armenia-Azerbaijan Conflict: The Role of Youth In Conflict Resolution”, başlıklı konferansa katılım dolayısıyla gittiğimiz Azerbaycan’da hem Azerbaycan-Ermenistan ihtilafı konusunda çeşitli ülkelerden gelen katılımcılarla yararlı tartışmalarda bulunduk hem de topraklarının % 20’si işgal altında olan, zengin petrol yataklarına sahip ülkeyi daha yakından tanıma fırsatı bulduk. Slovenya’dan Ukraynaya’ya, Kırgızistan’dan Ürdün’e kadar geniş bir katılımın olduğu konferans, Azerbaycan Gençlik ve Spor Bakanı Azad Rahimov ve Savaş Esirleri, Tutsaklar ve Kayıp Kişiler Devlet Komisyonu Çalışma Grubu Başkanı Feridun Sadıkov’un açılış konuşmalarından sonra Azerbaycan Dış İşleri Bakanlığından görevlilerin sunumlarıyla devam etti. Kamala Imranlı “Historical Aspects of the Armenian-Azerbaijan Nagorno-Karabakh Conflict” başlıklı bir sunum yaparken, Tefik Musayev, “Legal Aspects of the Armenian-Azerbaijan Nagorno-Karabakh Conflict” ve Galip İsrafilov, “The Process of the Settlement for the Armenian-Azerbaijan Nagorno-Karabakh Conflict” başlıklı konuşmaları yapmışlardır. Bu sunumlarından sonra konferans silahlı çatışmaların nedenleri(causes of the armed conflicts), silahlı çatışmaların çözümünde yasal boyut(legal aspects of armed conflict resolution) ve silahlı çatışmaların çözümünde uluslararası toplumun rolünden(the role of international community in armed conflict resolution) oluşan üç ayrı panel ile devam etmiştir. Sovyetler Birliği döneminde başlayan Karabağ sorunu Sovyetler Birliği’nin dağılmasından önce silahlı çatışmaya dönüşmüş ve Azerbaycan ile Ermenistan’ın bağımsızlığından sonra ise bölgesel ve hatta uluslararası bir nitelik kazanmıştır. Karabağ’da yaşayan Ermenilerin Ermenistan’a bağlanma talepleriyle başlayan sorunun silahlı çatışma boyutu 1994 yılında taraflar arasında ateşkes imzalanmasıyla sona ermişse de sorun çözülmemiş ve Kafkasya’daki dondurulmuş çatışmalardan birisi olarak kalmıştır. Azerbaycan topraklarının işgali sürmektedir ve işgal altındaki topraklardan göçe zorlanan 1 milyona yakın mülteciyle Azerbaycan uğraşmak durumunda kalmıştır. Çatışma ve topraklarının işgali Azerbaycan’ın iç istikrarını olumsuz yönde etkilemiş ve uluslararası toplumla entegrasyonunu geciktirmiştir. Toprakları işgale uğrayan ve nüfusu mülteci konumuna düşen bir ülke olmasına rağmen yeterli dış destek de bulamamıştır. Çatışma ve sorunlarla uğraştığı dönemde Türkiye Azerbaycan’ın yanında yer alırken, hem realist hem de idealist sebeblerle Azerbaycan’ı desteklemesi gereken ülkelerin çoğuysa aksi bir politika izlemişlerdir. Rusya Federasyonu Azerbaycan’ın Bağımsız Devletler Topluluğu üyeliğini sağlamak için ve tarihsel olarak izlediği bir politikanın sonucu olarak Ermenistan’ı desteklemiştir. Azerbaycan topraklarının işgal edilmesi ve Hocalı katliamı başta olmak üzere nüfusunun maruz kaldığı her türlü olumsuzluk nedeniyle idealist gerekçelerle Azerbaycan’ı desteklemesi gereken ABD ve bazı Batı ülkeleri bu ülkelerdeki Ermeni lobisinin etkisiyle Azerbaycan’a karşı olumsuz bir politika izlemişlerdir. Gerçekte realist açıdan da bakıldığında petrol ve doğal gaz bakımından zengin yataklara sahip Azerbaycan stratejik bakımdan Ermenistan’dan çok daha önemli bir konumdadır. ABD’nin doğu-batı enerji koridoru projesinde Azerbaycan’ın önemine rağmen ABD Kongresinden Azerbaycan’a yardımı engelleyen Özgürlükleri Destekleme Yasası 907 çıkmıştır. ABD yönetimleri ise bu kararın etkilerini yumuşatmaya çalışmışlar ve durumun değiştirilmesi uzun zaman almıştır. Azerbaycan topraklarına yönelik Ermeni işgalinin genişlemesi karşısında ise bu işgalin kabul edilemez olduğuna ilişkin açıklamalar gelmiştir. Shusha ve Laçin’in işgali karşısında ABD Dışişleri Bakanlığı Dağlık-Karabağ, Nahçivan veya başka bir bölgenin statüsünün tek taraflı olarak askeri güç veya şiddet kullanılarak değiştirilmesinin kabul edilemez olduğunu açıklamıştır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’de (BMGK) Azerbaycan topraklarının işgaliyle ilgili bazı kararlar almıştır. BMGK 1993 yılında aldığı 882 sayılı kararda bölgedeki tüm ülkelerin egemenliği ve toprak bütünlüğüne saygıyı teyit etmiş ve güç kullanarak uluslararası alanda tanınmış sınırların değiştirilmesinin kabul edilemez olduğunu ifade etmiş ve Kelbejer bölgesi ve diğer işgal edilen Azerbaycan topraklarından işgalci kuvvetlerin çekilmesini talep etmiştir. Agdam’ın işgalinden sonra alınan 853 sayılı kararda da Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü ve işgalci güçlerin çekilmesine vurgu yapılmıştır. BMGK 874 ve 884 sayılı kararlarında da aynı görüşler teyit edilmiştir. Uluslararası hukukta sınırların güç kullanılarak değiştirilmesinin yasak olmasına rağmen uluslararası toplum Azerbaycan topraklarındaki işgali sona erdirmek için harekete geçememektedir. Dağlık Karabağ sorununun çözülememesi bölgesel işbirliğini engellemektedir. Ermenistan’ın uzlaşmaz politikası ve komşularına yönelik irredentist stratejisi bu ülkenin bölgede izole olmasına neden olmaktadır. Hazar bölgesi enerji kaynaklarının batıya taşınmasında dışlanan Ermenistan, Kafkasya’nın batı ile demiryolu bağlantısını sağlayacak olan Azerbaycan-Gürcistan-Türkiye arasındaki demiryolu projesiyle birlikte bu anlamda da dışlanmıştır. Ermenistan’ın izlediği dış politika bu ülkenin Türkiye ile olan ilişkilerine de zarar vermektedir. Dağlık Karabağ sorununa çözüm bulunamaması, Ermenistan’ın Türkiye’nin toprak bütünlüğünü açık bir şekilde tanımaması ve soykırım iddiaları sebebiyle Türkiye-Ermenistan kara sınırı kapalıdır. Ermenistan Bağımsızlık Bildirgesindeki Batı Ermenistan ifadesiyle Türkiye topraklarına yönelik yayılmacı talebi ortaya koymaktadır. Ermenistan bu politikasıyla savunmasında olduğu gibi ekonomik alanda da Rusya’ya bağımlı olmuş ve her alanda bu ülkenin kontrolüne girmiştir. Ermenistan’ın bu durumuna karşın, Azerbaycan, toprakları işgal altında olmasına ve mülteci sorunuyla uğraşmasına rağmen dış politika ve ekonomi alanlarında önemli hamleler yapmaktadır. Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattının açılmasıyla birlikte uluslararası enerji politikalarında yer edinen Azerbaycan’ın doğal gaz da da söz sahibi olmasıyla birlikle bölgede çekim merkezi olacağı açıktır.
Bakü’de dolaşan bir kişinin ilk gözüne çarpacak olan şehrin pek çok noktasındaki inşaat alanlarıdır. Yabancıların Azerbaycan’a olan ilgisi ve bir şantiyeye dönen Bakü görüntüsü ekonomik canlılığın göstergesidir. Sanatın çeşitli dallarında etkin olan Azerbaycan ekonomik kalkınmasıyla birlikte sahip olduğu kültürel zenginliği daha kolay bir şekilde dünyaya aktarabilecektir. Azerbaycan’ın en önemli sorunu işgal altındaki toprakları ve bu konudaki mağduriyetini dünyaya duyurma konusudur. Bunun için her platformda etkili olmaya çalışan Azerbaycan soruna çözüm bulunması için uluslararası toplumu harekete geçirmeye çalışmaktadır. İşgal altındaki topraklarda Azerbaycan’a ait kültürel mirasın tahrip edilmesi özellikle kaygı verici boyuttadır. 18-20 Aralık tarihleri arasında düzenlenen konferansın amacı ise Ermenistan-Azerbaycan arasındaki ihtilafı analiz edip, gençlerin çatışmaların çözümünde oynayabilcekleri rol ile ilgili fikir jimnastiğinin yapılmasıydı. Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığının sponsorlüğünde gerçekleştirilen organizasyondan katılımcılar çok memnun kaldılar. Sonuçta yayınlanan Bakü Deklarasyonunda ise insan hakları ve temel özgürlükler, çeşitlilik içerisinde birlik, sosyal adalet, demokrasi ve iyi komşuluğa olan bağlılığa vurgu yapılmış, AGİT yönetimiyle ve diğer Avrupa kurumlarıyla bağlantının kurulmasından sorumlu bir Görev Gücü oluşturulmuştur. Kafkasya’nın büyüyen ve zenginleşen ülkesi Azerbaycan topraklarındaki işgalin sona erdirilmesi için uluslararası toplumun harekete geçmesini ve soruna barışçı yoldan çözüm bulunmasını istemektedir. Ancak bunun mümkün olmaması durumunda askeri çözüm şeçeneği de gündeme gelebilir. Azerbaycan güçlenen ekonomisi, modernleşen silahlı kuvvetleri ve artan diplomatik destek ile 1990’lardan çok daha güçlü konumdadır.