Saray kabinesindeki `had` kavgası!..
Ahmet Takan 01 Ocak 1970
Önceki gün (Pazar) Ankara fena halde karışıktı...
Yok... Yok!.. Afrin operasyonu yüzünden değil... Terörist Salih Müslim'in Çekya'da yakalanmasından da değil... İttifak yasa teklifinden hiç değil... Çünkü, Ankara'daki muhalefet kaderine razı olmuş bir tablo çiziyor. Herkes daha şimdiden kendi payına düşeceğe kabullenmiş bir hava içinde... Şanlı Fener'in Beşiktaş karşısında uğradığı hezimet mi Ankara'yı karıştırdı?.. O hiç değil. Normal bir yenilgiydi. Yedek kulübesindeki alternatifin Alper Potuk ise maçı çeviremezsin. Takımın hantal ve bitik topçulardan oluşuyorsa, şampiyonluk hevesin lafta kalır. Öteye gidemez. Sadece basın toplantılarında boş boş, vır vır eder sonra da sahaya çıkar en az 3 yer, gidersin...
Saray kazanı epeydir fena halde kaynıyordu. Pazar gününün rehavetini ve sakinliğini İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun Trabzon'da yaptığı konuşma bozdu. Hemşerilerinden helallik istedi Soylu. Yaptığı konuşma "veda sinyali", "istifa sinyali" olarak yorumlandı. Hepsi aynı kapıya çıkar!.. Çok kere yazdım ADSIZ'dan Süleyman Soylu ile ilgili... Özellikle Damat Berat Albayrak ile kapışmalarını... Kabine revizyonunda koltuğunu kaybedecek Bakanlar arasında ismi geçiyordu. Kabine revizyonu an meselesi de gideceğini anlayan Soylu onun için mi bu çıkışı yaptı? Kâhin değilim!.. En iyisi mi ben o veda konuşmasının perde arkasını sizlere aktarayım da kararınızı ona göre verin...
Hani o gazetelerde çıkan, "Erdoğan'ın katılacağı bir grup toplantısı öncesinde Soylu ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya'nın danışmanları arasında yer tutma kavgası yaşandı. Soylu'nun danışmanını fırçalayan Kaya, danışmanı kaldırıp yerine kendi oturdu" haberleri var ya... Sadece işin magazin bölümü. Geçtiğimiz günlerde Süleyman Soylu, Kaya'yı telefonla arar ve der ki, "Sayın Bakan, Afrin konusunda yaptığınız açıklamalar bizi sıkıntıya sokuyor. Bir daha bu konuda açıklama yapmayın." Bakan Kaya sorar; "Neden, buna siz mi karar vereceksiniz." Süleyman Soylu hiddetlenir; "Yaptığınız yerli yersiz açıklamalar bizi zora sokuyor, boşa düşürüyor. Kamuoyunda çelişkilere sebep oluyor. Bu işin sahibi benim. Cumhurbaşkanı açıklama yapar, Başbakan açıklama yapar, ben yaparım. Size ne oluyor? Sizin yetki ve sorumluluk alanınızda değil" diye karşılık verir. Telefonda iki Bakan arasındaki kapışma tatsız bir şekilde sona erer. Süleyman Soylu'nun bu hareketine çok sinirlenen ve içerleyen Fatma Betül Sayan Kaya, aralarındaki çok özel hukuka güvenerek rahatsızlığını ve de telefon görüşmesini damat Enerji Bakanı Berat Albayrak'a aynen iletir. Damat Bey de duruma çok öfkelenir. Bir gün, Süleyman Soylu'nun telefonu çalar, karşısındaki Berat Albayrak başlar saydırmaya... Hesap sorar bir tavır içinde, Süleyman Soylu'ya o sözleri söyleyip söylemediğini sorgular... Bakan Soylu "Evet söyledim. Ben bu ülkenin İçişleri Bakanı'yım. Benim sorumluluk saham" der. Albayrak, "sizin haddinize mi" diye sert bir karşılık verir. Soylu, kısa bir savunmanın ardından, "benim haddime, peki sizin ne haddinize" diye karşı çıkış yapınca telefon görüşmesi sert bir kavgayla sona erer. Süleyman Soylu bu görüşmenin ardından sarayın yolunu tutar, olup bitenleri R. Erdoğan'a aktarır. AKP Genel Başkanı R. Erdoğan, pek umursamaz bir tavır içinde "ilgilenirim" diyip Soylu'yu gönderir. Soylu "ilgilenilmesini" bekleer durur!.. Gün gelir 25 Şubat Pazar'a... Süleyman Soylu, Pazartesi günü (dün) vermek üzere istifa mektubunu, basına yazılı açıklamasını cebine koyar ve Trabzon'daki o malum konuşmayı yapar. Şu satırların kaleme alındığı an itibarıyla Bakan Soylu'dan herhangi bir ses seda çıkmamıştı. Bu sütundan Soylu'yu çok eleştirdim. Hakkında AKP kulislerinde konuşulan bir çok bilgiyi yazdım. O da bana twitter mesajlarıyla yalanlayarak, hakaret ederek, üzerimize tehdit dolu mesajlarla ak trolleri saldı. Of'lu hemşerileri kapıma kadar dayanıp, tehditler savurdu. Onların hiçbirine cevap vermedim. Şimdi ne oldu?.. Sabırla beklediğim, zaman beni haklı çıkardı!.. Ben, yine de objektif gazetecilikte ısrar edeceğim. Süleyman Soylu, terörle mücadelede gayret gösterdi, çok önemli işler yaptı. Hele, geçmiş İçişleri Bakanları, Beşir Atalay, Muammer Güler ve Efkan Ala gibi isimlerle kıyaslandığında... "Bu ülkede Başbakan yok mu. Bu olup bitenlere Binali Yıldırım ne diyor" diye sorarsınız. Aynı soruları bilgi aldığım saray kaynaklarına ben de sordum. Dediler ki "Binali Bey şu anda sadece İstanbul Belediye Başkanlığı adaylığını düşünüyor. Kredisinin düşme riskini göze alamaz. Etliye sütlüye karışmıyor." Yıldırım'ın da, damat Albayrak ile küs olduğunu hatırlatıp devam edelim;
Aile içinde meydana gelen dayaklı bir kavganın ardından Emine Erdoğan'ın devreye girip, "biz bir aileyiz. Bu işlere son verin" uyarısı yaptığı konuşuluyor. Tek sıkıntılı Bakan Süleyman Soylu mu? Hayır... Sağlık Bakanı Ahmet Demircan da kaç kez istifa eşiğinden dönmüş... Erdoğan'ın bir projesini "bunu ben yapamam. İstifa edeyim" diyerek geri çevirmiş. Erdoğan, istifayı kabul etmemiş. Demircan'ın makamında meydana geldiği iddia edilen yumruklu bir kavgadan bahsediliyor ki... Evlere şenlik!.. Bakanlar konuşamıyor, sesini çıkaramıyor. Yakında kabine revizyonu beklentisi onları tir tir titretiyor. Gazlarını ancak, bazı özel ofislerde mırın kırın ederek çıkarabiliyorlar. Doktor Devlet Bahçeli'nin himayelerindeki Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi işte böyle bir şey.. Haydi, ak troller işbaşına!..