Başkanlık seçim sonuçları doğrudan etkilenecek
Batuhan Çolak 01 Ocak 1970
Doğan Medya Grubu satıldı. İyisiyle, kötüsüyle medyada 40 yıla yaklaşan bir tecrübeden bahsediyoruz.
Hürriyet, CNNTürk, Doğan Haber Ajansı (DHA) medyada ağırlığı olan kurumlardı. Şimdi ise doğrudan hükümet kontrolündeki sermayenin eline geçti.
Üzerinde çok durulmasa da seçim sonuçlarını doğrudan etkileyebilecek bir konudan bahsediyoruz.
Çünkü Doğan Medya Grubu'nun satılması demek, Türkiye'nin her yanına yayılmış bir haber alma teşkilatının da dağılması anlamına geliyor.
Hükümetin faaliyetlerini vermeyen haber ajansı yok. Ama muhalefet ve STK'lar için aynı durum geçerli değil.
İYİ Parti ile ilgili bir program olduğu zaman bunun haberini AA ve İHA abonelerine geçmiyor. Sadece DHA geçiyor. Artık böyle bir imkân olmayacak. Muhtemelen canlı yayınlarda da kısıtlamaya gidilecek.
Saadet Partisi'nin açıklamalarını veren tek haber ajansı da yine DHA'ydı...
CHP'nin faaliyetlerini AA ve İHA kendi açısından değerlendirirken, DHA objektif bir şekilde sunuyordu.
Örneğin, son günlerin kritik konusu şeker fabrikalarının özelleştirilmesini ele alalım.
Türkiye'nin birçok yerinde protesto gösterileri düzenlendi, kamuoyunda tepkiler çığ gibi büyüdü. O eylemlerin yapıldığı noktada bir muhabir bulunmasaydı, insanlar bu konudan haberdar olamayacaklardı. Bir ihtimal sosyal medya üzerinden paylaşımlarla haber yayılabilirdi... Ancak sosyal medyanın kitleler üzerindeki etkisi Türkiye gibi ülkelerde sınırlı, hatta asgari düzeyde.
Gün boyu çalışan ve akşam kısa bir süreliğine (yarım saat) ana haberlerden gündemi takip eden milyonlarca hane var. Gün içinde haberleri takip edemedikleri için gündemi, konuları, siyaseti televizyondan öğreniyorlar.
Neredeyse tüm kanalların hükümetin kontrolünde olacağı bir televizyon yayıncılığı düşünün. Özellikle kırsal kesim ve sınırlı haber alma olanakları olan kesimlere hükümet yanlısı sınırsız bir enformasyon akışı başlayacak.
Tartışma programlarına çağrılan konuklar tamamen farklılaşacak; haber akışları, gündem yorumları alt üst olacak.
2019'a, başkanlık seçimlerinin olduğu güne gidelim.
İlçe seçim merkezlerinden oy sayımlarını ana merkeze aktaran tek haber ajansı olacak; AA... Olası itirazlar, sorunlar, hatalı işlemler sizce haberleştirilebilir mi? İmkânsız. Seçim sonuçları sandıklar sayılmadan hızlı hızlı açıklanıp, sandık başlarındaki görevlilerin ayrılması maceraları... Her yıl yaşanan olaylar.
Dolayısıyla Doğan Medya'nın satışını sadece gazete ve televizyonların devri olarak değerlendirmemek gerekiyor. Son derece stratejik bir konu. Vatandaşın haber alma ihtiyacını karşılayan bilgi üretim merkezleri de birer birer düşüyor. Tek seslilik katlanarak artacak.
Öte yandan "Aydın Doğan zaten hükümetin yanındaydı, ne değişecek" diye yorumlar yapılıyor.
Kendinizi Aydın Doğan'ın yerine koyun; yıllardır her kesim tarafından eleştiriliyorsunuz, ama gündemi sizin medyanız belirliyor. Üzerine, milyarlarca vergi cezası kesiliyor, hükümet medyası tarafından açıkça tehdit ediliyor, aldığınız nefes bile denetim altında tutuluyor. Arkanızda tek bir siyasi oluşum, STK ya da grup yok.
Böyle bir tabloda Aydın Doğan iyi bile dayanmıştır.
***
II. Dünya Savaşı sonrasında kitle iletişim araçlarının kitleler üzerindeki yönlendirici etkisi günden güne azalmaya başladı.
Ancak demokrasinin rafa kaldırıldığı, adaletin partilere ve kişilere göre farklı kararlar verdiği ülkelerde kitle iletişim araçları her zaman önemini korudu.
Rusya, Venezuela, Çin, Kuzey Kore gibi ülkelerdeki enformasyon akışları tamamen hükümetlerin kontrolündedir. Türkiye de medyadaki tek seslilik bakımından bu ülkelerin yanına ilişmek üzere.
***
Anlaşılan o ki; gelen anketler AKP'yi çok tedirgin etti. Bu yüzden doğrudan nokta atışları yapılıyor, olası tüm ihtimallerin önü alınmak isteniyor.
Doğan Medya Grubu'nun satıldığı gün, internete RTÜK denetimi getirilen yasanın onaylanması ise son derece manidar.
Vatandaşın sesinin kısıldığı, dört bir yana korku duvarlarının örüldüğü bir ortamda "Ekmeğinden olma, siyasete fazla karışma, sen ne bileceksin, ülkeyi yönetenler gereğini yapar, hapse mi düşmek istiyorsun, özgürlüğünün tadını çıkar, bu ülkeyi sen mi kurtaracaksın..." sözleri her geçen gün daha da yayılacak.
Özellikle seçim atmosferine girildiğinde, siyasi partilerin temsilcilerini 1-2 kanal dışında göremeyebiliriz.