Varna Görüşmesi Türkiye-AB İlişkilerinde Ne Anlama Geliyor?
Hilmi Hacaloğlu 01 Ocak 1970
İSTANBUL —
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Donald Tusk ve AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker’le Bulgaristan’ın Varna kentinde yaptığı görüşme kritikti. Zira en son liderlerin 25 Mayıs 2017’de yaptığı görüşmenin üzerinden 10 ay geçmişti ve ilişkiler son derece mesafeliydi.
Başta Hollanda ve Almanya olmak üzere birçok Avrupa ülkesine 2017 yılında sert eleştiriler getiren Erdoğan’ın Pazartesi günü AB liderleri ve Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov ile birlikte düzenlediği basın toplantısındaki tavrı, dengeli ve yapıcıydı.
Binali Yıldırım: “AB’nin karnesi yalpalama ve kırıklarla dolu”
Ancak Başbakan Binali Yıldırım’ın Salı günü partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı eleştirel konuşmaya bakılırsa Türkiye dünkü görüşmenin çerçevesinden hoşnut değil.
Yıldırım, “Avrupa Birliği ile yaşanan tıkanıklıklar, muhataplarımıza açık şekilde dile getirildi. Avrupa Birliği karnesi yalpalama ve kırıklarla doludur. Yunanistan ile birlikte başlayan üyelik sürecimiz bilinçli bir şekilde ayrıştırılmıştır. Tam üyelik için 35 fasıldan 16'sı açılmış, 14 fasıl ise bloke altında. AB ile Türkiye arasında vize serbestisi ve geri kabulü içeren bir anlaşma imzalandı. Haziran ayında bu serbestlik sağlanacaktı. Türkiye bütün yükümlülüklerini yerine getirdi. Burada sorulması gereken soru AB’nin Türkiye kararı nedir?” dedi.
Başbakan, FETÖ, PKK, YPG’ye karşı verilen mücadelenin Türkiye-AB ilişkilerinin önünde engel olarak gösterilmesinin Türkiye’yi rahatsız ettiğini de söyledi.
Doç. Zeynep Alemdar: “Bu zamanda görüşme yapılabilmesi bile iyi”
Okan Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Zeynep Alemdar, herhangi bir somut ilerleme olmamasına rağmen bu konjonktürde görüşmenin gerçekleşmiş olmasını bile önemli buluyor.
Amerika’nın Sesi’ne değerlendirmelerde bulunan Doçent Alemdar, “10 aydır bu tip görüşme yapılmıyordu. Bu iyiye işaret. Böyle bir zamanda görüşmenin yapılması bile kendi başına olumlu bir gelişme. 2019 yılında Avrupa Parlamentosu seçimleri var. Mülteci krizi, terör saldırıları, potansiyel saldırı riskleri ve Brexit nedeniyle tüm Avrupa kendi içine dönmüş durumda. Aşırı sağcı ve muhafazakar politikalara prim verilen bir dönemde bazı ortak konularda beraber hareket etmek dışında önemli bir gelişme olmaz. Ama dünkü (26 Mart Pazartesi) görüşmede Gümrük Birliği’nin yeniden müzakere edilmesi yönünde bir işaret olsa çok büyük kazanım olurdu” dedi.
Varna’daki görüşmede Gümrük Birliği’nin yeniden müzakere edilmesi dışında Türkiye’nin gündeminde vize serbestisi, Kıbrıs’taki doğalgaz geriliminin çözülmesi ve Suriyeli sığınmacılar için sağlanacağı vaat edilen mali desteğin geri kalan kısmının ödenmesi vardı.
Dr. Coşkun: “Mülteci krizinden hala çekinen AB, Türkiye’yi idare ediyor”
Berlin Humboldt Üniversitesi’nde araştırmacı olarak görev yapan Dr. Gülçin Balamir Coşkun, Avrupa Birliği nezdinde Türkiye’nin hala en önemli kozunun Suriyeli sığınmacılar olduğu görüşünde.
Amerika’nın Sesi’nin sorusunu yanıtlayan Dr. Coşkun, “Avrupa hala mülteci krizinden çekiniyor. Bu nedenle de Suriyeli sığınmacıları kendisiyle arasında sınır bölgesi olarak gördüğü Türkiye’de tutabilmek için Ankara’yı bir şekilde idare ediyor. Her ne kadar Avrupalı hak savunucuları Türkiye’de hukukun üstünlüğü, insan hakları konusunda sorunlar olduğu gerekçesiyle Avrupalı liderleri eleştirse de Avrupa Birliği, Ankara’ya yönelik para akışını sürdürerek bu statükoyu korumak istiyor” dedi.
Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye yönelik bakışını daha net görmek için Nisan ayında yayınlanacak İlerleme Raporu’nu beklemek gerek.