« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

22 Nis

2018

ALTAY KARTALI OSMAN BATUR

UFUK BAYKAL ÜLGER 01 Ocak 1970

Doğu Türkistan’ın büyük kahramanı “Altay Kartalı” Osman Batur, şehadetinin yıl dönümünde, dünyanın birçok yerinde saygıyla ve rahmetle anıldı. Ancak biz Türkiye Türkleri başta olmak üzere Dünya Türklüğünün Onu hak ettiği gibi tanıdığını düşünmüyoruz. Kahramanlarımızı biz tanımaz, ne yaşadıklarını, ne yaptıklarını bilmezsek dünyaya nasıl anlatırız; geleceğimize, insanlığa nasıl iz bırakırız?



Asıl adı, Osman İslamoğlu olan Osman Batur, Altay Kazak Türklerinin Orta Cüz kolunun Kerey boyundan Molkı aşiretine bağlı sade vatandaşlar olan İslam bey ve Ayça hanım oğludur. 1899 yılında dünyaya gelir. Milletinin istiklâli, bağımsızlığı için korkusuzca mücadele ettiği için ona batur/bahadır sıfatı yakıştırılmıştır.. Bütün dünya onu Osman Batur adı ile tanımaktadır.



Osman Batur, Doğu Türkistan’daki direnişin adıdır, adeta… 19. yüzyılın sonlarına doğru Çin ve Rusya’nın sınırında yaşayan Kazaklar, her iki tarafa da rahatça gidip gelebilmektedir. 20. yüzyılın ilk yıllarına kadar bu böyle devam eder. Bir gün bir göç yaşanır; bu göçle birlikte İslam bey ve ailesi, Doğu Türkistan’a göç eder. Bazı kaynaklarda; Lenin’in Kazak Türklerine yönelik soykırım hareketi ve ortaya çıkan kıtlık dolayısıyla göç ettikleri belirtilmektedir.



Altay Dağlarının eteklerinde Kazak örf ve adetlerine göre yetişmiş ve doğal olarak çobanlık da yapmıştır Osman. Bunun yanı sıra; daha çok küçük yaşlarda, kılıç kuşanıp, at binmiş ve güreş de tutmuştur. Bazı kaynaklar; Böke Batur adında yiğit bir beyin İslam beyin köyüne geldiğini ve küçük Osman’daki yeteneği görerek, onu yanına alıp yetiştirdiğini bahseder. Osman İslâmoğlu’nun, Böke Batur’un yanında 2 yıla yakın kaldığı ve dağlarda çete savaşları konusunda eğitildiği de iddialar arasındadır. Bir başka kaynak ise, bunu çürütür niteliktedir: Böke Batur halkının istiklali için mücadele ederken, Mançurlara esir düşmüştür(1903). Bu sırada Osman Batur sadece 4 yaşındadır. Dolayısıyla kılıç tutamaz, kılıç oyunları öğrenemez ve Böke Batur’la da karşılaşmamıştır.(**)



1940’lı yıllara gelindiğinde Mao’nun Komünist düşüncesinin gereği, Çin yönetimi zulmün dozunu iyice artırır. Camilere gidilmesini, ibadet edilmesini yasaklar. Kuran-ı Kerim’ler toplanır, yakılır. Ufak bir direnç gösteren Türkler isyancı, “Doğu Türkistan Terör Örgütü üyesi” diye tutuklanır. Türklerin elindeki basit av silahlarına bile el konur. Osman Batur’un babası ve ailedeki diğer kişiler silahlarını teslim ederler ama Osman Batur “Bugün silahımızı alanlar, yarın canımızı da alırlar. Ben silahımı Çinlilere vermeyeceğim. Güçleri yetiyorsa, gelip kendileri alsınlar” diyerek, vermez ve dağa çıkar. Yakın arkadaşı Süleyman ve büyük oğlu Şerdiman’ın da aralarında bulunduğu bir grupla birlikte silahlı direniş başlatırlar. Mücadele 1941 Ekim ayından 1943 Temmuz ayına kadar sürdürülür. 22 Temmuz 1943’te Altaylar Çinlilerden tamamen temizlenir, Altay Türkleri bağımsızlıklarına kavuşurlar.



Osman Batur mücadeleye bu kez, siyasi alanda devam eder. Altay Geçici Halk Cumhuriyeti Başkanı olur. 1944-1945 yılları arasında, nüfuz alanını genişletir, Tanrı Dağları’nın kuzeyindeki Doğu Türkistan Kazak Türklerinin yaşadığı bölgeleri de kendi yönetimleri altına alırlar. 1945 yılı Ekim ayından 1947 yılı Şubat ayına kadar üç vilâyetten oluşan Doğu Türkistan Hükümeti’nin hem askerî, hem de mülkî âmiri olarak görevini sürdürür. Altay Valiliği görevi devam ederken, 1947 Şubat ayından 1949 Eylül ayına kadar, Doğu Türkistan Cumhuriyeti Koalisyon Hükümeti’nde de görev alır…



Mao’nun Çin Yönetimiyle yıldızı hiç barışmaz… Bütün bu görevleri sırasında eli her an tetiğe gidebilecek gibidir. Gerektiği an silahlar konuşur.



1951 yılının Şubat ayında Kanambal Dağının eteklerinde Çinliler Osman Baturu kuşatıp yakalandığı sırada yanında sadece birkaç düzine aile vardır. Osman Batur Urumçi’ye götürülür. Büyük işkencelere maruz kalır Halkın cesaretini kırmak için önce Urumçi sokaklarında Çinliler arasında sürüklenerek dolaştırıldıktan sonra, 29 Nisan 1951 tarihinde kulakları ve kolları kesildikten sonra şehit edilir.



Osman Batur’un inandığı ve Komünist Çin Yöneticilerine haykırdığı gibi; “Bütün faniler ölümü tadacaktır, O da fanidir ve er geç O da ölümü tadacaktır. Ancak; milleti yaşayacaktır, yaşamalıdır”. Büyük ülküsü uğruna büyük işkencelerle bu dünyadaki hayatına veda ederken, kimse Onun öldüğünü düşünmez.. Zalim Komünist Çin yönetimi onu terörist ilan etse de; Milleti Onun “kahraman” olduğunu, “yenilmediğini”, sadece bedenen aralarında olmadığını düşünür ve çocuklarına, torunlarına anlatarak gönüllerinde yaşatırlar.



Maalesef Çin yönetimi acımasızlığını halen sürdürmektedir. Yeni Eyalet(Xinjiang(ŞinCan) adını verdiği tarihi Doğu Türkistan(Uygur Özerk Cumhuriyeti) Türklerine, pek çok temel insan hak ve hürriyetlerini tanımamaktadır. Birleşmiş Milletler ve dünya çapındaki bütün İnsan Hakları savunucusu örgütlerin çabaları da bu insan hakları ihlallerini önlemeye yetmiyor. Dışarıya sızan haberlere göre, Doğu Türkistan’daki soydaşlarımız zulüm altındadır. Bu asla iftira değildir; aksi söz konusu olsaydı, ülkede gözlem yapılmasına izin verilirdi…



Dünyanın neresinde olursa olsun uluslararası İnsan Hakları örgütleri zulme duyarsız kalmamalıdır. Doğu Türkistan Türklerine sağlıklı, huzurlu bir gelecek diliyoruz.



Bu uğurda ölenleri Osman BATUR’UN şahsında saygıyla anıyoruz..



Ruhları şad, mekânları Cennet olsun!

Ziyaret -> Toplam : 125,25 M - Bugn : 8050

ulkucudunya@ulkucudunya.com