« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

07 May

2018

CPJ: Dünyada En Çok Gazeteciyi Hapse Atan Ülke Türkiye

01 Ocak 1970

Türkiye basın özgürlüğü konusunda Dünya sıralamasında hızla alt sıralara düşerken Türkiye’deki durumu yakından izleyen kurumlardan biri olan “Gazetecileri Koruma Komitesi” Avrupa ve Orta Asya Programları Koordinatörü Nina Ognianova, Amerika’nın Sesi’ne değerlendirmelerde bulundu. Ognianova, Türkiye’nin basın özgürlüğü konusunda kötü bir karnesi olduğunu söylerken dünyada en çok tutuklu gazetecinin bulunduğu ülkenin Türkiye olduğunu hatırlattı.

“Türkiye son yıllarda dünyada en çok gazeteciyi hapse atan ülke haline geldi. Bizim kayıtlarımıza göre özellikle 2013 yılından bu yana tüm dünyada en çok gazetecinin hapse atıldığı ülke durumunda. Özellikle başarısız darbe girişiminin ardından basına yönelik baskılar çok yoğun bir hal aldı. Bağımsız gazetecilik ve hassas bazı konular konusundaki haberlere yönelik olarak baskının arttığını ve medyada adeta bir temizlik kampanyası başlatıldığını görüyoruz. Bizim kayıtlarımıza göre geçen yılın Aralık ayı itibariyle en az 73 gazeteci hapiste. Aralarında iki yerel muhabirin de bulunduğu bu gazetecilerin tamamı devlete karşı suç işlemekle itham ediliyor. Bu Türkiye açısından özel bir durum. Türkiye, gazetecilere karşı anti-terör yasalarını kullanıyor. Terör yasaları gazetecilerin yaptıkları haberler nedeniyle uygulanıyor ve bu haberlerde gazetecilerin terörist grupların propagandasını yaptıkları söyleniyor. Üstelik bu suçlamalar medyanın her kesiminden çalışanları kapsıyor. Editörlerden, muhabirlere, yorumculardan, internet yazarlarına kadar her kesimden gazeteci bu suçlamalarla karşı karşıya kalıyor”

Türkiye’de mevcut durumu yakından takip ettiklerini söyleyen Ognianova, ülkede basına yönelik baskılar nedeniyle Türkiye hakkında hergün bir bülten yayınladıklarını söylüyor.

“Biz gerçekten benzeri olmayan bir faaliyet gösteriyoruz. İki yılı aşkın bir süredir, günlük olarak Türkiye'de baskılar, basın özgürlüğü ve basınla karşı yapılan saldırılarla ilgili bir bülten yayınlıyoruz. Bu tarz günlük bir yayını başka hiçbir ülke için yapmıyoruz ki dünya üzerinde takip ettiğimiz çok sayıda ülke var. Bu da basın özgürlüğü konusunda Türkiye'de ne kadar büyük ve kapsamlı bir sorun olduğunun işareti. Bu durum bizi Türkiye konusunda farklı bir yaklaşım geliştirmeye ve günlük olarak gelişmeleri izlemeye mecbur bırakıyor”

CPJ iki yıl öncesine kadar Türkiye’de hükümet yetkilileriyle sorunlar hakkında diyalog kurabildiklerini, ancak bugün o kanalın da kapandığını söylüyor. Nina Ognianova, Avrupa Birliği – Türkiye Zirvesi’nde de basın özgürlüğü konusunun gündeme gelmesi için çaba harcadıklarını söylüyor.

“Daha önce Türk hükümetiyle düzenli bir şekilde iletişim kurmuştuk. 2015 yılına kadar da yıllık olarak Türkiye'ye ziyaretler gerçekleştiriyorduk. Bu seyahatlerimize derneğimizin önde gelen üst düzey yöneticileri ve yönetim kurulu üyeleri de katılıyordu. Bu toplantılarda hem gazetecilere ait örgütlerle hem de hükümet yetkilileriyle biraraya geliyorduk. Yetkililerle doğrudan takip etmekte olduğumuz konular ve Türkiye'deki meslektaşlarımızın bize ilettiği sorunlar konusunda doğrudan konuşuyorduk. Ancak başarısız darbe girişiminden bu yana yetkililere ulaşma ya da bir diyaloğa girme şansı bulamadık. Ancak bu görüşmelerin olmamasına rağmen biz Türkiye hakkındaki çalışmalarımıza ara vermedik. Bölgedeki gazeteciler ve meslektaşlarımızla neler olup bittiği konusunda çalışmaya devam ediyoruz. Zorlu şartlar altındaki gazetecilere acil durum programlarımız ve ekiplerimiz aracılığıyla yardımcı olmaya çalışıyoruz. Bizden yardım talep eden gazetecilerle sürekli olarak iletişim halindeyiz. Son olarak Bulgaristan'ın Varna şehrinde gerçekleşen Avrupa Birliği - Türkiye zirvesini organize eden kişilere yazdık ve basın özgürlüğü konusunun da Türkiye'yle konuşulacak konular arasına dahil edilmesini talep ettik. Tüm gazetecilerin serbest bırakılması çağrısı yaptık, Türk yetkilileri basın üzerindeki baskılara son vermeleri konusunda uyardık ve çok sayıda gazetecinin suçlandığı terör yasalarında değişiklikler yapmaya davet ettik. Ancak herhangi bir geri dönüş alamadık. Ancak bu çabalarımızdan vazgeçmedik ve Türk hükümetine özgür basın kampanyamızla ilgili olarak ulaşmaya çalışamaya devam ediyoruz. Bu kampanyamızda özellikle gazeteci Zehra Doğan'ın davasını ön plana çıkarıyoruz. Haber fotoğrafçısı olan Zehra Doğan 250 günden uzun bir süredir tutuklu. Bu davanın hükümetin Kemalistler, sosyalistler ya da Kürt yanlısı medyaya yönelik nasıl bir tavır içinde olduğunun iyi bir göstergesi olduğunu düşünüyoruz. Bir şekilde Türk hükümetiyle diyaloğu tekrar başlatmanın yollarını arıyoruz. Ayrıca hem dünyada hem de Avrupa'da Asya bölgesinde Türk hükümetine olumlu yönde etki edebilecek basının koşullarının iyileştirilmesi konusunda yardımcı olabilecek etkili isimlere ulaşmaya çalışıyoruz”

Nina Ognianova Türkiye’de basına karşı yürütülen baskı kampanyasının dünyadaki benzer örneklerinden ayrıldığına ve tehlikeli boyutlara ulaştığına dikkat çekiyor.

“CPJ gazetecilere yönelik saldırıları 1992'den bu yana takip eden ve belgeleyen bir dernek. O tarihten bu yana hapise atılan, görevi başında saldırıya uğrayan, öldürülen ve suikaste kurban giden gazetecilerle ilgili kayıtlar tutuyoruz. Türkiye tüm bunlar arasında son derece kendine has bir duruma sahip. Çünkü hiçbir başka ülke şu ana kadar Türkiye kadar çok sayıda gazeteciyi hapse atmış değil. Geçen yılın rakamlarına baktığımızda Türkiye hapisteki gazeteci rakamları konusunda Çin ve Mısır'ın üzerinde görünüyor. Bu üç ülkede hapisteki gazeteci sayısı dünyanın geri kalanından daha fazla. Bu son derece kötü bir istatistik ve Türkiye bu duruma liderlik etmemeli. Biz bir süredir Türkiye'ye bu duruma son vermesi çağrısında bulunuyoruz. Buna son derece basit bir biçimde son verebilir. Hapisteki gazetecileri serbest bırakarak, bunu yapabilir. Bu noktada uluslararası örgütlerle diyalog başlatmak ve uluslararası denetçilerin ve hapisteki gazetecilerle görüşmek isteyen sivil toplum örgütlerinin ziyaretlerine izin vermek durumundadır. Sadece hükümetle ilgili haberler yaptıkları için değil, yolsuzluklar ve insan hakları ihlalleri konusunda haber yapan tüm gazetecilerin durumları hakkında bilgi almak isteyen kurumlarla işbirliği yapmak zorundalar. Çünkü günün sonunda bu uygulamalar aslında hükümete de fayda sağlayacaktır. Çünkü özgür gazeteciler olmadan hükümetin ülkedeki gerçek durumdan haberdar olma şansı olamaz. Şu an Türkiye'de gördüğümüzse medyanın bir kısmının tamamiyle yok edilmesi ya da yok edilmeye yakın durumda olmasıdır ve bu da eşi benzeri görülmemiş bir durum”

Nina Ognianova gazeteciliğin terör faaliyeti, gazetecilerin de terörist olmadığının altını çiziyor.

“Gazetecilik terörizm değildir. Gazeteciler özgür biçimde haberlerini yapabilmelidirler. Gazeteciler özgür şekilde fikirlerini ifade edebilmeli ve tüm hukuksuz uygulamalar hakkında da haberler yapabilmeliler aksi takdirde olup bitenden nasıl haberdar olabilirsiniz. Eğer basının işini yapmasına izin vermezsek o zaman asıl teröritslerin de darbe yanlılarının da neler yaptığından haberdar olamayız. Gazetciler toplum adına her taraftan bilgi alır, konuşur ve bunu haberleştirirler. Cesur ve korkusuzca hassas konuların üzerine giden onları araştıran gazeteciler olmasa bir çok önemli konuda bizler adeta sağır ve kör kalırız. Dolayısıyla gazetecilerin haber yapmasını terörizmle bağdaştırmak kesinlikle kabul edilemez. Bu dünyanın hiçbir yerinde kabul edilemez olduğu gibi, Türkiye gibi potansiyeli olan, taahhüdleri olan bir ülkede de kabul edilemez. Türkiye gerçek anlamda entelektüel, zeki ve profesyonel sesler için bir merkez. Türkiye böyle baskılarla kendi ülkesinin insanlarının potansiyelini yok etmemelidir”

Doğan Grubu’nun hükümete yakın bir şirketler grubuna satılmasını da CPJ Türkiye’de hükümetin basını susturmak için izlediği rutin yöntemlerden biri olarak değerlendiriyor ve mevcut durumun artık alarm verme seviyesine ulaştığını belirtiyor.

“Doğan Grubu'nun hükümete yakın bir işadamına satılmasından hemen önce de son kalan Kürt yanlısı günlük gazete "Özgürlükçü Demokrasi"ye baskın yapıldığını gördük. Bunları geri dönüşü olmayan ve zarar verici adımlar olarak görüyoruz. Hükümet buna son vermeli ve çok geç olmadan bu uygulamalardan vazgeçmeli. Aksi takdirde toplumun önemli bir bölümü oluşturan bir grup hakkında da haber yapan bir kurum kalmayacaktır. Bu sadece Türk toplumu açısından değil dediğim gibi Türk hükümeti adına da zarar verecektir.Toplumun bu kesiminin görüşlerini öğrenme ve onlar için nelerin önemli olduğunu öğrenme şansları kalmayacaktır. Şu an Türkiye için tüm medyanın kritik bir şekilde kontrol altına alınmasını ve otoriter bir anlayışın hakim olmasını önlemek adına en yüksek seviyede alarma geçme zamanı gelmiş durumda”

Ziyaret -> Toplam : 125,29 M - Bugn : 49255

ulkucudunya@ulkucudunya.com