İnce, Millet İttifakı ve yeni umutlar
Erol Manisalı 01 Ocak 1970
Bir süre önce Emirgân’da, büyük çınarın altında Muharrem İnce ile görüştüğümüzde ona, “Benim adayım sensin” demiştim. Bu sadece şahsi bir dostluk mesajı değildi. “Toplumsal boyutta sürükleyici ve etkili kişiliği için söylemiştim.”
İçinde bulunduğumuz darboğazlar, “sonuca götürücü insanları” gerektirir. Kriterleri bu anormal koşullar için düşünmek zorundayız.
Aynı şey Meral Akşener için de geçerli: İnce’yi Akşener’le birlikte düşündüğümüz zaman siyaset yeni bir ivme kazanıyor. Hele Saadet Partisi’nin lideri Temel Karamollaoğlu’nu eklediğinizde sacayak tamamlanıyor. Dönem, “gözünün üzerinde kaşın var” deme lüksünü bize vermiyor. “Asgari müştereklerin” düzeyi de değişmiştir. Siyasete, “normal demokratik koşullardaki gibi bakamıyoruz”. Son çıkış noktasındayız: ya yeniden demokrasi, ya da siyasal İslamın “Ortadoğulaştırdığı” kutuplaştırılmış bir Türkiye: tercih bu ikisi arasında olacak.
Bahçeli’nin canhıraş çıkışları mı? Herkes çok kızıyor, aksine ben “söylesin” diyorum. Çünkü bu tür tepkiler aslında, “gerçek kimliklerinin ortaya çıkması için itirafname” niteliğindedir. Onların “suretlerini” ortaya bir ayna gibi çıkarır.
Sevgili Hayrettin Karaca ve Muazzez İlmiye Çığ asimetrik bir biçimde “Giderayak” diyorlardı ya, onun gibi.
‘Millet İttifakı’, Ecevit ve Erbakan koalisyonu gibi
Millet İttifakı bir bakıma, 70’lerin ortasındaki Ecevit- Erbakan koalisyonunu anımsatıyor. O yıllarda da Türkiye ağır iç kargaşa ve dış baskılar ile çalkalanıyordu. O günleri Ecevit, Erbakan ve Denktaş boyutları ile birebir yaşamış bir insan olarak çok iyi biliyorum. “Yolumun Kesiştiği Ünlüler” kitabımda da yazdım. (*)
Milletin ittifakı için sağ ve sol bir araya gelmişti. Kıbrıs’ta Türklerin katliamı bu sayede önlendi. Türkiye Doğu Akdeniz’de KKTC ile tutundu, bölgede gücünü korudu. TBMM Ecevit ve Erbakan’ın arkasındaydı.
Bugün daha da büyük iç ve dış sorunlarla karşı karşıyayız: sağın ve solun Millet İttifakı ile bir araya gelmesi, Cumhuriyet’in ve demokrasinin yıkılmaması için yaşamsal bir öneme sahiptir.
İki ittifak da HDP’yi dışlarsa...
Ancak iki ittifakın da HDP’yi (ve 6 milyonu) dışlaması ileride FETÖ’cülerin işine yaramayacak mı diye düşünmek gerekir.
Ülkenin bütünlüğü açısından bakıldığında böyle bir dışlama, içinde çok haklı nedenler olmasına karşın, “FETÖ ve arkasındakilerin” BOP kapsamında meseleyi istismar etmelerine yol açmayacak mı?
Bugün ülkede yaşanmakta olan iç kutuplaşma ve çatışmalar bölücü çevrelerin ve “BOP”çuların ekmeğine yağ süren oluşumlardır. Siyasal partilerimizin bu tuzağa düşmemeleri çok önemli.
İç kavga ve iktidar hesaplarının, her şeyin önüne geçerek sürdürülmesi, bu bölücü odakların işine yarayabilir.
Suriye’deki son gelişmelere baktığımızda, “hem bölücüler hem de İslami terörist örgütler” Türkiye sınırına doğru yönlendirilmeye başlanmıştır.
İçerde HDP’nin iki ittifak tarafından tamamen dışlanması, “Suriye’de bölücü ve dinci radikal örgütleri kullanan odakların işini kolaylaştıracaktır”.
Ancak öyle anlaşılıyor ki; seçim kavgasına giren iktidarın, bu konulara ayıracak fazla zamanı bulunmuyor. (*) Kırmızı Kedi, 2017