Satıcı değilim, içiciyim abi` diyenler kazanacak...
Adnan İslamoğulları 01 Ocak 1970
Tüm mağlûbiyetlerin ve gâliba tüm gâlibiyetlerin izleri çok derinlerde ve gâliba bir silsile olarak tarihin derinliklerine uzanıyor tüm mağlûbiyetler ve gâlibiyetler. Mağluplar ve gâlipler müteselsilen aynı safta buluşuyorlar.
Gâliba onlar aynı dünyalara doğuyorlar; gâlipler ve mağlûplar dünyasına...
Gâlipler iktidârın hazzını telezzüz ediyorlar, mağlûplar ise inandıklarının ve ideallerinin bedelini ödüyorlar...
İnsanın beyni, tefekkür ve idrak melekeleri, aklı ve akl'etme kâbiliyeti, insanın mâruz kalan değil tercih eden ve dahi onu eşref-i mahlûkat kılan tüm fıtrî hasletlerinin insana yüklediği en mühiminden vazife ise:
"Düşünce ahlâkı, idealizm sadâkâti..."
Bunların bedeli: "Mağlubiyet..."
İyilerin ve iyiliğin kazanamadığı bir cenk alanı olan siyasette iyiler ve iyilik hep kaybeder, iyilerin içinde bile...
Yine kaybedeceğiz...
Yine, "kabültü heptü" diyenler kazanacak...
Yine, kadîm hükmetme geleneği ve bu geleneği içselleştirenler kazanacak...
Yine, itiraz etmeyenler, haksızlık karşısında dilleri lâl olanlar, vicdanları kanamayanlar, idrakleri tutulanlar, akıllarını emânete bırakanlar, yüreksizler, kişiliksizler kazanacak...
Yine, zor günde dimdik duranlar, satmayanlar kaybedecek, sıvışanlar, hakaret ve iftira korosuna katılanlar, "Satıcı değilim, içiciyim abi" diyerek sıvışanlar kazanacak...
Yine, aklı değil, nakti çok olanlar kazanacak...
Yine, doğru söyleyenler değil, yalan söyleyenler kazanacak...
Yine, söz verenler değil, sözünde durmayanlar, sözlerini yiyenler kazanacak...
Yine, hesapsızlar değil, hesap yapanlar kazanacak...
Yine, sözün ve kelâmın haysiyeti değil, sözün ve kelâmın düşüşü kazanacak...
Yine, taş taşıyanlar değil, simsarlar ve taşeronlar kazanacak...
Fakat insanlığın değerleri, gâliplerin gâlibiyetleri üzerinden değil, mağlûpların hasletleri ve ahlâkları üzerinden yükselecek; tarihte olduğu gibi...
Varlığımız, "Bir elime ayı, diğer elime güneşi verseler yine de inandığımdan vazgeçmem"diyen inanmışlığa ve adanmışlığa armağan olsun...
Varlığımız, Erivan ile Kerkük'ün, Üsküp ile Kırım'ın, Gagavuz ile Bulgaristan'ın, Kıbrıs ile Yunanistan'ın, İran ile Kafkasya'nın arasında, gölgesinde huzur bulmak isteyen kökü Orta Asya'da, yaprakları Viyana önlerinde bir ulu çınarın adı olan Türklüğe armağan olsun...
Türk milliyetçiliği sonsuza kadar var olsun...
Gerisi teferruattır, gerisi iç kaldıran bir sağcılıktır...