Roger Garaudy kimdir?
Sümeyye Sel 01 Ocak 1970
Prof. Luc Colles ile Roger Garaudy'yi konuştuk.
Garaudy kimdir?
Garaudy, 20. yüzyılın büyük bir filozofudur. 1913’te işçi bir aileden dünyaya gelen Garaudy, siyasî ve sosyal mücadelesine protestan inanışına sahip bir militan olarak başlar. Protestan inancı taşıması, kendisinin 1933’te Komünist Partisi’ne girmesine ve parti içinde yıldırım hızıyla yükselmesine engel olmaz. Bir yandan da felsefe tahsilini sürdürür.
Müslüman askerler onu kurşuna dizmeyi reddetti
1939’da askere alınınca, Vichy hükümetinin Kuzey Afrika’daki kamplarına sürgün edilir. Vichy rejimine karşı o kadar sert bir tavır takınır ki bu yüzden idama mahkum edilir. Ama müslüman askerler kendisini kurşuna dizmeyi reddeder. Önemi daha sonra kendisini gösterecek olan esaslı bir olaydır bu. 1945’te Merkez Komitesi üyesi olunca önce Tarn’dan milletvekili seçilir (1945-1951), sonra Seine milletvekili (1956-1958) ve son olarak Paris’ten senatör olur (1959-1962).
Marksist İnceleme ve Araştırma Merkezi müdürü iken, yıllarca Komünist Parti’nin resmî filozofluğunu yapar. 1970 Haziran’ında Sovyetlerin Prag’ı istilâsını protesto etmesinin ardındansa Parti’den ihraç edilir.
Derken komünist idealinden vazgeçmeksizin Katolikliği benimser. Hatta Hristiyanlık’la marksizmin birbirinin tamamlayıcısı olduğunu düşünür ve kendisini kurtuluş ilahiyatlarına çok yakın hisseder.
En mükemmel analizleri estetikle alakalı
Garaudy, eserlerinde, zengin ülkeler ile fakir ülkeler arasındaki uçurumun altını çizerek ve “piyasa tektanrıcılığı”, batı toplumunun kâr ve ‘cangıl bireyciliği’ peşinde dizginsizce koşuşunu yerden yere vurarak, 20. yüzyılın önemli hadiselerinin çoğunu gündeme getirmiştir. Fakat en mükemmel analizlerini estetiğe ayırmıştır. 1974’te yayımladığı Geleceği Müjdeleyen 60 Eser gerçek bir şaheserdir. O kitapta büyük sanat eserlerinin, her dönemde, insanın çevresiyle, diğer insanlarla ve Tanrı ile ilişkilerini gözler önüne serdiğini ortaya koyar.
1982’de eski ideallerine sırt dönmeksizin İslâm’a girer. İslâm, diğer ikisini “kendisinde toplayan” ve vahyi tamamlayan bir dindir. Garaudy, aynı zamanda “ezilmiş”lerin ve daha önce hayatını kurtarmış olanların tarafında olmak ister. İspanya’da, Kurtuba’da kendi vakfını, Roger Garaudy Vakfı’nı kurdu. Senegal’in eski cumhurbaşkanı Senghor’la birlikte Gorée adasında Değişimciler Üniversitesi’ni de kurdu. (Değişimci “mutant”, kendisinde ekonomik, sosyal ve kültürel yeni bir düzen projesi taşıyan ve böylece bir “tarihî değişim”i hazırlayan insan veya insan grubudur.)
1966’da, kendisine dava açılmasına ve medya tarafından linç edilmesine yol açan İsrail, Mitler ve Terör kitabını yayımladı.
Komünizm idealine doğu ülkelerindeki rejimler tarafından ihanet edilmiştir
Garaudy’nin fikirleri Komünist Partililer’i etkilemiş midir?
Komünist olduğu dönemde Garaudy, tarihî maddeciliğin sözcüsü oldu. Fakat onun fikirleri, Marks ile Lenin’in fikirlerinin basit bir açıklaması olmaktan çok daha ileridedir. Garaudy özellikle 20. yüzyıla özgü bilimsel ve teknik devrimin önemine, sibernetik devrime dikkat çekmiştir: Onun gözünde sosyal ilişkilerde bir devrim olması yarının büyük bir şansıdır. Yarının sosyalist toplumunu hazırlayabilen ve hazırlamak zorunda olan marksistlerle aynı aileden gelen hıristiyanların sayılarının günden güne artmasının altını çizerken, devrimci isteklerine vurgu yapmayı da ihmal etmemiştir. Sonunda da, estetik eğitiminin, her birimizden bütün yabancılaşmalara karşı çıkan bir ‘devrim militanı’ ve bir ‘yaratma şairi’ ortaya çıkarmaya çalıştığını doğrulamıştır.
Gelelim bugüne; Garaudy, komünist idealini hiçbir zaman inkâr etmemiştir. Fakat o, komünizmin hiçbir zaman var olmadığını da düşünmüştür, yani komünizm idealine doğu ülkelerindeki rejimler tarafından ihanet edilmiştir.
Garaudy batıyı nasıl eleştirmiş? Medeniyetlerin veya kültürlerin diyaloguna bakışı nasıldır?
Garaudy’nin eseri ‘medeniyetler diyalogu’ nişanıyla yazılmıştır. Aslında medeniyetlerden ziyade ‘batılı olmayan kültürler diyalogu’ desek daha doğru olur. Ona göre, 16. yüzyıldan 20. yüzyıl sonuna kadar, batılı dünyanın gelişimi 3 şeyi ortaya çıkarır: Eylem-Emek, Akıl ve İlerleme. Roger Garaudy’e göre, böyle bir model bugün sadece kriz döneminde sürdürülebilirdi.
Peygamberî bakış açısının hatırlatıcısı
Ona göre, biz küçük çocuklarımızı kendi elimizle öldürüyoruz: İlerleme modelimiz yüzyıllardır biriktirilmiş bir zenginlikler jenerasyonunda saçıp savruluyor. Bu politika, 3. dünya ülkelerindeki 50 milyon insanın açlıktan ölmesine sebep olur. Amerika ve Fransa’da askerî müdahale güçleri ortaya çıkar ki bu kriz, nükleer krize, toplumumuzun ve ideolojilerinin uyum sağlamamasına sebep olur. Bu durum bir medeniyetin asla ilerlemesine izin vermeyen ciddi bir durumdur. Roger Garaudy, 5000 yıllık geçmişin bilincinde olup; İslam, Latin Amerika, Afrika, Asya medeniyetlerinden müteşekkil evrensel bir diyalog taraftarı olmuştur. İslamî bir sosyalizmden bahsetmenin yanında, en güzel peygamberî bakış açısının hatırlatıcısı olmuştur.
Ona göre, mutlu bir gelecek, batılı olmayan kültürlerdeki insanın bütün açılardan geliştirilmesine bağlıdır. Hayatı anlamak, öncelikle onu bütünlüğü içerisinde kavramayı gerektirir. Garaudy, bu tezini Pour un Dialogue des Civilisations (Denoël, 1977) ve Appel Aux Vivants (Seuil, 1979) adlı kitaplarında geliştirecektir.
Çin ve Japon dinleri insana, Büyük Bütün’le diğer elemanların füzyonunu öğretir. Taoizm, kavrayışa dair bir bilgiyle doğa ve insanın birliğini seyredişin evrensel ilkede sindirimini gerekli kılar.
Song dönemindeki Çinli ressamlara göre (960’dan 1279’a kadar), doğa, efendiye dönüşmüş durağan bir madde değildir. Doğa, hayatın hareketiyle canlanan bir Bütün’ü şekillendirir. Bu Bütün; dağları, ırmakları, ağaçları kapsadığı gibi kayaları, kuşları da kapsar. İnsan bu sonsuz döngünün sadece bir momentidir. Resim, Zen deneyiminin bir aracıdır. Bizim Rönesans tablolarımızın aksine, ressam bir oyunu temsil etmeye uğraşmaz, o doğanın ruhunun bir haliyle iletişim kurmaya çalışır sadece.
Afrika sanatı da görünmez olanı görünür kılmaya çalışır. Yunan sanatının aksine, Afrikalı sanatçı, deneyimini Büyük Bütün’den hareketle yapar. Örneğin bir maske öncelikle bir enerji yoğunlaştırıcısı olarak değerlendirilir. Kuvvetin kaynağı: Doğa, Öncekiler ve Tanrılar’dır. Afrika yapıtları seyir için değildir. Onlar ritüellere katılım nesneleridir. Örneğin Afrikalıların maskeleriyle dans ettiklerinde, bütün toplulukta olan bir enerjiye sahip olabilirler.
Müslüman sanatının, Garaudy’nin bahsettiği Afrika, Çin, Japon sanatlarıyla benzerlikleri bulunmaktadır: ‘Sign’i açığa çıkarmak için anlamadan kaçınmak. Dünyadaki İslamî anlayış realist temsilde ısrar etmez. Ona göre, bütün imajlar, inanan kişinin ‘Tanrı’yla bir olmaya’ götüren ibadetlerinde ortaya çıkar. Bu, tıpkı camilerin Kur’an ayetleriyle dekore edilmesine benzer. Kaligrafinin gelişmesi de İslam’ın bu karakteriyle (Kutsal bir metin ve Hz. Muhammed’in tebliğ ettiği, Kelam’ın etrafında konumlanan bir din) açıklanır.
Garaudy bir antisemit miydi?
Garaudy, üç dinin kitaplarına büyük saygı duymaktadır. Ama Mit, İsrail ve Terör kitabının yayınlanmasından sonra, antisemit olarak tanıtılmaya başlandı.
Aslında Garaudy’nin üstünde durduğu şey İsrail emperyalizmidir. İsrailliler, Filistinliler’i kendi topraklarından çıkarmaya çalışmalarını ve onları maruz bıraktıkları baskıyı meşrulaştırmaya uğraşırlar. Bu nedenle onlar, Tanrı’nın bir halkı ve bir toprağı (vaat edilen toprak) seçtiğini düşünerek İncil’i yorumlamaktadırlar. Diğer taraftan, batılı yahudi kıyımını engelleyememenin suçluluk duygusu üzerinden Shoah’ı yorumlarlar.
Garaudy, 4 milyon yahudinin -az ya da çok olması önemli değil- öldüğünü ve bir soykırım olduğunu düşünür. Skandal olarak değerlendirilen şey, Garaudy’nin gaz odalarına dair hiçbir izin bulunmadığını gösteren dokümanları doğrulamasıdır. Yahudiler tifüsten ölmüşlerdir ve yakma yerleri hastalığın kurbanlarının kadavralarını yakmak için kullanılmaktadır. Bu konuda zayıf tanıklar da yoktu. Şöyle düşünülebilir ki, Naziler aslında bütün iğrençliklerinin izlerini silmek için böyle yaptı. Nazi askerlerine yapılan işkence soykırımı unutturmak içindi. Böylelikle Garaudy’den bir ‘negasyonist’ ortaya çıkmıştır. 1982’den itibaren, Roger Garaudy’nin radikal antisiyonizmi, siyonizmi ve nazizmi aynı plan üzerinde oturtarak konumlanmıştır. 1980’den itibaren İslam dinini benimsedi, bu süreçte Arap ve müslüman entelektüellerin, özellikle ifade özgürlüğü başlığı altında, desteğini almıştı.
27 Şubat 1998’de insanlık suçlarını tanımadığı ve ırksal lekelemede bulunduğu gerekçesiyle mahkûm edildi. Bundan böyle, 60 ve 70’lerde çok tanınmış olan eserleri, batı kütüphanelerinde bulunmaz hale geldi. Hal böyle olunca, Roger Garaudy’nin son bir eser verme durumu kışkırtılmış oldu, bu eser Batı Terorizm’idir (Al-Qalam, 2004).