Pompeo’dan Türkiye Açıklaması
01 Ocak 1970
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Türkiye’de seçimlerin sona erdiğine işaret ederek, “Artık onlarla daha verimli bir diyalog başlatabileceğimizden umutluyum” dedi.
Pompeo, Senato Tahsisatlar Komisyonu Dışişleri, Dış Operasyonlar ve İlgili Programlar Alt Komitesi’nde bütçe konulu oturumda senatörlerin sorularını yanıtladı.
Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham’in, “Eğer Suriye’nin kuzeyinden sıhhatli düşünmeden çekilirsek Türkiye ve Kürtler arasında bir çatışmanın patlak vermesi olasılığından endişe ediyor musunuz?” sorusunu Pompeo, “Kuzeyle ilgili endişe ettiğimiz bir dizi husus var ve siz kesinlikle onlardan birini tarif ettiniz. İdlib bölgesinde El Kaide Nusra Cephesi ve terör risklerinden de çok endişeliyim” diye yanıtladı.
Yine Senatör Graham’ın, Türkiye’deki 24 Haziran seçimlerini Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tekrar kazandığını hatırlatarak, “Türkiye’yle ilişkilerde neredeyiz? Türkiye’yi daha iyi bir ortak haline getirmede yönetime yardımcı olmak adına ne yapabiliriz?” sorusu üzerine de Pompeo şunları kaydetti:
“Bu yönetimde benim zamanımda Türklerle ilişkiler zor oldu, bundan önce de zordu. Suriye Demokratik Güçleri’yle birlikte yakın çalışma kararımızdan mutlu değildiler. Şimdi ilerleme kaydettik. Üç hafta önce Menbiç ve çevresinde çok karmaşık bir sorunu çözmek için kuvvetlerimizin birlikte çalışması yönünde uzlaşmaya vardık. Nihayetinde onlar (Türkler) oradaki bir siyasi çözümün önemli bir parçası olacaklar. Bunu kabul etmeliyiz ve onlarla birlikte çalışmak için elimizden gelenin en iyisini yapmalıyız. Şimdi seçimler sona erdiğine göre, onlarla daha da verimli bir diyalog başlatabileceğimizden umutluyum”
Oturumda Demokrat Senatör Chris Van Hollen, Türkiye’nin hem Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi hem de Amerika’dan F-35 uçakları almasının Rusya’ya F-35’lerle ilgili veri toplama imkanı yaratacağı ve bu durumun bir ulusal güvenlik tehdidi yaratabileceği yönünde endişesini dile getirdi. Geçen hafta Senato’da “ya biri ya diğeri” niteliğinde bir tasarının kabul edildiğini hatırlatan senatörün, “Türkiye S-400 almayacağının garantisini verene kadar onlara F-35 vermeyeceğimizi söyleyebilir misiniz?” sorusunu Pompeo, “S-400 alımıyla bağlantılı riskleri Türklere çok açık şekilde belirttik” diye yanıtladı.
Bunun üzerine Van Hollen, “Riskten neyi kastettiğinizi bilmiyorum. Bence onlar sadece çok kesin bir açıklamadan anlar. (Biz Kongre olarak) Onlara bir tane (açıklama) gönderdik (Senato’da geçen hafta kabul edilen F-35 tasarısını kastediyor). Bence ABD yönetiminin de aynı sayfada olması gerekiyor. Dolayısıyla sizden, şimdi olmasa da, ki şimdi olsa çok faydalı olur, süratle kesin bir açıklama yapmanızı rica ediyorum. Bence Türkiye ABD’den çok katı ve kesin bir açıklama olmadan bu yoldan gidebileceğini düşündükçe, bu konu da daha fazla kuruyacak. Buna artık son vermeliyiz ve ‘NATO müttefikinizi seçmelisiniz, onları riske atacak bir şey yapmamalısınız’ mesajını net vermeliyiz” diye konuştu.
Pompeo da, “Bu çok karmaşık bir durum senatör. Elbette gözden geçiriyoruz. Türklerle çok ayrıntılı şekilde konuşuyoruz. Sadece F-35 ve S-400 meselesi değil bu. Liste uzun. (Türkiye’de hapisteki) Rahip (Andrew) Brunson’ın geri dönmesi de bizim için çok önemli. Karşı karşıya olduğumuz zorlukları sıralamaya daha devam edebilirim. Bu seçimin (24 Haziran) sonuçlarının, bizi, bu komisyondaki herkesi memnun edeceğini düşündüğüm bir neticeye varmamızı sağlayacak bir dizi diyalog yürütebileceğimiz bir konuma sokacağından umutluyum” dedi.
Senatör Van Hollen ayrıca Pompeo’dan, rahip Brunson ya da Türkiye’de halen hapiste tutulan diğer Amerikan vatandaşlarının, “Suriyeli Kürtleri ortada bırakma ya da Türkiye’nin hem F-35 hem S-400’lere sahip olmasına izin verme gibi, Türklerle işbirliği için bir pazarlık unsuru olarak kullanılmayacağı” yönünde taahhüt vermesini istedi. Pompeo da, “Evet, size taahhüt veriyorum. Bu konular birbirinden ayrı” ifadesini kullandı.
Pompeo, başka bir Demokrat senatör Jeanne Shaheen’ın bir sorusu üzerine de, Amerika’nın yakın bir zamanda Menbiç’ten çekilmesi yönünde bir planın olmadığını söyledi. Bu konuda bir takvimin bulunmadığını, bunun Türklerle vardıkları anlaşma gereğince koşullara bağlı ilerleyecek bir süreç olduğunu belirtti.