Yeni rejim için aydın tasfiyesi mi?
Arslan Bulut 01 Ocak 1970
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, CHP il başkanlarının şehit cenazelerinde protokole alınmamasıyla ilgili olarak, "Valilere müsteşarım üzerinden talimat gönderdim; 'CHP il başkanlarını bundan sonra şehit cenazelerinde protokole kabul etmeyin' diye. Bu kadar basit. Onların gideceği bir adres var. O adresi de göstereceğiz. PKK mensuplarının cenazeleri var. Biz onları çok kısıtlı kaldırtıyoruz. Onlara bir kişilik kontenjan ayıracağız. Sandıkta beraberlerse cenazede de olacaklar" dedi.
Ardından CHP il başkanları yurt çapında bu kanunsuz emri protesto etti.
Her ne kadar Hayati Yazıcı, İçişleri Bakanı'nın bu tutumu hakkında "Partimizin MKYK'sında görüşürüz" dediyse de Soylu, Sahil Güvenlik Akademisi'ndeki mescit açılışında da generallerle beraber Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yanındaydı.
***
Bir defa, İslam kültüründe, camide, cenazede protokol yoktur. Allah'ın huzurunda herkes aynı konumdadır. Kimin takvaca üstün olduğu da Allah'ın takdirindedir. Bu itibarla, camide protokol yapmak, Allah'a şirk koşmaktır. Çünkü insanları sınıflandırmak, kendini Allah yerine koymak sayılır. Müslümanlar, bu şeytani uygulamaya artık dur demelidir.
İkincisi, vatandaşlar veya partiler arasında ayırım yapmak, aynı zamanda suçtur. Daha da önemlisi bu konu AKP MKYK'sında sadece partinin görüşünü belirtmek açısından değerlendirilebilir. Bu tür konularda karar mekanizması siyasi parti değildir. Yeni rejimin temel ilkesi "parti devleti" ise hayırlı uğurlu olsun.
"Parti devleti" demek, "zulüm devleti" demektir. En belirgin örnekleri yakın tarihteki Sovyetler Birliği ve Çin Halk Cumhuriyetleri devletleridir. Türkiye de 1946'ya kadar parti devletiydi ama demokrasiye doğru evrildi. Gerçi, 1950'de iktidar olan Demokrat Parti, içinde Ahmet Ağaoğlu gibi demokrasiyi hatmetmiş değerli insanlar bulunmasına rağmen parti devleti anlayışından kurtulamadı. Demirel ve Özal dönemlerinde parti devleti anlayışından uzak duruldu. Şimdi bu tür yaklaşımlar, Tayyip Erdoğan tarafından genel kural haline getirilecekse, kendileri bilir. Sonunda kaybedecek olan bu zihniyettir!
***
Yeni bir rejimi yerleştirmek isteyenler eski rejim yanlılarını tasfiye eder! Rusya ve Çin'de bu tasfiyeler kanlı olmuştur. Türkiye ise sürgüne göndermeyi tercih etmiştir.
Şimdi ne oluyor peki? Ne olduğunu İngiliz Ekonomist dergisi yazıyor:
"24 Haziran, İslamcı milliyetçilik ve Osmanlı nostaljisinin karışımından oluşan ve Erdoğan'ın tanımlamasıyla Yeni Türkiye'nin ilk; büyük ihtimalle Kemal Atatürk tarafından kurulan eski cumhuriyetin son günü oldu."
Atatürk Cumhuriyeti'ni savunan gazetecilerin hedef gösterilmesi, yeni rejimin yerleştirilmesi için, cumhuriyetçi kanaat önderlerini sindirmek, korkutmak amacına dönük, planlı bir tasfiye hareketinin işareti olabilir. Aralarına rejim değişikliğini destekleyenlerin de yerleştirilmiş olması bunu değiştirmiyor!
Devlet dairelerinde de cumhuriyetçilere yönelik yıldırma taktikleri başladı!
Şayet bu politikalar devam edecekse, yeni bir istibdat dönemi başlıyor demektir! İstibdat sözlükte "tek bir yöneticinin toplumu baskı altında yönetmesine dayanan düzen, baskıcılık, hiçbir hakkın ve özgürlüğün bulunmadığı tek adam yönetimi" diye tanımlanıyor!
Bilindiği gibi 2. Abdülhamit dönemi tarihte "istibdat dönemi" diye geçer. Tayyip Erdoğan, seçim söylemlerinde 2. Abdülhamit'i ön plana çıkardı. Yine Davos'taki "one minute" gösterisinden dönüşünde "3. Abdülhamit geliyor" diye karşılanmıştı.
***
Tayyip Erdoğan için de Türkiye için de hayırlı olan, 81 milyon vatandaş arasında hiçbir ayırım yapmayan, hukuk devleti anlayışına dönmektir. Bu anlayış, sadece muhalifler için değil, iktidar yanlıları için de "kurtuluş" olacaktır!
Zira adalet devletin temelidir! Devlet adil olmazsa herkes kendi hakkını korur! Bu da kaos getirir. Kaos istenmiyorsa, iktidar adil olmak zorundadır!