Seçimler ve sonrası
Sadi Somuncuoğlu 01 Ocak 1970
Evet, 24 Haziran seçimleri yapıldı; süreçte koca koca soru işaretleriyle. Sonuçlarla ilgili ilk müjdeyi, 24 Haziran saat 20:19'da resmi ajansımız (AA), binlerce olaya ve sonuçlanmamış pek çok itiraza rağmen şöyle duyurdu: "Türkiye kararını verdi. 16 yıldır tek başına iktidar olan AK Parti, 24 Haziran seçimlerinden de başarıyla çıktı." Kurucusu Büyük Atatürk'ün adını resmi belgelerden çıkaran AA'nın, kesin sonuçlar belli olmadan verdiği yorumlu ve taraflı tutumu böyleydi.
YSK ise 26 Haziran saat 15:37'de "…seçimlerin kesin olmayan sonuçlarını açıkladı" başlığı altında şunları vurguladı: "...yurt içi ve yurt dışı toplam oy sonuçlarına göre, 59 milyon 367 bin 469 seçmenin 51 milyon 189 bin 698'i oy kullandı. 188 bin 8 sandığın yüzde yüzü açıldı. Oyların 1 milyon 53 bin 362'si geçersiz sayıldı."
Buna göre partiler; AKP yüzde 41.85, CHP 22.48, HDP 11.70, MHP 10.90, İYİ Parti 9.89, Saadet Partisi 1.33, HÜDA PAR 0.31, Vatan Partisi 0.23'lük oy oranında oy aldı.
AKP, CHP ve MHP'nin değişik oranlarda oy kaybettiği görüldü. Cumhurbaşkanı seçiminde; Erdoğan, yüzde 52.59, İnce, 30.64, Akşener 7.29, Demirtaş, 8.40, Karamollaoğlu, 0.89, Perinçek, 0.20 oy aldı.
Erdoğan'ın Genel Başkanlığındaki AKP, Davutoğlu'nun dönemindeki 49.5'e göre 8 puan oy kaybetti. Seçim öncesinin araştırmalarına ve beklentilere rağmen MHP oylarının artması, İYİ Parti oylarının düşmesi anlaşılamadığı gibi, izaha da muhtaçtır.
AA'nın dışında kurulan tek organizasyon Adil Seçim Platformu'nun 27 Haziran saat 15:14'te yaptığı açıklama şöyle: Seçim öncesi tüm sandık başlarından, doğrudan alacağımız seçim sonuçlarını gerçek zamanlı olarak tüm Türkiye'ye duyuracağımızı ilan etmiştik. Ancak, oy verme işlemi tamamlandıktan sonra, platform üyesi siyasi partilerin veri akışının başlaması ardından yaşanan Adil Seçim uygulaması altyapısıyla entegrasyon problemleri sebebiyle, sandık başlarından gelen seçim sonuçlarını karşılaştırarak yayınlayacağımız sistemimizin çalışmasında, saat 21:00'e kadar ciddi sorunlar yaşadık... samimiyetle özür dileriz."
Seçimlere dair ciddi ve zahmetli çalışmalar yapan Platformun, tam görev yapacağı sırada sorun yaşayıp görev yapamaz hale gelmesi, çok dikkat çekici değil mi?
AKP'de oyun biter mi?
Bize göre AKP'de oyun bitmez. Biterse AKP de biter. Çünkü "dava" söz konusudur! "Dava" yüz yıllık parantezin kapanmasıdır. Yani, 1923'te kurulan Türkiye Cumhuriyeti'ni, ABD ve AB gibi haçlı güçleriyle birlikte 2023'te "çok ortaklı devlete dönüştürmek"tir. Bu yoldaki söylemler, kendilerine aittir. 16 yıldır devleti bu zihniyetle yönetti. Göreve geldiklerinde dibe vuran bölücü terör neden hortladı? Şimdi neden, gün geçmiyor ki, şehit cenazeleri gelmesin. Unutulmuş olabilir, hatırlatalım: Türk Milletinden gizli olarak yürütülen müzakereler sonunda PKK muhatap alındı, hatta fiilen bölgede devletleşmeyi başlattı. İktidar, "analar ağlamayacak, kan akmayacak, şehitler gelmeyecek" aldatmacasıyla "çözüm süreci"ni başlatmadı mı? Amacı, PKK'nın Güneydoğu'da "Özerk devlet" kurması değil miydi? Kısaca, memleketimiz 16 yıl sonra "beka" meselesiyle karşı karşıya kaldı.
Seçimlerdeki baskı, oyun ve adaletsizliğe gelelim. Özellikle 2007 seçimlerinden itibaren, her seçimde ve artan oranda görülmemiş tartışmaların yaşanması tesadüfle izah edilebilir mi? 16 yıl öncesinde, böyle şeyler yaşanmazdı. Hür ve adil seçimler için, öncelikle devlet seçimlerden uzak tutulurdu. Şimdi ise seçimleri devlet yapıyor. Bu sebeple iktidar, devletin bütün imkânlarını, sonuna kadar kullanıyor. Siyasi ve mali kaynakları, idari gücü, polisi, askeri ve yargısı gibi her unsuruyla devrede değil mi? Kışkırtılan militan yandaşların korkusuzca ve kamu görevlilerinin gözleri önünde, silah dahil her aleti kullandıkları, birçok vatandaşın saldırıya uğradığı, yaralandığı, canından olduğu, parti çalışmalarının güvenlikten mahrum bir ortamda yürütüldüğü, zanlılar hakkında gerekli işlemlerin yapılmadığı malum değil mi?
Sonuç:
Her şeye rağmen Türk Milleti uyanmaktadır. Önümüzde ekonomi dahil, her alanda büyük bir yangın var. Buna karşı, her ferde kadar hazırlıklı olmak zorundayız. 24 Nisan'da ciddi bir hukuk ve demokrasi mücadelesi verilmiştir. Dokuz ay sonra yapılacak olan mahalli seçimler, küçük hesaplar bir tarafa bırakılarak mutlaka kazanılmalıdır. Yoksa, Allah korusun, sonumuz pek aydınlık görünmüyor. Özellikle İYİ Parti'nin, bütün tertip ve baskılara rağmen, TBMM'ye girmesi, bir ilktir ve çok önemlidir. Meral Akşener gibi bir liderin doğuşu, mücadele ruhuna sahip, kaynaşmış, ehliyetli ve liyakatli kadroların oluşması için zamanla yarışırcasına çalışmanın zarureti ortadadır. Bu yeni hareket, yeni bir ümit kaynağıdır; değeri bilinmelidir.
CHP, referandumdan başlayarak ciddi bir toparlanma içinde görüldü. Ancak, 1923 kurucu ruhuna samimi bir şekilde sarılmak, Türkiye bütünlüğü açısında bazı kafa karışıklığından kurtulmak zorundadır. Aynı tespitleri SP için de yapabiliriz. Gerçeğe ve varlığımıza saygı açısından, bin yıldır bu toprakların egemeni ve sahibi Türk Milletine dayanmayan hesapların maceradan ve hüsrandan başka bir sonuç vermeyeceği görülmelidir.
MHP'ye gelince; TBMM'de kilit çoktur. Önce MHP, işi bitince başkaları. Bu, kökümüzü kurutmak için uluslararası bir projedir; iyi biline.