« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

16 Tem

2018

CEMAL PAŞA (1872-1922)

M. ŞÜKRÜ HANİOĞLU 01 Ocak 1970

İttihat ve Terakkî Cemiyeti liderlerinden, Bahriye nâzırı.

Asıl adı Ahmed Cemal olup 6 Mayıs 1872’de Midilli’de doğdu. Babası askerî eczacı Mehmed Nesib Bey’dir. Kuleli Askerî İdâdîsi’nden (1890) ve Mekteb-i Harbiyye-i Şâhâne’den (1893) mezun olduktan sonra erkân-ı harbiyye tahsilini tamamlayarak erkânıharp yüzbaşısı rütbesini aldı (1895). Bir süre Seraskerlik Erkân-ı Harbiyye Dairesi Birinci Şubesi’nde ve İkinci Ordu’ya bağlı Kırkkilise İstihkâm İnşaat Şubesi’nde çalıştıktan sonra 1898 yılında Üçüncü Ordu’ya bağlı redif fırkası erkân-ı harbiyye reisi olarak Selânik’te görevlendirildi. Bu sırada Osmanlı İttihat ve Terakkî Cemiyeti tarafından gerçekleştirilen askerî teşkilâtlanma faaliyetlerine sempati duymakla birlikte hareket içinde aktif olarak yer almadı.

1905 yılında binbaşı olan Cemal Bey, bölgede yoğunlaşan Jön Türklük faaliyetlerine ilgi duydu ve Ekim 1906’da Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’ne üye oldu. 1908 Jön Türk ihtilâlinden sonra Osmanlı İttihat ve Terakkî Cemiyeti’nin askerî kadrosu içerisinde dikkati çekti, cemiyet tarafından İstanbul’da siyasî durumu kontrol altında tutmak üzere gönderilen on kişilik heyette yer aldı. Daha sonra kaymakamlığa terfi etti ve Hey’et-i Islâhıyye âzası olarak Anadolu’ya gönderildi. 31 Mart Vak‘ası üzerine İstanbul’a gelerek Ayastefanos’ta Hareket Ordusu’na ve bu ordunun İstanbul’daki harekâtına katıldı. İstanbul’da durumun kontrol altına alınmasından sonra Üsküdar’da mutasarrıf olarak görevlendirildi. Bu görevi sırasında aldığı sert tedbirler dikkati çekti.

Cemal Bey, Adana’da Ermeniler’in çıkardığı olaylar üzerine (14 Nisan 1909) vali ve “kuvve-i mürettebe” kumandanı olarak oraya gönderildi. Olayların bastırılmasında ve sorumluların cezalandırılmasında başarı gösterdi. 1910 yılında hastalanarak İstanbul’a döndü. 1911’de Bağdat’a vali tayin edildi. Burada bilhassa Arap milliyetçilerinin faaliyetlerine engel olmak için yoğun çaba gösterdi. Gazi Ahmed Muhtar Paşa tarafından 22 Temmuz 1912’de kurulan “büyük kabine” ile çalışmak istemediğinden istifa ederek İstanbul’a geldi. Kendi isteğiyle Balkan Savaşı’nda Konya Redif Fırkası kumandanı olarak görev aldı ve fırkası Pınarhisarı’nda yenilince Çatalca’daki savunma hattına çekildi. Ekim 1912’de miralaylığa terfi eden Cemal Bey koleraya yakalandığı için İstanbul’a döndü. Kâmil Paşa kabinesi tarafından İttihatçılar aleyhine gerçekleştirilen takibat çerçevesinde büyük kabine aleyhine propaganda yaptığı iddiası ile Dîvân-ı Harb-i Örfî’ye teslim edildiyse de davası başlamadan serbest bırakıldı. Tekrar Çatalca’ya dönerek İkinci Kolordu Dördüncü Fırka kumandanlığı ve daha sonra menzil müfettiş-i umumîliği görevlerine getirildi.

Kâmil Paşa kabinesince I. Balkan Savaşı sonunda büyük devletlerle yapılan pazarlıklara karşı İttihat ve Terakkî tarafından yürütülen propaganda hareketinde önemli rol oynadı. Enver Bey’in (Paşa) öncülük ettiği darbe girişimine destek verdi. 23 Ocak 1913’te Enver Bey liderliğinde gerçekleştirilen Bâbıâli Baskını ile sadârete getirilen Mahmud Şevket Paşa’nın emriyle İstanbul muhafızlığına tayin edildi. Görevine hemen başlayan Cemal Bey, darbe sonrasındaki karışıklığın sona erdirilmesinde önemli rol oynadı. İttihatçılar tarafından büyük kin beslenen nâzırları korumaya alarak onların İstanbul’u terketmelerini sağladı. Gazetelerde mutedil yazılar yayımlatarak durumu sakinleştirmeye çalıştı. Ünlü muhaliflerden Ali Kemal ve Rıza Nur beyleri Avusturya ve Fransa’ya gönderdi.

İstanbul muhafızlığı görevinin yanı sıra Çatalca’da bulunan ordunun “üssü’l-hareke” kumandanlığını da yürüten Cemal Bey, muhafızlığı esnasında esas olarak İttihat ve Terakkî karşıtlarının hükümet aleyhine faaliyetleriyle uğraşmakla birlikte kaçakçılığa ve özellikle kaçak tütün satışına karşı birtakım şiddetli tedbirler aldı. Prens Sabahaddin Bey’in kâtibi Satvet Lutfi Bey’in teşkilâtlandırdığı muhalifler grubunun hükümet değişikliği teşebbüsünü daha hazırlık safhasında iken bastırdı. Muhaliflere karşı aldığı tedbirler gerek İttihat ve Terakkî liderleri, gerekse Sadrazam Mahmud Şevket Paşa ile olan ilişkilerinde sorunlara yol açtı. Cemal Bey’in tutuklamak istediği Prens Sabahaddin Bey, Talat Bey’in (Paşa) kendisini uyarması üzerine yurt dışına kaçtı. Eski sadrazam Kâmil Paşa’yı ev hapsinde tutarak ülke dışına gitmesi yolunda baskıda bulununca İngiltere elçiliği duruma müdahale etti. Mahmud Şevket Paşa’nın bu alandaki tedbirlere karşı çıkması üzerine Cemal Bey muhafızlık görevinden istifa ettiyse de istifası kabul edilmedi. Mahmud Şevket Paşa’nın 11 Haziran 1913 tarihinde öldürülmesinden sonra muhaliflerin muhtemel bir darbe girişimini önlemek üzere alınacak tedbirlerin uygulanması Cemal Bey’e bırakıldı.

Cemal Bey, iç siyasette durumu tamamen İttihat ve Terakkî kontrolüne aldıktan başka fırka içinde kendi durumunu da kuvvetlendirdi. II. Balkan Savaşı sırasında İttihat ve Terakkî’nin Edirne’nin geri alınması yolundaki teşebbüsünü destekleyen kanadın liderlerinden oldu. Bu fikre karşı olan nâzırlar üzerinde cebir ve şiddet kullandığı iddia edilir. Cemal Bey, Edirne’nin geri alınmasından sonra Teşkîlât-ı Mahsûsa’nın Süleyman Askerî Bey önderliğinde gerçekleştirdiği Garbî Trakya Hükûmet-i Muvakkatesi’nin lağvının, Bulgarlar’la bir antlaşma imzalanabilmesi için bu devlet tarafından şart olarak ileri sürülmesi üzerine, buna karşı çıkan Süleyman Askerî Bey’i ikna için İskeçe’ye gitti. Kararlaştırılan şartlar çerçevesinde bölgenin Bulgarlar’a teslimini sağladı. Daha sonra Osmanlı-Bulgar Tedâfüî ve Tecâvüzî Antlaşması için yapılan hazırlıklarda önemli rol oynadı.

Cemal Bey Kasım 1913’te Nâfia nâzırlığına getirildi. Aralık 1913 tarihinde mirlivâlığa terfi etti ve 1914 Şubatında Bahriye nâzırı oldu. Bu görevi sırasında Enver Paşa’nın önderliğinde gerçekleştirilen ordu tensîkatında ve Bahriye’deki uygulamalarda paşa ile birlikte hareket etti. Kuzey Ege adalarının Yunanlılar’dan geri alınmasının İttihat ve Terakkî tarafından birinci siyasî ve askerî amaç haline getirilmesinde etkili oldu. Fransız elçisi Bombard tarafından yapılan teklif uyarınca Haziran 1914’te Paris’e gönderildi. Kendisinden, adalar meselesinin halli yolunda Fransızlar’ın desteğini sağlaması ve bir Osmanlı-Fransız ittifakı için zemin hazırlaması istendi. Fransız deniz manevralarını takip eden Cemal Paşa, Fransız yetkililerine merkezî devletleri çenbere almak için Osmanlı Devleti ile ittifak yapmalarını teklif etti. Ancak Fransızlar, diğer müttefikler onaylamadıkça herhangi bir siyasî ittifaka yanaşmayacaklarını Cemal Paşa’ya bildirdiler. Bunun üzerine 18 Temmuz 1914’te Paris’ten ayrıldı. Daha sonra Almanya İmparatorluğu ile sürdürülen pazarlıklarda aktif rol oynamamakla birlikte diğer İttihatçılar gibi bir siyasî ittifak için son alternatif olan bu girişimi destekledi.

Osmanlı donanmasına bağlı gemilerin Rus Karadeniz filosuna ve Rus limanlarına saldırısı ile başlayan kabine krizinde Cemal Paşa savaş yanlısı grup içinde yer aldı ve savaşa giriş kararını destekledi. Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesinden sonra Enver Paşa, Cemal Paşa’ya Mısır’da bulunan İngilizler’e karşı askerî bir harekâta öncülük etmesini teklif etti. Bahriye nâzırlığına ilâve olarak Dördüncü Ordu kumandanlığına getirilen Cemal Paşa, İngilizler’i Mısır’dan çıkarmak için Kanal Harekâtı adı verilen bir planı uygulamaya koydu. 7 Ocak 1915’te Bi’rüssebi‘de toplanan Osmanlı kuvvetleri İngilizler’e karşı harekâta geçti. Şubat 1915’teki Birinci Kanal Harekâtı’nda ve 1916 Temmuzunda tekrarlanan İkinci Kanal Harekâtı’nda istenen sonuçlar alınamadı. Bu yüzden Kanal Harekâtı eleştirilere konu oldu ve hayalci bir girişim olarak yorumlandı.

Cemal Paşa, Şam’daki ikameti sırasında Arap milliyetçi liderleriyle de çatıştı. Bir yandan ahalinin desteğini sağlamak için Mescid-i Aksâ’da cuma namazlarından sonra diğer yetkililerle birlikte şikâyetleri dinleyip halkın verdiği dilekçeleri işleme koyarken öte yandan Arap milliyetçi liderlerine karşı sert tedbirler aldı. 21 Ağustos 1915’te on bir Arap milliyetçi lideri, oluşturulan askerî mahkeme kararı ile idam edildi. Mayıs 1916’da yirmi bir lider daha idam edildi. Arap isyan hareketiyle ilgili gelişmeler ve bu husustaki belgeler, Âliye Dîvân-ı Harb-i Örfîsi’nde Rü’yet Olunan Mes’ele-i Siyâsiyye Hakkında İzahat adlı bir kitapta yayımlandı (İstanbul 1332; milletlerarası alanda bu konudaki tezin ortaya konulabilmesi için bu kitap La vérité sur la question Syrienne başlığı ile Fransızca olarak aynı yıl İstanbul’da neşredildi).

Cemal Paşa, 1915 Ermeni tehcirinin uygulanması ve Ermeniler’in gönderileceği yerler konusunda İttihat ve Terakkî Fırkası ve hükümetle anlaşmazlığa düştü. Bu dönemle ilgili bir iddia da Cemal Paşa’nın müttefiklerle barış anlaşması yapmak üzere bir plan hazırlamış olduğudur. Rus Çarlığı Hariciye Nâzırı Sazanov’un iddiasına göre Cemal Paşa, Osmanlı Devleti’nin Asya’daki toprakları üzerinde bağımsız bir Türk devleti kuracak ve kendisi bu devletin sultanı olacaktı. Boğazlar ve İstanbul Ruslar’a bırakılacak, Cemal Paşa ise müttefiklerin yardımı ile Osmanlı hükümetini devirerek ülkenin yeniden inşası için müttefiklerden para yardımı alacaktı. Yayımlanan Rus belgelerine göre Rus hükümeti planı kabule razı oldu. Ancak Fransızlar kendilerine vaad edilen toprakları, Osmanlı İmparatorluğu yerine kurulacak devlete veren bu planı reddettiler. Bu planın gerçekten Cemal Paşa tarafından mı hazırlandığı, yoksa müttefikler nezdindeki Taşnaksutyun Ermeni temsilcisi Zavriev veya Ruslar tarafından mı ortaya atıldığı hâlâ tartışmalıdır.

1917 yılı Aralık ayında İngiliz Generali Allenby’nin ilerlemesi karşısında Osmanlı ordusunun peşpeşe yenilgilere uğraması üzerine Cemal Paşa, kabine ve fırka içinde Dahiliye Nâzırı İsmâil Canbolat’ın başlattığı eleştiri kampanyası sonucu, Dördüncü Ordu kumandanlığı görevinden ayrılarak İstanbul’a geldi. Cemal Paşa’nın yenilgideki sorumluluğu, İttihat ve Terakkî Fırkası Merkez-i Umûmîsi ve diğer organlarında tartışılmışsa da kendisi bu alanda suçlu bulunmamıştır. Cemal Paşa, İttihat ve Terakkî Fırkası’nın 1917 yılındaki son normal kongresinde merkez-i umûmî âzalığına getirildi.

Talat Paşa kabinesinin istifasından sonra 1-2 Kasım 1918 tarihinde İttihat ve Terakkî’nin yedi lideriyle birlikte ülke dışına kaçan Cemal Paşa önce Berlin, daha sonra da Münih ve İsviçre’ye giderek İttihatçılar’ın yurt dışı faaliyetlerinin düzenlenmesinde önemli roller oynadı. Bu arada savaş sırasındaki faaliyetleri, hem Beşinci Şube tarafından yapılan soruşturmada, hem de 1919’da başlayan Dîvân-ı Harb-i Örfî yargılanmaları sırasında gıyabında sorgulandı. Beşinci Şube sorgulamalarında Osmanlı Devleti’nin Arap unsurunun isyanına sebep olmakla suçlanan Cemal Paşa Dîvân-ı Harb-i Örfî tarafından gıyaben idama mahkûm edildi.

Daha sonra Rusya’ya giden Cemal Paşa, Sovyet Hariciye Komiseri Çiçerin’in desteğini alarak Afgan Emîri Emânullah Han’ın Afgan ordusunun modernleştirilmesi için yaptığı teklifi kabul etti. Moskova’da iken Mustafa Kemal Paşa ile Bolşevikler arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi için arabuluculuk rolü oynadı. Bolşevikler’le ilişki ve Anadolu hareketine karşı alınacak tavır konusunda Enver Paşa ile anlaşmazlığa düştü. E. H. Carr ve L. B. Poullada gibi araştırmacılar, Cemal Paşa’nın tamamen Bolşevikler’in bir aracı olarak Afganistan’a gittiğini ileri sürmektedirler. Cemal Paşa’nın İzvestia gazetesi muhabirine 28 Haziran 1922’de verdiği demeç ve Enver Paşa’ya 15 Kasım 1921 tarihinde yazdığı mektup bu yorumları destekler mahiyettedir. Ancak Bolşevikler’in siyasetindeki değişiklik ve Hacı Sâmi Bey’in kendisi aleyhindeki propagandası sonucu Afganistan’daki durumu sarsılan Cemal Paşa görüşmeler yapmak üzere Tiflis’e gitti. Burada yaverleriyle birlikte 21 Temmuz 1922 günü öldürüldü. Tiflis’te gömülen Cemal Paşa’nın naaşı daha sonra Erzurum’a getirilerek bu şehirde defnedilmiştir.

Cinayetin failleri hakkında çeşitli iddialar bulunmaktadır. En kuvvetli ihtimal, kendisinin Ermeni komitelerinin başlattığı ve ilk kurbanları Talat ve Said Halim paşalar olan suikastlar zinciri çerçevesinde öldürülmüş olmasıdır. Ermeni kaynakları, Cemal Paşa’yı Kerekin Lalayan ve Sergo Vartaryan adlı iki Ermeni fedainin öldürdüğünü iddia etmekte ve bu iddiayı çeşitli delillerle desteklemektedirler. Buna karşılık Halil Paşa, Cemal Paşa’ya Rus gizli servisinin bir suikast yapacağı konusunda kendisine özel olarak bilgi verildiğini iddia etmektedir. Bu konuda yakında yayımlanan bir makaleye göre ise Cemal Paşa, Moskova’nın emri üzerine Gürcü komitesi tarafından öldürülmüştür (F. Nuza, s. 455).

Cemal Paşa, Osmanlı İttihat ve Terakkî Cemiyeti’nin askerî kanadı içerisinde Enver Paşa’dan sonra gelen ikinci adam olmuş ve asıl ününü bu yolla sağlamıştır. Mustafa Kemal Paşa dahil pek çok önde gelen Osmanlı subayı Cemal Paşa’ya destek vermiştir. Ancak Cemal Paşa’nın İttihat ve Terakkî Cemiyeti’nin gerek askerî gerekse genel politikaları içerisindeki rolü Enver Paşa’ya nazaran oldukça sınırlı kalmıştır.

Cemal Paşa’nın Hâtırat: 1913-1922 adıyla 1922’de yayımlanan hâtıratı, bilhassa 1913-1917 yılları arasındaki siyasî gelişmelere ışık tutan çok önemli bir kaynaktır. Erinnerungen eines türkischen Staatsmannes adıyla 1922 yılında Münih’te Almanca ve daha sonra Memoires of a Turkish Statesman 1913-1919 başlığı ile Londra’da İngilizce olarak yayımlanan bu hâtırat, İttihat ve Terakkî liderleri tarafından yazılan en geniş hâtırat olma özelliğini taşır. Eser Hatıralar (Selek Yayınları, 1959) adıyla yeni harflerle de yayımlanmıştır. Cemal Paşa ayrıca özel ilgi duyduğu arkeoloji konusunda Alte Denkmäler aus Syrien, Pälastina, und West Arabien adlı bir eserin yazılması için destek sağlamış ve bu kitap 1918 yılında Berlin’de neşredilmiştir. Eserin Cemal Paşa tarafından yazıldığı hakkında da çeşitli iddialar ileri sürülmüştür.


Ziyaret -> Toplam : 125,30 M - Bugn : 59302

ulkucudunya@ulkucudunya.com