ANKARA SAVAŞI
YUSUF HALAÇOĞLU 01 Ocak 1970
Yıldırım Bayezid ile Timur arasında Ankara yakınlarında Çubuk ovasında 28 Temmuz 1402’de meydana gelen savaş.
Anadolu’dan Hindistan’a kadar uzanan bir imparatorluk kurmuş olan Timur’un fütuhat sahasına Anadolu’yu da dahil etmesi, aynı yer üzerinde hak iddia eden Osmanlılar’la arasını açmıştır. Diğer taraftan Memlük Sultanı Berkuk’un ölümü, Timur’un kendisine rakip olarak gördüğü Mısır ve Anadolu’daki bu iki devleti ortadan kaldırmak için uygun bir zemin hazırlamıştır. Ayrıca Memlükler’le Osmanlılar’ın arasının açılması da Timur’un işini kolaylaştırdı. Bu fırsattan faydalanarak 1399’da Bağdat’ı ele geçiren Timur, Celâyirli Hükümdarı Sultan Ahmed ve Karakoyunlu Türkmen reisi Kara Yusuf’un Osmanlılar’a sığınmasına sebep oldu. Bu durum Timur’un Osmanlı Devleti’ne müdahale etmesine fırsat verdi. Nitekim bunların iadesi isteği Yıldırım tarafından kabul edilmedi ve bundan dolayı iki hükümdar arasında hakaret dolu mektuplar teati edildi. Osmanlılar’a vergi vermekte olan Erzincan Emîri Mutahharten’in bu sırada Timur’un hâkimiyetine girmesi, iki hükümdarın arasının daha da açılmasına yol açtı. Mutahharten’e vergisini ödemesi için ihtarda bulunan Bayezid’e Timur tarafından gönderilen tehdit ve nasihat mektubuna Bayezid sert bir şekilde karşılık verdi. Bunun üzerine Akkoyunlu beyi Karayülük Osman Bey ile Mutahharten’in rehberliğinde Sivas’a yürüyen Timur, Malkoçoğlu Mustafa Bey tarafından müdafaa edilen Sivas’ı kuşattı. On sekiz gün dayanabilen Sivas, kimsenin kanının dökülmeyeceği vaadiyle teslim oldu ise de Timur şehre girince müdafileri hendeklere doldurtup canlı canlı üzerlerini örttürmek suretiyle büyük bir katliam yaptı, şehri de yakıp yıktı. Ancak Bayezid’in kuvvetleri hakkında yeterli bilgiye sahip olamadığı için, kendisine sığınmış olan Anadolu beylerinin tahrikine rağmen daha ileri gitmedi. Timur bundan sonra Elbistan üzerinden hareket ederek önce Malatya’yı, sonra Behisni’yi aldı ve 1401’de Suriye seferine çıktı.
Yıldırım Bayezid hazırlıksız yakalandığı için Sivas kuşatmasına müdahale edemedi ise de muhtemel bir istilâya karşı Kayseri civarına geldi. Timur’un Suriye seferi ile meşgul olduğu bir sırada da Sivas seferinde Timur’a yardım eden Mutahharten’i cezalandırmak maksadıyla doğu sınırına giderek Erzincan ve Kemah’ı aldı. Fakat Timur yanındaki kuvvetleri yeterli görmeyerek Bayezid’e karşı bir harekete girişmedi. Diğer taraftan bu müdahaleler Bayezid’le Timur’un arasının büsbütün açılmasına yol açtı. Nitekim Timur’un Arrân’a gelmesi Bayezid’in muhtemel bir istilâya karşı ordusuyla Sivas’a doğru hareketine sebep oldu. Bunun üzerine Timur da Nahcivan’a geldi; Bayezid’in durdurulması için de torunu Şâhruh idaresinde kuvvet sevketti. Ancak, Mutahharten’in aracılığı ve Osmanlı devlet adamlarının ısrarı ile iki hükümdar arasında bir anlaşma teşebbüsü olduysa da Kara Yusuf’un kendisine teslim edilmesini isteyen Timur anlaşmaya yanaşmadı. Bunda, Çin imparatorunun ölümü dolayısıyla doğuya yapacağı sefer öncesinde kendisi için büyük bir tehlike teşkil eden Anadolu meselesini halletmeye karar vermesi rol oynamış olmalıdır. Bu sebeple Orta Asya’daki kuvvetlerinden takviye alan Timur, 13 Mart 1402’de Tebriz’den gönderdiği elçi vasıtasıyla, savaş mesuliyetini Bayezid’e yüklemek için ondan bazı isteklerde bulundu. Timur’un istekleri arasında Kemah’ın Mutahharten’e geri verilmesi, Anadolu beylerinden alınan toprakların iadesi, şehzadelerden birinin kendi yanına gönderilip bağımlılık alâmeti olarak vereceği külâh ve kemerin kabul edilmesi, ayrıca Kara Yusuf’un da kendisine iadesi yer alıyordu. Ancak bu tekliflerin hiçbiri Bayezid tarafından kabul edilmedi. Bunun üzerine Timur bütün ordusunu toplayarak Anadolu’yu istilâ etmek için harekete geçti.
Timur’un Anadolu’ya hareketi karşısında Yıldırım Bayezid Bizans imparatoruyla anlaşarak İstanbul muhasarasını kaldırdı ve iki koldan hareket ederek Ankara önlerine geldi. Timur da torunu Mirza Mehmed vasıtasıyla Kemah Kalesi’ni aldıktan sonra Sivas’a yürüdü. Bunun üzerine ordusunun çoğunluğu piyade olan Yıldırım, dağlık bölgede mevzilenmek için Akdağmadeni ve Kadışehri civarına hareket etti ve Timur’u burada karşılamaya karar verdi. Casusları vasıtasıyla Osmanlı ordusunun her türlü hareketini öğrenen Timur, Tokat tarafının tutulduğunu haber alınca Kayseri-Kırşehir yoluyla Ankara’ya geldi ve kaleyi kuşattı. Diğer yandan Bayezid de hızlı bir yürüyüşten sonra Kalecik-Ravlı üzerinden ve Timur’un hiç beklemediği bir yoldan Çubukova’da Melikşah köyüne indi. Osmanlı kuvvetlerinin beklemediği bir anda karşısına çıkması üzerine Timur çok şaşırmış olmasına rağmen, Yıldırım’ın hemen saldırmaması sebebiyle bir gece içinde yer değiştirerek yeni bir cephe meydana getirdi. Savaş büyük bir ihtimalle 28 Temmuz 1402 Cuma günü vuku bulmuştur. Kaynaklara göre Timur’un ordusu 160.000, Osmanlı ordusu ise Timur Fetihnâmesi’ne göre 70.000 (bk. Aka, s. 5-22), Behiştî’ye göre ise 90.000 kişi idi. Öte yandan çoğunluğu süvari kuvvetlerinden meydana gelen Timur’un ordusunda otuzdan fazla da fil vardı. Sırp kralı ise 20.000 kişi ile Osmanlı saflarında yer almaktaydı. Savaş, casusları vasıtasıyla Osmanlı ordusundaki Kara Tatarlar’ı kendi tarafına çeken Timur’un lehinde gelişti. Neşrî, başta Germiyan askeri olmak üzere bazı Anadolu beyliklerine ait kuvvetlerin, daha önce Timur’a sığınmış olan beylerinin tarafına geçtiğini ifade etmektedir. Bu durum karşısında Osmanlı ordusu bozuldu; yanında 3000 kişi olduğu halde savaşa devam eden Yıldırım Bayezid de sonunda esir düştü. Dağılan Osmanlı kuvvetlerinin ardından bütün Anadolu Timur’a mensup emîrler tarafından istilâ edildi. Savaş sonrasında Timur, Fransa Kralı VII. Şarl ile İngiltere Kralı IV. Henry’e zafernâme göndermiş ve kendilerinin yenemedikleri Osmanlı hükümdarına karşı başarısını bildirmiştir.
Ankara Savaşı Türk tarihinde iki müslüman devlet arasında yapılan en büyük savaşlardan biridir. Bu yenilgiden sonra, Anadolu’da uzun mücadeleler sonunda kurulmuş olan Türk birliği bozulmuş, ayrıca devletin fütuhat hareketi ve bu arada İstanbul’un fethi yarım yüzyıla yakın bir süre aksamıştır. Savaşı takiben Anadolu beylikleri yeniden canlanmış, Timur orduları tarafından şehirler yağmalanmış ve Osmanlılar’ın kurduğu düzen bozulmuştur. Ayrıca Osmanlı şehzadeleri arasında başlayan taht mücadeleleri (bk. FETRET) pek çok yerin elden çıkmasına ve kardeş kanı dökülmesine yol açmıştır.