« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

30 Tem

2018

OHAL’e kat çıkmak

Banu Güven 01 Ocak 1970

Gazeteci Banu Güven'e göre, iki yıl süren OHAL’den sonra meclise gelen yeni düzenleme hayatı olağanüstü etkileyecek. Güven, düzenlemenin özgürlükleri "ezip geçtiğini" ifade ediyor.



Olağanüstü Hal’e (OHAL) memleketin bir kısmı yabancı değildi aslında. İlk kez 1987’de, Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde ilan edildi. PKK ile güvenlik güçleri arasında çatışmaların yoğunlaştığı bir dönemdi. JİTEM, faili meçhuller, kayıplar, Yeşiller süper valilerin hüküm sürdüğü bu dönemde ortaya çıktı. Köy ve mezralarda binlerce ev “terörle mücadele” gerekçesiyle boşaltıldı, yüzbinlerce kişi göçe zorlandı. Batı’da evinde oturup TV’den haberleri seyredenler için Doğu’daki OHAL’de olağanüstü bir şey yoktu. Doğu’daki için OHAL nefes alamamak demekti.

OHAL bölge için ekonomik açıdan da zor bir dönemdi. Ne hayvancılık kaldı, ne tarım. Sanayi zaten buraya hiç gelmemişti. Kademeli olarak daralan OHAL bölgesinde en son Diyarbakır ve Şırnak kalmıştı. Bölgesel OHAL’i 2002’de AKP kaldırdı.

OHAL’i 14 yıl sonra tüm memlekete yaymak da AKP’ye nasip oldu. 15 Temmuz darbesinin ardından 3 aylığına ilan edildiğinde herkesin aklındaki soru şuydu: Bu hal kaç 3 ay sürecek? Tam 7 kez uzatıldı, yani iki yıl sürdü Türkiye genelindeki OHAL. Darbe tehlikesi çoktan geçmişti, ama ne kendisi, ne KHK’sı bitti. Yüzbini aşkın kamu çalışanı zaten ihraç edilmişti, yine de bitmedi; onbinlerce kamu çalışanı son OHAL KHK’sını Resmi Gazete başında “İhraç edilir miyim” korkusuyla bekledi.

19 Temmuz’da, tam iki yıl sonra OHAL’in kalktığı ilan edildi. Ama yerine gelecek olan yeni halin de eskisinden pek farkı yok. Anayasa’da, kanunlarda yazılı olmayan, bilindik terimlerle tarifi zor olan bir uygulama kapıda. Eskisi üç ayla başladı, uzatmalarla iki yıl sürdü, bu üç yıldan başlıyor! Yani memleketin tümü ilk kez toplamda beş yılı bulacak bir OHAL uygulamasını tadacak. “Bazı Kanun ve Kanun Hükmündeki Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” Adalet Komisyonu’ndan geçti bile. Hafta içinde TBMM Genel Kurulu'nda görüşülecek.

OHAL’i kılıfına uydurma

Ne Anayasa’da tarif edildiği haliyle OHAL’i gerektiren bir “doğal afet” durumu var, ne (sinyalleri olsa da) “ağır bir ekonomik bunalım”. “Şiddet olayları” 15 Temmuz’daki gibi yaygın değil, “kamu düzeni ise ciddi şekilde bozulmak" bir yana “mum gibi”. Ama düzenlemeyi kılıfına uydurmak için şöyle bir gerekçe yazılmış:

“(Darbe girişimi sonrasında ilan edilen) OHAL’in artık uzatılmayacak olması nedeniyle mevcut terör örgütleriyle olağan dönemde hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde etkin mücadele edilebilmesi ve son darbe teşebbüsüne benzer bir müdahale girişiminin yeniden yaşanmaması amacıyla, anayasal güvence altındaki temel hak ve özgürlükler korunmak suretiyle soruşturma ve kovuşturmalar ile disiplin soruşturmaları bakımından gerekli olan hükümleri ve ihtiyaç duyulan idari tedbirleri düzenlemek için hazırlanmıştır”.

Ama amaç için alınan önlemler yine özgürlükler için sağlanan garantileri ezip geçiyor. Temel hak ve özgürlüklerin ne kadar korunduğuna dair en iyi kriterlerden biri gözaltı süresi. OHAL’den önce bu süre Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ile uyumlu şekilde en fazla 4 gündü. OHAL döneminde önce 1 aya çıkarıldı, sonra Avrupa Konseyi’nden gelen sinyaller dikkate alınarak 14 güne indirildi. Pekiyi ya şimdi? Bundan sonraki üç yıl içinde, mesela bir gösteride (yeni düzenlemeye göre, “vatandaşların günlük yaşamını aşırı ve katlanılamaz derecede zorlaştırdıysanız” ya da TMK radarına girdiyseniz ve hasbelkader gözaltına alınacak olursanız, nezarethanede geçireceğiniz süre 12 güne kadar uzatılabilecek. Aynı olayla ilgili yeniden ifadesinize başvurulması gerektiğinde, “soruşturmanın hızlandırılması” gerekçesiyle savcı yerine polisi devreye girecek, sizi tekrar gözaltına alıp sorgulayabilecek. Tutuklandınız diyelim, tahliye talebiniz eskiden üç günde sonuçlanırken, şimdi bu süre 30 güne çıkabilecek.

Aile boyu cezalandırma

Suç ve cezanın şahsiliği ilkesi de yine gözardı ediliyor. Diyelim ki hakkınızda bazı suçlardan soruşturma açıldı. Sizin seyahat özgürlüğünüzle birlikte eşiniz ve çocuklarınızın da özgürlüğü kısıtlanabilecek. Ayrıca sizinkiyle beraber aile bireylerinizin telefonları dinlenebilecek, iletişimleri takibe alınabilecek. Bilgisayarınıza hakim kararı olmadan el konulabilecek.

İhraç mı? O iş de bitmedi. Kamu personeli bağlı olduğu yetkili makamların kararıyla ihraç edilebilecek. Unutmayın, son ihraçlarda “kurum kanaati” gibi bir gerekçeyle ihraç edilenler de vardı.

Siz olası suçlardan dolayı aile boyu takibata uğrarken, yüksek mevki sahibi bazı kişilerin yargılanması ise izine tabi olacak. Bu ayrıcalıktan daha önce olduğu gibi sadece Cumhurbaşkanı, yardımcıları ve bakanlar değil, general ve amiraller, bakan yardımcıları, valiler ve kaymakamlar ve yüksek yargı üyeleri de yararlanacak.

Vali demişken, yazının en başında andığım OHAL zamanında olduğu gibi süper valilik dönemine geri dönülecek. Vali sizi beğenmedi mi? “Gizli bir tanık” iftira mı attı? Fişli misiniz? Belli bir şehre girişiniz vali tarafından 15 gün yasaklanabilecek. Vali şehrin içinde “belli saatlerde ve belli yerlerde” yaya ve araç dolaşımına da kısıtlama getirebilecek.

Bu düzenlemeyle 1980 darbesiyle gelen 1402 nolu Sıkıyönetim Kanunu da tarihe karışacak güya ama yukarıda da aktardığım herşey, “cezasızlık” pratiğinin olağanüstü zamanları aratmayan şekilde yürürlükte olacağının işareti. Hak ve özgürlüklerin yanı sıra idari makamların hesap vermek diye bir derdi olmayacak.

Bundan bir yıl önce KHK ile doğrudan Cumhurbaşkanlığı’na bağlanan MİT de Bilgi Edinme Kanunu’nun tamamen dışına çıkarıldı. MİT Müsteşarı’nın soruşturulmasının da cumhurbaşkanının iznine bağlı olduğunu hatırlatalım.

Muğlaklık keyfilik getirecek

Bu teklif içinde Anayasa’ya da aykırı olacak şekilde muğlak ifadeler içeriyor. Mesela “kamu düzenin bozulmasına ilişkin ciddi belirtiler”, “kamu güvenliğini bozabileceği şüphesi bulunan kişiler”, “belirli yer ve saatler”, “vatandaşın günlük yaşamını aşırı ve katlanılamaz derecede zorlaştırmayacak” gibi ifadeler beraberinde keyfilik getiriyor. Anayasa hukukçularına bu dönemde çok iş düşüyor.

Kabul edelim. Artık önümüze konan hayat, resmen ilan edilsin ya da edilmesin, uzun vadede olağanüstü bir hayat. Yurttaşlara masumiyet karinesi tarafından değil, olağan şüphe tarafından bakan ve özgürlükleri sindiren bir anlayışın kalıcılaşmasına tanık oluyoruz.

İktidar kendi olağanüstü güvenlik önlemlerini alıyor. Antidemokratik ve otoriter bir sistemin temellerini çoktan atmıştı. Şimdi üzerine kat çıkıyor.

Deutsche Welle Türkçe

Ziyaret -> Toplam : 125,28 M - Bugn : 35486

ulkucudunya@ulkucudunya.com