Tercih tuzağı: Kolera mı veba mı?
Aydın Engin 01 Ocak 1970
AKP’den nefret eden, onun Reisi’ni günahları kadar sevmeyenler günlerdir el oğuşturuyorlar. Bizim meslekten olanlar köşelerinde, köşesi olmayanlar sosyal medyanın bataklık kesimlerinde klavyeye yumulmuş döktürüyorlar. Kahve sohbetlerinden farksız bir üslupla döktürüyorlar hem de:
- Ne biçim posta koydu ama Amerika. Önce Başkan’ın yardımcısı, ardındanBaşkan’ın kendisi... Haydi bakalım, sıkıysa bırakmayın Amerikan papazını...
- Yav yeni değil ki bu. Eski Alaman başbakanı Schröder birader geldi, Deniz Yücel’i çekip çıkardı mapus damından, sonra da ver elini Almanya oldu Deniz Yücel.
- Ya Macron... Fransızların başkanı Macron da “Bırakın lan bizim fotoğrafçıMathias Depardon’u. Yoksa ne silah, ne kredi size” deyince yelken suya indi,fotoğrafçı da uçağa bindi...
- Büyükada gözaltılarını, ardından tutuklanmaları unutmayın. Haklarında nasılda dehşet casusluk hikâyeleri anlatıldı. Hem de AKP Reisi’nin ağzından. Sonra ne oldu? Schröder birader yeniden devreye girdi. Alaman olanlar serbest. Bereket onlar sayesinde bizim TC yurttaşları da serbest...
Nedir bu şimdi?
On binlerce (eğer yüz binlerce değilse) “TC Yurttaşı” Türk’üyle, Kürt’üyle yurdum hapishanelerinde volta atıyor, salt AKP Reisi tükürdüğünü yaladı, AKP’nin siyasetçisi ile, medyası ile “yargı bağımsızdır” fetvaları verenler mosmor oldu diye bu sevinmekler nasıl utanılası bir aymazlıktır?
***
Bir de tersinden bakalım.
Yargı bağımsızdır yavesini savuramaz olanlar, ne yapıp etsek de Reisimizi ve iktidarını aklasak diye taklalar atanlar da klavyelerine yumuldular:
- Utanın be... Amerikan emperyalizminin en tepesi Türkiye’yi hizaya getirmekiçin alçakça açıklamalar yapıyor, siz seviniyorsunuz...
- Yaptırım uygulayacaklarmış. Çin Halk(!) Cumhuriyeti ile 3.9 milyar dolarlıkkredi anlaşmasının daha mürekkebi kurumadı. İşte Trump’a da, ha bire bizeders vermeye kalkan AB faşistlerine de en güzel cevap budur. Dünya lideri derken işte tam da bunu söylüyor, yazıyorduk...
- Gün ABD’sine, AB’sine karşı milli ve yerli bir tavır koyma günüdür. Bize dizçöktürmek isteyenlere karşı aynı safta kenetlenme günüdür...
Peki bu kepazelik nedir?
Hukuk devleti ayaklar altında çiğnenirken, yargı bağımsızlığı kâğıt üstünde bile kalmamışken bu efelenmeler, bu hamaset nutukları ile kim, kimi uyutacağını sanıyor?
***
Hepimizin gözü önünde sürüp giden ve sürüp gideceği besbelli olan bir hukuk ayıbı yaşıyoruz.
Bir yanda literatüre neredeyse “rehine hukuku” diye bir kavram armağan(!) eden AKP iktidarı.
Bir yanda ise kendi yurttaşları söz konusu olduğunda “Hak, hukuk, insanhakları, özgürlükler, hukuk devleti” diye şaha ve dörtnala kalkan, Türkiye’nin akademisyenleri, gazetecileri, yazarları, öğrencileri, demokratları sudan bile olmayan gerekçelerle tutuklanır, mahkûm edilirken sade suya tirit protesto açıklamalarıyla yetinen ABD’si, AB’si...
Niye bunlardan birinin (herhangi birinin) yanında saf tutacakmışız?
Kundakçıyla yangın arasında itfaiyeden yanayız.
Kolera ile veba arasında bir tercih yapmayı reddediyoruz. Biz tıp biliminden ve hekimlerden yanayız.
Tercihimiz hukuktan, özgürlüklerden, evrensel insan haklarından ve sahici bir demokrasiden yana...
Bu karar yalın, bu kadar kesin...