ABD'dekiler si-MİTci mi?..
Ahmet Takan 01 Ocak 1970
Özel bir zorunluluktan dolayı yazılarıma 2 gün ara vermek durumunda kaldım. Ankara dışındaydım. Bürodan fırlayıp gittiğimizde gündemin en sıcak maddesi ABD ile Papaz kriziydi. Dün döndük geldik Ankara'ya, kriz tüm harareti ile devam eder görünüyordu. İstanbul'a tümüyle beton duvar örülecek "100 günlük icraat programı" bile o harareti düşürememiş. Hoş!.. Kimse de çıkıp sormamış; "Hani bundan sonra devletin işleyişi yeni kurulacak kurullarda belirlenecek politikalara göre olacaktı. Daha kurullar kurulmadan 100 günlük icraat programı açıklanıyor. O kurullar bile icraat programına dahil edilmiş. Yoksa bunlar hikayeden mi kurulacak?.. Aynı tas aynı hamam mı?" diye..
Uzay'a 4 şeritli yol projesi devam ediyor olsa gerek!.. Papaz kaçtıya devam...
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ABD'li mevkidaşı Mike Pompeo ile Singapur'da yaptığı 40 dakikalık görüşmeden de bir sonuç çıkmamış. Bizim havuz medyasına bakılırsa, AKP iktidarı en yüksek perdeden savuruyor. ABD'nin bizim Adalet ve İçişleri Bakanlarına uyguladığı yaptırım kararına da aynı ile cevap verdik. Ancak dış basında, yazılıp çizilenler, ABD'nin şartları daha da ağırlaştırdığı yönünde. Pompeo, "Brunson'un eve dönmesi gerek, tıpkı Türkiye tarafından tutulan diğer Amerikan vatandaşları gibi" açıklamasını yaptı. Bu açıklama ile beraber pazarlık masasındaki "diğer ABD vatandaşlarının" NASA çalışanı Serkan Gölge ile konsolosluk çalışanı Metin Topuz olduğunu öğrendik.Türk asıllı NASA uzmanı Serkan Gölge Hatay'da FETÖ davasında; "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezası aldı. Diğer isim, İstanbul ABD başkonsolosluğu çalışanı Metin Topuz, FETÖ üyeleriyle irtibatlı olmak iddiasıyla geçen yıl tutuklanmıştı. Ayrıca, ABD konsolosluğunda tercüman olan Hamza Ulucay da terör örgütüne üye olmak suçlamasıyla yargılanıyor. FETÖ üyeleriyle irtibatlı olduğu iddiasıyla Nazmi Mete Cantürk ise ev hapsinde tutuluyor.
Bizim pazarlık kartlarımız için ise çok şey yazılıyor. Hepsi bilinenlerden ibaret. Zarrab davası, eski Halkbank Genel Müdür yardımcısı Hakan Atilla'nın durumu, Halkbank'a en düşük ceza kesilmesi, yeni soruşturmalar açılmaması, FETÖ'nün iadesi, falan filan... Bunlar 24 Haziran seçimleri öncesi de vardı... 2 gün gündemden koptuk. Şöyle ne oluyor bitiyor diye Ankara'nın derin koridorlarını yokladığımda ilginç yeni bilgilere ulaştım. Hatırlar mısınız? Bir zamanlar, FETÖ'ye operasyon düzenlemek için 2 MİT görevlisinin ABD'de tutuklandığı iddiaları ve haberleri ortaya atılmıştı. Ama her nedense bu iddia ve ilişkin haberler, açığa ve ne olduğu ortaya çıkarılmadan üstü kapatılmıştı. Ankara'daki sağlam kaynaklardan duyduğuma göre, Papaz krizinde, iktidar, bu 2 MİT görevlisinin de Türkiye'ye iadesini masaya koymuş. Ancak, ABD tarafı buna çok hiddetlenmiş. Kaynaklarım, "ABD bu talebe çok kızdığı gibi şimdi o tarafta sadece Halkbank'a yeni soruşturmalar açılması değil MİT'e de dava açılması konuşuluyor. Hakan Fidan da yaptırımlar içine girerse şaşırma" diyor.
Zaten, benim bu ülkede öğrendiğim en net şey, şaşırmamak. Haftalardır Ankara'nın derin kulislerinde Hakan Fidan'ın görevden alınacağı fakat kendisine Dışişleri Bakanlığı verilmemesinden dolayı yeni önerilen yerler için çetin pazarlıkların devam ettiği konuşuluyordu. Dur bakalım şimdi ne olacak?..
Olup bitenlere şaşırmıyorum. Şaşırmıyorum da... Bu kadar yüksek perdeden atılıp savrulurken bir de ABD'de tutuklu olduğu iddia edilen 2 MİT görevlisinin durumu gündeme gelmişken aklıma garip (!) sorular geliyor;
Acaba bu ABD'deki MİT'ciler sorguları sırasında ne gibi ifadeler verdiler?..
Bir de, hala şu terör örgütü PKK'nın elindeki daire başkanları düzeyindeki MİT'çilerin ve diğer elemanların durumu ne oldu?..
ABD'ye yiğitlik yapalım. Eyvallah!.. PKK'nın elindeki bizim insanlarımız değil mi?..
İnsan, kafasında bu sorulara cevap bulmazken olmayacak kuşkular ortaya çıkıyor. Yoksa, ABD, AKP iktidarına seçim öncesi verdiği derin desteği daha ileri bir boyuta mı taşıyor?.. Büyük ekonomik çöküş için buradakilerin elini güçlendirecek ve uykudan uyanamayan bu milleti derin hamaset ile avutacak milli bir gerekçe fırsatı mı sunuluyor?.. Nasıl olsa, Suriye ve Irak'ta kurulan sözde Kürt devletlerini ve oralarda tıkır tıkır yürütülen planları kimse sormuyor. Papaz krizi de varken, ne bir şekilde gündeme gelir, ne kimse sorgular, ne de bir Allah'ın kulu çıkıp "Irak'ta Suriye'de ne gibi gizli anlaşmalar yapılıyor?" diye sorgulamaz. Değil mi?..
Ne mübarek adammış be şu papaz Brunson!.. Formatlanmış, yeni Lawrens...