MEZEMORTA HÜSEYİN PAŞA (ö. 1113/1701)
İDRİS BOSTAN 01 Ocak 1970
Osmanlı kaptan-ı deryâsı.
Menşei hakkında kesin bilgi olmamakla beraber Moritanyalı veya Mayorka asıllı olduğu ileri sürülmektedir. Gençliğinde Garp ocaklarına mensup bir denizci olarak İspanyollar’la vuku bulan bir savaşta aldığı yaradan dolayı öldüğü sanıldığından kendisine “Mezemorta” (İtalyanca mezzomorto = yarı ölü) lakabı verilmiştir. On yedi yıl gibi uzun bir esaret döneminden sonra fidye ile kurtarılmış ve Cezayir denizcileriyle birlikte Akdeniz’de faaliyet göstermeye başlamıştır.
1085’ten (1674) itibaren korsan olarak şöhret kazanan Mezemorta Hüseyin Ağa zamanla Cezayir’in önemli şahsiyetleri arasına girdi. 1094’te (1683) Duquesne kumandasındaki Fransız donanmasının Cezayir’e saldırması üzerine anlaşmaya boyun eğen Cezayir Dayısı Hasan Baba tarafından amiral gemisine rehine olarak gönderildi. Ortalığı karıştıracağından çekindiği Hüseyin Ağa’dan kurtulduğunu düşünen ve kendisi gibi barış taraftarı olan yerlilerle yeniçerilere dayanan Hasan Baba, Fransız amiralinin istediği savaş tazminatını halktan toplayamadı. Bu durum karşısında Mezemorta Hüseyin Ağa, kendisinin sahile çıkarılması durumunda parayı temin edeceğine Fransız amiralini inandırdı ve limana çıktığında savaş taraftarı olan reislerle iş birliği yaparak Hasan Baba’yı öldürtüp idareyi ele aldı. Ardından Fransız donanmasına karşı savaşı yeniden başlattı ve Fransız donanması limanı terketmek zorunda kaldı. Böylece 1094’te (1683) Cezayir dayısı ve beylerbeyi olan Mezemorta Hüseyin Paşa, bir taraftan Fransız korsanlarına karşı kendi ticaretini korumak amacıyla denize donanma çıkarırken diğer taraftan halk arasındaki isyanları bastırmaya çalıştı. 1095’te (1684) İstanbul’dan donanma ile birlikte gelen kapıcıbaşı ve Fransız heyetiyle bir barış mukavelesi imzaladı. Aynı zamanda Tunus’ta görülen isyan olaylarını bastırmak için kâhyası İbrâhim Hoca kumandasında bir ordu gönderdi. İki yıl süren mücadelelerin ardından Tunus’ta sükûnet kısmen sağlandı (İlter, II, 10-11, 143). Bunun üzerine kendisine hitaben yazılan evâhir-i Cemâziyelâhir 1097 (Mayıs 1686) tarihli fermanda Tunus meselesinin arzu ettiği gibi çözüleceği belirtildi ve artık ordunun Cezayir’e dönmesi istendi. Ayrıca Mora’yı işgal eden Venedik’e karşı Cezayir kalyonlarından oluşan bir donanma ile birlikte 2000 levent getirmesi ve vaktinde gelmediği takdirde işgalden sorumlu tutulacağı bildirildi (Saffet, Mezemorta, s. 120-122). Evâil-i Rebîülevvel 1100 (Aralık 1688) tarihli bir hükümden anlaşıldığına göre bir ara yerine İsmâil Paşa’nın Cezayir beylerbeyiliğine (BA, MD, nr. 98, s. 75), kendisinin de kaptan-ı deryâlık görevine tayini düşünülmüşse de ocak halkının ısrarı üzerine evâhir-i Rebîülâhir 1100’de (Şubat 1689) eski görevinde bırakılmıştır. Aynı zamanda Mora seferine yardımcı olmak üzere Cezayir kalyonları ve dört beş ateş gemisinden oluşan donanma ile 5-6000 kişilik ordusunu toplaması, Tunus ve Trablusgarp kalyonlarını da kendi kumandasında getirmesi emredildi (BA, MD, nr. 98, s. 117/387). Mezemorta Hüseyin Paşa, bu sırada bir taraftan Vehrân’ı işgal eden İspanyollar’la uğraşırken diğer taraftan Cezayir’e saldıran Fransa donanmasına karşı mücadele ediyor, beraberindeki korsanlarla birlikte Fransa sahillerine kadar hücumda bulunuyordu. Bununla birlikte on Cezayir kalyonunu merkezî Osmanlı donanmasına yardım için göndermeyi ihmal etmedi.
Evâil-i Rebîülevvel 1101’de (Aralık 1689) Kalaylıkoz Ahmed Paşa’nın yerine kaptan-ı deryâ tayin edilen Hüseyin Paşa (BA, MD, nr. 99, s. 29/137; Silâhdar, Târih, II, 485-487), tayin haberi Cezayir’e ulaşmadan önce Cezayir dayısı ve ocak halkı ile aralarında çıkan anlaşmazlık yüzünden ailesini dahi alamadan gizlice oradan ayrılmak zorunda kaldı ve İstanbul’a geldi. Hakkındaki şikâyetler üzerine 29 Rebîülâhir 1101’de (9 Şubat 1690) kaptan-ı deryâlığa yapılan tayin durduruldu ve Tuna kaptanlığına nakledildi (BA, MD, nr. 99, s. 105/338; Silâhdar, Târih, II, 489); Avusturya’ya karşı Vidin’in kurtarılması için yapılan harekâtı Tuna nehrinden desteklemekle görevlendirildi. 23 Rebîülâhir 1102’de (24 Ocak 1691) Rodos sancak beyliğiyle mîrî kalyonlar kaptanlığına tayin edildi ve sayıları on olan kalyonların yirmiye tamamlanması için gayret gösterdi (a.g.e., II, 553-554). Çok geçmeden emrindeki kalyonlarla birlikte Kaptanıderyâ Mısırlıoğlu İbrâhim Paşa kumandasında Venedik donanmasına karşı Akdeniz’e açıldı (BA, MD, nr. 101, s. 63/198). Evâil-i Zilhicce 1106 (Temmuz 1695) tarihli bir hükümden anlaşıldığına göre Cezayir’de kalan ailesinin getirtilmesi için yapılan çeşitli teşebbüslerden uzun süre bir sonuç alınamadı (BA, MD, nr. 101, s. 14/44; nr. 106, s. 200/1). 29 Cemâziyelevvel 1104’te (5 Şubat 1693) Edirne’de Sadrazam Çalık Ali Paşa ile görüşerek mîrî kalyonların ihtiyaçlarını karşılama (Vâkıât-ı Rûzmerre, vr. 175a), kalyonların kaptan, zâbit ve leventlerinin görevlendirmesiyle ilgili düzenlemeler yapma hususunda yetki aldı (BA, MD, nr. 102, s. 156/620, 183/715; nr. 104, s. 164/698). Kendisinin 700.000 akçe olan yıllık gelirinin bir kısmı 1104 (1693) yılına ait Kocaeli, İstanbul, Galata, Eyüp ve Üsküdar cizye gelirlerinden tahsis edildi (BA, İbnülemin-Bahriye, nr. 742, 746).
Mezemorta Hüseyin Paşa, Zilkade 1103’te (Temmuz-Ağustos 1692) Girit’in Hanya Limanı’nı kuşatan Venedik’le savaşmak üzere Mısır’dan getirilecek 1000 askerin taşınması için İskenderiye’ye gönderildi (Silâhdar, Târih, II, 674, 679). Zilkade 1105’te (Temmuz 1694) Adalar denizine geldiği anlaşılan Venedik donanmasına beraberindeki yirmi kalyonla karşı çıkması ve tedbir alması emredildi (BA, Cevdet-Bahriye, nr. 2597). 1106’da (1695) Sakız’ı işgal eden Venedik donanması ile Koyunadaları önünde giriştiği savaşı kazanarak Venedik’in adadan çekilmesini sağladı. Buna mükâfat olarak 22 Ramazan 1106’da (6 Mayıs 1695) vezir rütbesiyle kaptan-ı deryâlığa getirildi (BA, MD, nr. 106, s. 92/2; Defterdar Sarı Mehmed Paşa, s. 540; Silâhdar, Nusretnâme, vr. 217a). Kısa sürede hazırlıklarını tamamlayarak Zilkade 1106’da (Haziran 1695) donanma ile denize açıldı. Garb ocakları donanmasıyla birleşip (BA, MD, nr. 106, s. 92, 159, 206-207) Safer 1107’de (Eylül 1695) Venedik donanmasına karşı Midilli’nin Zeytinburnu açıklarında tutuştuğu savaşta büyük bir başarı kazandı. Bu savaşta Osmanlı zayiatı sadece 300 yaralı ve ölü iken Venedik on dört kalyon ve 5000 savaşçısını kaybetti. Bu zafer üzerine Rebîülâhir 1107’de (Kasım 1695) İstanbul’a döndüğünde II. Mustafa tarafından büyük bir merasimle karşılandı; kendisine ve beraberindeki kaptanlara hil‘at giydirildi (Silâhdar, Nusretnâme, vr. 227b-228b). 1696’da Mora üzerine düzenlenen seferi denizden desteklemekle görevlendirildi. 1107-1109 (1696-1697) yılları arasında Venedik donanmasını Andre adası ve Bozcaada önünde üç defa mağlûp etti (a.g.e., vr. 244a-b, 258b-259b). Muharrem 1110’da (Temmuz 1698) önce İmroz’a demirleyen Venedik donanmasını takip ederek Midilli yakınlarında yakaladı. Uzun süren çatışmaların ardından Venedik donanması bölgeyi terketmek zorunda kaldı. 1111’de (1699-1700) Tersane’de kendisi için yaptırdığı, o zamana kadar görülmemiş büyüklükte otuz bir oturaklı ve etrafı nakışlı bir baştardayı donanmaya kattı.
Karlofça Antlaşması’nın imzalanmasından sonra Hüseyin Paşa Akdeniz’i adalar halkının korsanlarından temizlemekle görevlendirildi. Bu amaçla, rahatsız olmasına rağmen 13 Zilhicce 1112’de (21 Mayıs 1701) kalyonlar ve derya beyleri çekdirileriyle birlikte son defa Akdeniz’e açıldı (a.g.e., vr. 272a). Kendisine gönderilen 1 Muharrem 1113 (8 Haziran 1701) tarihli son emirlerden birinde Mısır’a sürgün edilen eski defterdar Mustafa ile sâlyâne mukataacısı Acemzâde’nin affedildiği bildiriliyor, haber ulaşır ulaşmaz onları buldurarak İstanbul’a göndermesi isteniyordu (BA, MD, nr. 113, s. 4). Fakat Mezemorta Hüseyin Paşa muhtemelen 15 Rebîülevvel 1113’te (20 Ağustos 1701) Pare adasında vefat etti; Sakız’a getirilerek defnedildiği haberi 24 Rebîülevvel’de (29 Ağustos) İstanbul’a ulaştı (Silâhdar, Nusretnâme, vr. 276a). Mezarının Eğriboz’da olduğu rivayeti de vardır (Saffet, TOEM, I/3 [1328], s. 156). Yerine 27 Rebîülevvel 1113’te (1 Eylül 1701) mîrî kalyonlar kaptanı olan Abdülfettah kaptan-ı deryâ tayin edildi (BA, A.RSK, nr. 1551, s. 62). Gönderilen tayin fermanında yeni kaptan-ı deryâdan, Mezemorta’nın iki küçük oğlu ve on yaşında bir kızı olduğu belirtilerek donanmada ve Sakız’da olan mülk, eşya ve parasının görevlendirilen mübâşir ve kassâm kâtibi gelinceye kadar korunması da istenmişti. Hüseyin Paşa’nın malları 2 Cemâziyelevvel 1113’te (5 Ekim 1701) İstanbul’a getirilerek vârislerine teslim edildi (BA, MAD, nr. 4875, s. 139b).
Mezemorta Hüseyin Paşa, denizlerdeki başarılı harekâtları kadar Bahriye’deki ıslahatlarıyla da ün kazanmıştır. Vefatından önce hazırlıklarını tamamladığı Bahriye Kanunnâmesi ile Osmanlı kaptan-ı deryâları arasında haklı bir şöhrete ulaşmıştır. İlânı ve uygulanması Abdülfettah Paşa zamanına rastlayan bu kanunnâme ile deniz işlerinin denizcilikten yetişmiş olanlara verilmesi esas kabul edilmiş, ayrıca Osmanlı donanmasındaki kalyon sayısı en az kırk olarak belirlenmiş ve donanmada terfiler bir nizama bağlanmıştır (BA, MD, nr. 112, s. 18-22).
Ailesi hakkında yeterli bilgi bulunmamakla beraber kalyon kaptanlarından Seyyid Mustafa’nın üvey oğlu, derya beylerinden Maltız Abdurrahman Paşa’nın da evlâtlığı olduğu tesbit edilmektedir (Anonim Osmanlı Tarihi, s. 124). Derya beyi olan oğulları Said Bey ile Ali Paşa ve kızından torunu olan Tersane kethüdâsı Mehmed Said Bey denizcilikle ilgilerini sürdürmüşlerdir. İstanbul’da Tophane sırtlarında bir sarayı bulunduğu rivayet edilmektedir.