'Almanya'nın Türkiye'ye Mali Yardım Yapması Gündemde Değil'
Cem Dalaman 01 Ocak 1970
BERLİN —
Türkiye'nin ABD ile yaşadığı gerginlikle baş gösteren kur krizinin Berlin siyasetine yansımaları devam ediyor. Federal hükümet ve Başbakan Angela Merkel’in sözcüsü Steffen Seibert, Almanya’nın Türkiye’ye mali yardım yapmasının şu anda gündemde olmadığını açıkladı. Hafta sonunda bu yönde yapılan açıklamaların hükümetten bağımsız olarak yapıldığını belirten Seibert, mali yardım konusunun Türk ve Alman yetkililerin görüşmelerinde ön planda konuşulmadığını açıkladı. "İstikrarlı ve daha da gelişen bir Türkiye Almanya’nın da çıkarınadır. O yüzden iyi ilişkiler arzuluyoruz" diyen Seibert, Uluslararası Para Fonu'na vurma konusunda her ülkenin kendisinin karar vermesi gerektiğini de söyledi.
Maliye Bakanlığı’ndan bir sözcü ise, Federal Maliye Bakanı Olaf Scholz’un, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’la telefon konuşmasında, Türkiye’nin IMF’e başvurmasını tavsiye ettiği şeklinde Alman basınında çıkan haberleri yalanladı.
Öte yandan SPD Genel Başkanı Andrea Nahles’in, "Alman hükümetinin Türkiye'nin ekonomik istikrarını koruyabilmesi için bu ülkeye mali yardım yapılmasının gerekebileceği" şeklindeki sözlerinden sonra, SPD’nin eski lideri ve eski Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel, "Kendi çıkarımız için, Türkiye'yi Batı'da tutmak için her şeyi yapmalıyız” şeklinde görüş belirtti. Türkiye’deki durumun, Almanya ve Avrupa için ciddi bir risk oluşturduğunu savunan Gabriel, ABD Başkanı Donald Trump'ın Türkiye'nin ekonomik istikrarsızlığını amaçlayan politikalarına Almanya ve Avrupa'nın destek sağlamadığına dair Türkiye'ye net bir işaret verilmesi gerektiğini öne sürdü. "ABD NATO üyeleri arasında yapılmaması gereken bir tavır içinde. Zaten ekonomik sorunları olan başka bir üye ülkeyi uçuruma yuvarlamak istiyor" diyen sosyal demokrat politikacı, Türkiye’nin NATO’dan ayrılması durumunda ülkenin milliyetçi güçlerin hakim olacağını ve İran ve Kuzey Kore'de olduğu gibi saldırıya uğramamak için nükleer bomba geliştireceğini de öne sürdü.
Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) dış politika sözcülerinden Jürgen Hardt ise Türkiye'ye mali yardımın AK Parti’nin siyasetinde rota değişikliğine gitmesi koşuluna bağlanmasını önerdi. "Siyasi ve ekonomik nedenlerle güçlü bir Türkiye bizim de çıkarımıza" diyen Hardt, "Türkiye'deki ekonomi ve döviz krizinin nedeni, Merkez Bankası'nın bağımsızlığı ve hukuk devleti ilkelerine ilişkin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dikkatsizce yaptığı açıklamalar. Erdoğan tavrını değiştirmezse Türkiye'ye yapılacak mali yardım da boşa harcanır" şeklinde konuştu.
Bavyera Eyaleti Maliye Bakanı Albert Füracker (CSU) ise Almanya'nın Türkiye'ye yardım etmesi önerisine karşı olduğunu açıkladı. Füracker, benzer durumda olan ülkelere Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) elindeki imkanlarla yardım ettiğini, bu yüzden Almanya’nın devreye girmesine ihtiyaç olmadığını ifade etti.
IMF’i gündeme getiren bir diğer politikacı Hür Demokrat Parti (FDP) milletvekili Alexander Graf Lambsdorff, Alman hükümetinin "Ankara'yı Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) yardım programını kabul etmesi konusunda ikna etmesi" gerektiğini savundu ve Almanya’nın doğrudan yardım etmesi gerektiği yönündeki önerileri eleştirdi.
Almanya Merkez Bankası Bundesbank Başkanı Jens Weidmann, Türkiye’deki kur dalgalanmalarının ve ekonomik krizin Alman bankacılık sektörü için büyük bir risk oluşutmadığını, uluslararası finans sisteminin son yıllarda daha dayanıklı bir hale geldiğini açıkladı. Weidmann, "Önceden görülmesi çok daha zor olan, diğer gelişmekte olan pazarları etkileyen genel bir güven kaybı gibi dolaylı etkilerdir" uyarısında bulundu.
Türkiye’de tutuksuz yargılanan Alman vatandaşı gazeteci Meşale Tolu hakkındaki yurt dışına çıkış yasağının kaldırılması haberi ise, Alman medyasında Türkiye ve Almanya arasında yaşanan yakınlaşma süreciyle ilişkilendirildi.
Marksist-Leninist Komünist Parti (MLKP) üyeliği ile suçlanan, "terör örgütü propagandası yapmak" ve "terör örgütüne üye olmak" suçlarıyla tutuksuz olarak yargılanan Tolu’nun yurt dışı yasağının kaldırılması talebi son olarak geçen Nisan ayında mahkeme tarafından reddedilmiş, ondan sonraki duruşmanın ise en erken önümüzdeki ekim ayında yapılacağı açıklanmıştı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 28/29 Eylül tarihlerinde Berlin’e ziyaretin kesinleşmesinden sonra, çok sayıda Alman politikacı Başbakan Merkel’e Meşale Tolu’nun ve tutuklu diğer toplam 7 Alman vatandaşının durumunu gümdeme getirmesi çağrısında bulunmuştu. Tolu hakkında çıkan yeni kararı yorumlayan Federal Dışişleri Bakanı Heiko Maas, "Bu karar Meşale Tolu adına iyi olduğu kadar, iki ülke arasındaki ilişkilerin düzelmesi yönünde bir adımdır" dedi. Maas, Türkiye’de tutuklu diğer Almanların da serbest bırakılmasını istedi. Tolu’nun yanısıra, Die Welt gazetesi Türkiye muhabiri Deniz Yücel ve insan hakları aktivisti Peter Steudtner’in tutuklanması geçen yıl Türkiye-Almanya ilişkilerinde gerilimin artmasına neden olmuştu. Yücel ve Steudtner, diplomatik girişimlerden sonra serbest bırakılmış ve Almanya'ya geri dönmüşlerdi.