« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

17 Haz

2008

AMASYA, İLK KARAR ALMA NOKTASIDIR

01 Ocak 1970

Amasya, Osmanlı İmparatorluğu'nun şehzadelerinin yetiştiği, bunun için valilik yaptığı bir şehirdir. Tertibi, yolları bile, diğer şehirlerimizden değişiktir. İnsanları, şehirlileşmişlerdir. Eski bir yazımızda, bu ayrıcalıkları, arkadaşım Çorum eski Belediye Başkanı sayın Kemal Demirer'e anlatmışımdır. Bir parkta, her cins insanın oturduğunu, dondurma yediğini ve en ufak bir rahatsızlık olmadığını birlikte seyretmiştik. "Bunu Çorum'da görmek mümkün mü?" dediğimde de, Kemal Demirer iç geçirmişti. O zaman bile, Çorum nüfusu ve evlerinin işgal ettiği saha, Amasya'nınkilerin üç misli bulunuyordu. Aynı medeni manzarayı, Amasya'nın her sahasında gözlemlemek mümkün idi.

İşte Amasya'da, küçükce bir evde Mustafa Kemal Paşa yerleşmiş ve karanlıkça bir odayı da kendisine muhabere odası yapmış idi. Rauf Bey'i burada karşılamış oldu. Rauf Bey'le, başlangıçta da söylemiş olduğumuz gibi, arkadaş idiler. Muhabere odası olarak seçtikleri bu karanlıkça odada gelen telgraflar okunuyor ve gerekli cevapları veriliyordu. Halkın Mustafa Kemal Paşa'yı kabulü sıcaktı. Amasya'da, Anadolu havasının esintileri hissediliyordu. Ülkede bir şeylerin olmaya başlayacağı da belirleniyordu. İşte, ilk karar toplantısı da Amasya'da oldu. Başka gelmesi gerekenler de davet edildiler. İki gazeteci de mevcut idiler. Bu gazeteciler, çağırıldıkları zaman toplantılara katılıyorlar ve kendilerine verilen bilgileri tesbit ediyorlardı. Bunun dışında, iki tanınmış gazeteci, asıl heyetleşmiş üyelerden uzak kalıyorlardı.

Mustafa Kemal Paşa, Erkanı Harbiyesi ile birlikte, bir hafta Samsun'da, 25 Mayıs'tan 12 Haziran'a kadar da Havza'da kalmıştır. Bu müddet zarfında, Paşa'nın sadece dinlendiği ve banyolardan istifade ettiği sanılmamalıdır. Bütün mülki ve askeri erkana, yeni duruma uygun olacak teşkilatın yapılması bildirilmiştir.

Ali Fuat Paşa, ismini bile bildirmek istemediği arakadışıyla, Rauf Bey'le birlikte Ankara'dan Havza istikametinde hareket etmiştir. Rafet Bele ise, İstanbul'dan beri Mustafa Kemal Paşa ile birliktedir. Samsun'da görevli kalmış idi. Mustafa Kemal Paşa, Refet Bele'yi de, birkaç defa emir vermek suretiyle Amasya'ya getirtmiştir. İşte, burada, Amasya'da, küçük bir kongre gibi bir toplantı yapılmış ve bu beyanname hazırlanmıştır. Amasya Beyannamesi denilen ilk vesika budur. Bu ilk vesikayı, misafir olarak bulunduğu için, imza etmesinin doğru olmayacağını bildiren Rauf Bey, çekingenlik göstermiştir. Tarihi bir vesikaya şehadet etmesinin doğru olacağı ikaz üzerine, Rauf bey vesikayı imza etmiştir. Ali Fuat Paşa'nın imzası itirazsız olmuştur. Refet Bele, bu imzanın gereksizliğini söylemiş ve imzasının doğru olmayacağını bildirmiştir. Ali Fuat Paşa'nın ısrarı üzerine, kağıt üzerine belirsiz bir işaret koymuştur. Refet Bele'nin bu çekingenlik sebepleri bellidir. Bu şüpheler ilerde de devam edecektir. Bunlara rağmen, Mustafa Kemal Paşa ile işbirliği de devam edecektir. Refet Bele'nin, fırsat düştükçe de, Mustafa Kemal Paşa aleyhine, ileri geri konuşmaları bitmiş olmayacaktır. Paşa aleyhine konuşmaları, Ankara'ya tain edilen ilk Rus sefirine de olmuştur. Rus sefiri de, Mustafa Kemal Paşa'ya büyük saygı beslediği halde, Refet Bele'yi kötü kelimelerle hatıratına geçirmiştir. Ben, Rus sefirinin, Refet Bele hakkındaki düşüncelerini Mustafa Kemal Paşa'ya naklettiğini sanmıyorum. Mustafa Kemal Paşa'nın, kendi yakın arkadaşları hakkında doğru fikirleri vardı. Mustafa Kemal Paşa arkadaşlarının fikirlerini ve niyetlerini çok iyi biliyor, onları bir cins kontrol altında bulunduruyor ve hem de onları takip ettiği işlerin yürütülmesinde çalıştırıyor ve onlardan istifade ediyordu. Mustafa Kemal Paşa'nın bu niyeti ve politikası, yalnız bu söylediğimiz isimler için de değildi. Cumhuriyet ilan edilinceye kadar, paşanın bu politikası devam etmiştir. Çalışmada, onun muhalifi yoktur. Paşa'nın karşısına aldığı insanlar belidir. Yakınındaki insanlar içinde bu isimler bellidir. Onlar bir kere göz önüne alınmış ve muhalifleri oldukları da ilan edilmiştir. Başka muhalifler yaratarak, onlarla da uğraşmanın faydalı olmayacağını, Mustafa Kemal düşünmez olamaz. Onları kontrolden uzak bulundurduğu da düşünülemez. Mustafa Kemal Paşa'nın, insanları takatları sonuna kadar kullanmaya devam edeceği fikri, hiç te yabana atılır değildir. Nitekim, Cumhuriyet ilanından sonra, Mustafa Kemal Paşa, Orduyu Mareşal Fevzi Çakmak'a; Devleti İsmet Paşa'ya bırakarak, kendisi de biraz dinlenmek istemiştir. İnönü, bunları açık söylemiş olmasa bile, kendisine söylediklerinden bu anlaşılıyor. "Sen bildiklerini yap!" demenin başka bir anlamı var mıdır? Bunu artık söylemediği anı da, İsmet Paşa, artık hastalığının ilerlemiş olmasıyla izah etmiştir.

Ziyaret -> Toplam : 125,27 M - Bugn : 29933

ulkucudunya@ulkucudunya.com