Çatışma, ‘Atatürkçüler, Amerikancılar ve siyasal İslam’ arasında
Erol Manisalı 01 Ocak 1970
İkinci Dünya Savaşı sonrasında Türkiye’ye “fiilen yön veren iç dinamikler” esasta, bu üç faktör arasındaki mücadele sonucu ortaya çıkmaktadır.
Atatürkçülük ve devrimleri “Avrupalılık” esasına dayanır. Aydınlanma, çağdaş uygarlık değerleri, hukukun üstünlüğü, demokrasi ve laiklik “Avrupalılıktır.”
- Bunun “Avrupacılık” ve “Batıcılık” ile bir ilgisi yoktur. Aksine Atatürkçülük (ve Avrupalılık), Batıcılık ve Avrupacılık ile, yani “himayecilik” ile çatışarak ortaya çıkmıştır.
- Avrupalılık, “büyük Avrupa devletlerinin iç yapısındaki çağdaş değerler topluluğudur”; bu devletlerin dışarıya karşı yürüttükleri sömürgeci (emperyalist) politika ayrı bir şeydir.
Atatürk (ve devrimler), Avrupa emperyalizmine karşı “Avrupalılığın” ve çağdaş değerlerin; yani Fransa’nın, İngiltere’nin içerde kendi halkına karşı izlediği politikaların bütünüdür.
Avrupa devletleri “içerde Avrupalı, buna karşılık dışarıda sömürgecidirler.” Atatürk ve devrimleri, Avrupa’nın ulaştığı “iç yapılanmayı ve politikalartopluluğunu esas alır.” Bu nedenle Avrupalı hukuk, ekonomi ve sanat insanları Türkiye’ye davet edilmişlerdir.
Amerikancı ve Batıcılar
Türkiye’deki Amerikancı (ve Batıcı) güç odakları ise göstermelik Atatürkçülüğü kullanarak, bunu Batıcılık (ve Amerikancılık) olarak pazarlamışlardır.
1947 ile başlayan Amerikancı süreç, kovboy şarkılarının Türkiye’de bestelenmesinden(!), Kore’ye asker göndermeye, NATO’ya girişe, tek yanlı ikili askeri anlaşmalar imzalanmasına yol açtı.
“Avrupalılık” anlamına gelen 1961 Anayasası’nı 12 Eylül ile tasfiye ettiler, katılımcı demokrasinin yolu kapandı.
6 Mart 1995’te Tansu Çiller’e imzalattırılan AB’ye (ve Batı’ya) tek yanlı bağlanma anlamına gelen gümrük birliği anlaşması da ABD’nin (RichardHollbrook’un), Tansu Çiller’e baskısı sonucu Ankara’ya imzalattırılmıştır.(*) Bunun birebir tanığı oldum.
Türkiye’deki Amerikancı kuşak, işi FETÖ’ye kadar geliştirebilmiş, 15 Temmuz 2016 felaketinin göz göre göre hazırlayıcısı olmuştur.
Ve siyasal İslamın katkısı
İçimizde tarikatlar, cemaatler ve “imamları!” kanalı ile Amerikancıları ve dincileri birleştirmişlerdir. Somut belgeleriyle ortaya çıktığı üzere tarikatlardan askere, siyasetten adliyeye, üniversitelerden iş çevrelerine kadar her alana sızabilmelerinin gerisinde “Amerikancılık ve siyasal İslam işbirliği yatar.” Suçlular bunların önemli bir kısmını itiraf ettiler.
Amerikancı ve dinci çevreler Atatürkçü çevreleri bu nedenle hedef almışlardır. Atatürk ve devrimleri, FETÖ’cülerin nefret ettikleri değerlerdir. Aynı şekilde Amerikancılar (ve Batıcılar) da nefret ederler.
Avrupa’nın kendi iç yapısında ulaştığı demokratik değerler, hukukun üstünlüğü, laiklik, kadın-erkek eşitliği, ulusal çıkarları koruyan parlamenter sistem FETÖ’cülerin ortadan kaldırmak istedikleri değerlerdir.
Bu değerlerin Türkiye’de egemen olması, “Ortadoğu coğrafyasında emperyalist güçler için çok zararlı bir örnek oluşturur.”
Onlar bu coğrafyada kendi kuklaları olan şeyhlerin, emirlerin, kralların egemen olduğu antidemokratik rejimleri isterler. Bu sayede bir adamı kullanarak ülkeyi yönetirler.
Bugün AB büyükleri Trump’a başkaldırırlar. Trump kendi özel koşullarını dayatınca Avrupa’da, “Avrupalılık” yani demokrasinin ulusal çıkarları koruma güdüleri öne çıktı. Avrupa’da hükümetler ve parlamentolar kendi halklarının, başta iktisadi çıkarlarını korurlar.
Türkiye’de bugün getirildiğimiz noktada “Atatürkçüler Avrupalılık, Amerikancılar himayecilik, siyasal İslamcılar ise rejim ve iktidar peşindedirler.”
Gel gör ki Amerikancılar ile siyasal İslam arasındaki 100 yıllık örtüşmeler, hiçbir zaman ortadan kaldırılamadı.