Tophaneli Hakkı
Mehmet NİYAZİ 13 Mart 2007
Birinci Dünya Savaşı'nda güneş batmayan İngiliz İmparatorluğu'nun Bahriye Bakanı ünlü Churchill şöyle diyor: "Bilgilerime göre dört yüz yıldan beri dünya tarihinde Tophaneli Hakkı'nın yaptığını hiç kimse yapmadı. Yirmi altı mayını Karanlık Liman'a ekmekle bizim Çanakkale Boğazı'nı geçmemizi engelledi.
Yenilmez donanmamızın üçte biri sulara gömüldü; üçte biri kullanılamaz duruma geldi. Biz boğazı geçemediğimizden savaş iki buçuk yıl uzadı. Bu zaman zarfında sekiz buçuk milyon Avrupalı öldü. Rusya komünist oldu. Rusya komünist olurken otuz milyon insan öldü. Daha sonra Rusya, Çin'i komünist yaptı; Çin komünist olurken elli milyon insan hayatını kaybetti. Biz boğazı geçemeyince, Müslümanlar, diğer Asyalı ve Afrikalı milletler gücümüzden şüphe etmeye başladılar. Şüphe onlara ümit verip harekete geçirdi. Biz Hindistan'ı, Pakistan'ı, Bangladeş'i, Arap ülkelerini elimizde tutamadık. Hollanda Endonezya'yı, Belçika Kongo'yu, hasılı Avrupalılar sömürgelerini kaybetmek zorunda kaldılar. Bu başarısızlık da beni yirmi beş yıl politikanın dışına fırlattı."
Churchill yaşasaydı sözlerine şunları da ekleyecekti: "Biz boğazı geçemedik, Sovyet Rusya dağılma sürecine girdi. Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan, Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan, Tacikistan, Baltık cumhuriyetleri, Doğu Avrupa ülkeleri de bağımsızlıklarına kavuştular." Çünkü Sovyet Rusya komünist olmasaydı dağılmazdı. Bismark'ın şu sözü siyaset kitaplarında çok sık yer almaktadır: "Ruslar girdikleri hiçbir tarladan daha çıkmadılar." Fakat Rusya komünizm ile metafiziğe sırt dönünce, yeni nesiller sorumluluk şuurundan mahrum yetiştiler. Onlar için elli ruble, vatan ve millet endişelerinin üstüne çıktı. Hayatlarının parçası haline gelen rüşvet, suiistimal onları bölünmenin eşiğine sürükledi. Komünizmin açtığı yara Ruslar'da devam edecektir. Günümüzde Rusya on yedi milyon kilometrekareyi kontrol ediyor. Bu toprakları da elinde tutamayacağını söylemek kehanet değildir. Gün ışığına çıkacak yeni devletlerde de Çanakkale'yi geçemeyişlerinin, dolayısıyla Tophaneli Hakkı'nın payı bulunacaktır. Çanakkale'deki şehitlerimizin kanı ne kadar mübarek ki sonuçları hâlâ devam etmekte, daha uzun süre de devam edeceğe benzemektedir.
Tophaneli Hakkı ne yaptı? Kısa bir süre önce kalp krizi geçirdiğinden, Kumandan Cevat Paşa, bu görevi bir başka subayın yerine getirmesi gerektiğini söyledi. Ama boğazda dokuz sıra mayınımız bulunuyordu. Bunların nerelerde olduğunu en iyi Tophaneli Hakkı biliyordu. Görevi yerine getirme şansı arkadaşlarından yüksekti; gönüllü talip oldu. Nusret Mayın Gemisi'yle 17 Mart'ı 18 Mart'a bağlayan gece Çanakkale şehrinin önünden demir aldı. Rumeli kıyısına yanaştı. Mayınların bulunmadığı yerlerden güneye inmeye başladı. Bu sırada boğazı tarayan projektörlerimiz, orada nöbet bekleyen iki büyük İngiliz zırhlısına döndürüldüler. Onlar da projektörlerini bizimkilere çevirdiler. Projektörler birbirlerine çakışınca, husule gelen karanlıktan yararlanan Tophaneli Hakkı, Anadolu kıyısına geldi. Karanlık Liman'a yirmi altı mayını dört metre arayla iki metre derinliğe ekip geri döndü. Dönerken kalp krizi onu tekrar yakaladı; ruhunu teslim etti. Mübarek naşı İstanbul'a getirildi. Fatih Camii'nde namazı kılındı. Kasımpaşa'daki Kulaksız Mezarlığı'na defnedildi.
Bazıları, güya bilim adına, Tophaneli Hakkı'nın o akşam değil de, on gün önce mayınları döşediğini iddia etmektedirler. On gün önce, on gün geç döşese, hizmetinde bir eksiklik olmaz. Fakat Amiral De Robeck 18 Mart sabahı hücumu planlayınca, bir gün önce, Türklerin oraya yine mayın döktürüp döktürmediğini tespit ettirmek için denizden ve havadan resimlerini çektirtti. Onların mayınları tespit edememeleri felaketimize sebep oldu diye, iki yüzbaşıyı kurşuna dizdirdi. 1950 yılında bu iki yüzbaşının resimleri çektiğinde suların temiz olduğu, dolayısıyla hizmette kusurları bulunmadığı anlaşıldı. Bunun üzerine İngiliz hükümeti ailelerinden özür diledi ve onlara maaş bağladı.
Tophaneli Hakkı'nın mezarı kaybolmaya yüz tutmuştu. Torunu Nedim Karamürsel'in çalmadığı kapı kalmadı. En sonunda bu milli görevi İGDAŞ üstlendi. Hatırasına layık bir mezar yaptırdı. Geçtiğimiz perşembe günü de merasimle açıldı. Toprağımızın bir ferdi olarak İGDAŞ'a ve onun genç genel müdürü Kemal Levent Tüfekçi'ye ne kadar şükranlarımızı arz etsem, azdır.