Türkiye, ABD'nin teröristlerini mi korumuş olacak?
Arslan Bulut 01 Ocak 1970
Soçi'de Tayyip Erdoğan ve Putin'in üzerinde anlaştığı "İdlib'de 15-20 kilometrelik askerden arındırılmış bölge", Nejat Eslen'in önerdiği gibi Türkiye yani Hatay sınırı boyunca değil de İdlib'in Doğu tarafına kurulacak. Bu durum, Türkiye'yi, Tahran zirvesinden iki gün önce terör örgütü ilan edebildiği El Nusra'nın adı değişmiş hali olan Tahrir El Şam ile baş başa bıraktı.
Türkiye böylece kendi güvenliğini sağlamış olmadı, tam aksine Suriye ordusu ile El Nusra arasına 15 kilometrelik bir şeritle girerek, belâyı kendi üzerine aldı! Türkiye, başarılı olursa, içinde El Kaide unsurları bulunan ve ağır silâhları olan Tahrir El Şam örgütünün Rus üslerine ve Suriye ordusuna saldırmasını önlemiş olacak. Tabii bu arada Tahrir El Şam örgütünü de maaşa bağladığı Özgür Suriye Ordusu'nu da Rusya'nın hava saldırılarından ve Suriye ordusundan korumuş olacak.
***
Uzlaşmanın ayrıntıları ortaya çıkınca herkes memnuniyet bildirdi. Rusya memnun zaten... Dolayısıyla Suriye de memnun! Amerika memnun, Avrupa memnun!
Hatta Amerikan derin devletinin uzantısı olan Uluslararası Kriz Grubu da memnun! Bakın ne diyorlar:
"Kriz Grubu, muazzam bir insani faturası olacak yeni bir ölümcül çatışmayı önleyen bu uzlaşmayı memnuniyetle karşılıyor. Ancak anlaşmanın uygulanması muhtemelen zor olacak ve çöküşü önleyemeyecek. Türkiye, bölgede biriken isyancıların ağır yükünü omuzladı ama cihatçıları boşaltma sırasında militanların direnişiyle karşılaşabilir.
Çatışma Idlib'i tüketirse, sivillerin çoğunun hiçbir sığınağı yoktur. Onların tek hedefleri, şimdi kapalı olan Türk sınırı veya Halep'in kuzeyinde bulunan ve hali hazırda aşırı kalabalık olan Türk kontrolündeki bölgelere ulaşmak olacaktı. Türkiye ise yeni bir göç dalgasını engellemeye kararlıydı.
Çatışma devam etseydi, Türk-Rus ikili ilişkilerini zayıflatacaktı. Putin ve Erdoğan'ın uzlaşması, bu ayın başlarında Kriz Grubu'nun savunduğu formülasyonla paralel sayılabilir.
Fakat Türkiye'nin İdlib'deki cihatçıları nihayetinde yok edip etmeyeceği belli değildir. Bu anlaşma geçicidir. Suriye'deki çatışmayı sona erdirmek isteyen uluslararası aktörler, haftalarca süren yatıştırıcı retoriğin Rusya'nın askeri çözümlerden uzak ve Şam'ın kontrolünün ötesinde Suriye'nin bu bölgeleri için daha uzlaşmacı yerleşimlere doğru bir gidişi işaret ediyor."
Bu açıklamayı, Fransız akademisyen Fabrice Balanche'nin aylar önce Washington İnstitute için hazırladığı Suriye raporu ile birlikte değerlendirirsek, ABD'nin İdlib'i özerk bir bölge olarak tasarladığını, haritasını da yayınladıklarını hatırlarız. Dolayısıyla ABD, bu ihtimalin devam ediyor olmasından memnundur.
***
15 kilometrelik silâhtan arındırılmış şerit, Hatay sınırı boyunca kurulacak olsaydı, Türkiye hem kendi sınırlarını koruyacak, hem de sivilleri ve desteklediği silâhlı unsurları geçici olarak bu bölgeye çekerek onları, Rusya'nın hava saldırılarından ve Suriye ordusundan kurtaracak, El Nusra ile Rusya ve Suriye'yi karşı karşıya bırakacaktı.
Şimdi, El Kaide'den El Nusra'ya, El Nusra'dan Tahrir El Şam'a dönüşen ve başlangıçtan beri Amerikan istihbaratının ürünü olan örgütü korumayı, Türkiye üstlenmiş oldu!
***
Nejat Eslen'in canlı yayında yaptığı öneriyi Ruslar dinlemiş ama kendi çıkarlarına göre değiştirerek sunmuşlar. Öyle anlaşılıyor! Türk Dışişleri'nin Soçi'deki zirveden önce, Hatay sınırında 15 kilometrelik şerit kurmak önerisinin emekli bir Türk generale ait olduğundan haberinin olduğunu ise sanmıyorum. Haberleri olsaydı, Türkiye'yi terör örgütüyle uğraşmak zorunda bırakan bir uzlaşmaya yanaşırlar mıydı?
Tahrir El Şam'ı Rus bombardımanından ve Suriye topçusundan kurtarmak Türkiye'nin üstüne vazife midir? Öyleyse bu vazifeyi kim vermiştir?