Kriz algısıyla baş etmenin en kestirme yolları
Servet Avcı 01 Ocak 1970
Ortada kriz mriz yok... Bunun 'şeytanın vesvesesi' olduğuna kendimizi ikna edelim... Vesvese geldiğinde sol tarafımıza 3 kere tükürelim... Bi şeycikler kalmaz... Eğer kalırsa içimize cin kaçmış demektir... Nefesi kuvvetli bir hocaya görünelim...
***
Kriz tartışması 'düşünce özgürlüğü' kapsamından çıkarılsın, suç sayılsın... Nasıl İsviçre ve Fransa gibi ülkeler, vaktiyle sözde Ermeni Soykırım Yasası çıkarıp, inkârı suç saydıysalar, tıpkı bunun gibi biz de "Galiba kriz var" diyeni hapse atalım... Hatta bu suçu, 'örgütlü suçlar'a dâhil edelim... Bakalım kimse bundan sonra ağzını açabiliyor mu?
***
Klasik mektup, telefon mesajı, facebook, instagram, twitter gibi araçlardan en az 7 kişiye "Kriz yoktur, kriz yoktur, kriz yoktur" mesajları atıp, onlardan da bu mesajı en az 7 kişiye göndermelerini, aksi hâlde başlarına belâlar geleceğini, çarpılabileceklerini, meselâ evlerinin yanabileceğini bildirelim...
***
Çarşıda, pazarda, markette, domates, soğan, A4, tuvalet kâğıdı, nohut, pirinç fiyatlarına bakıp "Yahu memlekette kriz var galiba" diyenlerin ağzına kürekle vuralım... Onların büyümemizi çekemeyen Uganda veya Bolivya ajanları olabileceğini gözden kaçırmayalım...
***
Üretime ara veren, işçi çıkaran veya konkordato ilân eden firmaların aslında birer ajanlık faaliyeti içinde olduğunu teşhir edelim, büyük oyunu gördüğümüzü ve paça kaptırmayacağımızı yüzlerine haykıralım...
***
Etrafımızda ekonomik sıkıntıdan dolayı birinin intihar ettiğini duyarsak, onun krizle filan alâkalı olmadığını, 'psikolojik' olduğunu, eğer psikolojik değilse 'arkeolojik', 'meteorolojik' veya 'jeolojik' olabileceğini ciddi ciddi yayalım...
***
Düşmanlarımızın karşı propagandası arttıkça mutlaka kontratak yapalım... "Ben maaşımı dolarınan almıyom ki, banğa ne? Gayrı doları olan düşünsün" diyen yüksek IQ'lu kardeşlerimizi televizyonlara çıkarıp, halkımızın moralini ve mukavemetini yükseltelim...
***
Olmayan krizi hiç utanmadan varmış gibi gösteren ve bu yolla bizi yenebileceğini zanneden düşmanlara karşı 'toplu beddua seansları' düzenleyelim... Belânın dil ile geleceğini unutmayalım ve mümkün olduğunca o kelimeyi kullanmayalım...
***
Yakın geçmişte bir klişemiz vardı, "Yolsuzluk olsaydı, hiç bu kadar yol yapılabilir miydi?" diye... Tıpkı onun gibi seslenelim: "Gerçekten kriz olsaydı, devlette hiç bu kadar israf olur muydu?" sorusunu soralım ve böylelikle hasımlarımızı morartalım...
***
Sağda solda "Hak arıyoruz" dümeniyle iş bırakanları, grev yapmaya kalkışanları, yüksek sesle konuşanları mutlaka ama mutlaka 'terörist' ilân edelim, bu sapkınlığın yayılmasının önüne geçelim...
***
Aldığımız bütün tedbirlere rağmen krizin bir algı olduğuna inanmayan ve iman zafiyeti yaşayan vatandaşlarımızı toplu şekilde kamplara alıp meditasyon tedavisine başlayalım... Olmazsa alternatif tıbba yönelelim...
***
"Memlekette kriz var" diye propaganda yapan art niyetlilerin kahrolmaları için üçüncü havaalanına, Avrasya Tüneli'ne ve Osmangazi ile Yavuz Selim köprülerine çaput bağlayalım...
***
Belâların defi ve kriz algısının yok olması için Merkez Bankası'dan Muharrem'de aşure, Kurban Bayramı'nda et, gece yarısı halka hizmet için kurları değiştiren hayırsever kamu bankalarından ise aşağılık döviz dağıtalım...
***
Bunları bir deneyelim, üç vakte kadar ne kriz kalır, ne algısı... İnanmak, başarmanın yarısıdır... Önce inanmak lâzım...
Bunları yiyelim... Çünkü yemezsek arkamızdan ağlar... Yiyemeyenler, suyuyla gargara da yapabilir...