Batman'da 8 Mehmetçik Şehit, biri gazi
Sadi Somuncuoğlu 01 Ocak 1970
Batman'da bölücü PKK terör saldırısında sekiz Mehmetçiğimiz şehit düştü, bir Mehmetçiğimiz yaralandı. Cenaze törenine Batman ve Siirt Valisi, Milletvekili Ziver Özdemir, Jandarma Genel Komutanı Arif Çetin katıldı. Ankara'dan katılan olmadı. 16 yıldır söylenenlerde de, bölücü terörde de değişen bir şey olmamış, maalesef gerçeğimiz bu. Türk Milleti, bu vahşi ve hain terörün ne zaman biteceğinin cevabını bekliyor. Cevap yoksa sömürgecilerin maşası kanlı terör de var demektir.
Bölücü terörle mücadelenin nasıl yapılması gerektiğine dair çok şey yazıldı, söylendi, haykırıldı, ama aldıran olmadı. Çünkü onların türküsü başkaydı. Özetle, "T.C. asimilasyon, ayrımcılık ve baskı yaptı, haklarını alamayacağını anlayanlar teröre başvurmak zorunda kaldı" diyorlardı. PKK da aynen bu iddiada değil mi? Bunun için önce; 1) Asırlardır bir ve bütün olan Türk Milleti etnik parçalara ayırıldı. Dünyanın, hayatın ve ilmin gerçeğine aykırı olan bu iddialar uzun yıllar öncesinden beri yazıldı, söylendi. Sonra; 2) Çözümün anahtarı olarak bireye ait olan demokrasi kavramı bağlamından koparılıp etnik eşitlik anlamında kullanıldı. Uygulama da bu iki esasa göre yapıldı, kaçınılmaz olarak bugünlere gelindi. Aslında PKK'nın iddiası da, BOP'un gereği de böyleydi.
Terör uluslararası proje
Nasıl bir uluslararası projeyle karşı karşıya olduğumuzu anlamak için konuya biraz daha yakından bakalım. Resmî ağızlar dahil bazı yorumlarda sıkça "40 yıldır devam eden terör" ifadesi kullanılıyor. Bu doğru değil, düzeltmeliyiz. Eğer Türk diplomatları Mehmet Baydar ve Bahadır Demir'in ABD'de PKK öncüsü Ermeni ASALA örgütü (Gurgen Yanıkyan) tarafından 27 Ocak 1973 tarihinde şehit edilmesi başlangıç sayılırsa 45 yıl; bölücü terör görevini ASALA'dan devralan PKK'nın 15 Ağustos 1984'te Eruh ve Şemdinli karakoluna saldırması başlangıç sayılırsa 34 yıl denilmelidir. Hatta bu iki dönem için, PKK'nın ezilmesiyle gündemden düşen terörsüz 5 yıl (1998-2002) çıkarılırsa 40 ve 29 yıl denilmelidir.
Ancak 2002-20015 döneminde "daha çok demokrasi" ile çözüm arandığı sırada, Oslo ve İmralı mutabakatları gereğince PKK, Doğu ve Güneydoğu'da "özerk yönetim" kurmak üzere serbestçe harekete geçti, bölgede ordulara yetecek kadar silah ve cephane yığınağı yaptı. Her şey ayan beyan, gözler önünde yürüyordu. Ama bir şeyin farkına varıldı ki terör örgütüyle, tabiatı icabı anlaşmak ve hedefe girmek mümkün değildir. Bunun üzerine 2015'ten itibaren siyasette temel bir değişikliğe gidildi. Gerçekten terörle mücadele başlatıldı. Ancak, bölücülüğü içermeyen, terörizmin sadece terör ayağı ile ve güvenlikçi politikalara inhisar eden mücadele ile sonuç almak mümkün değildi; öylede oldu. Sahada yaşananlara bakınca görülen budur.
Bölücülük hedefte yoksa...
Gerçekten bölücülük hedefte yok mu? Ona da, beyanatlara göre değil icraata göre bakalım, 2023'te bambaşka bir Türkiye için, dönüştürme siyaseti devam etmiyor mu? Diğer ifadesiyle "federasyon" veya "eyaletler" rejiminden vazgeçildi mi? Bunu dürüstçe anlamak zorundayız. Anayasa değişikliği ile "tek adama" devlet teşkilatı ve eyalet kurma yetkisi niçin verildi sormalıyız. Meydanlarda reklamı yapılan, AKP Tüzüğüne konulan Rabia'da ısrarın anlamı nedir? Adı ve dili olmayan millet olur mu? Tek milletten, tek devletten, tek bayraktan ve tek vatandan bahsederken, etnik grupların adları niçin sayılıyor?
Bir de dışarıdan misal verelim: Afrin, Afrin'lilerindir, Afrinliler kendi yönetimini kurmalıdır, ne demektir? İdlib ve Rakka gibi Suriye topraklarında da aynı siyaseti gütmek, bu ülkenin bölünmesine yol açmayacak mıdır? Irak'ta Erbil yerel yönetimini, Federasyonun merkezi Bağdat'tan üstün tutmanın anlamı da aynı olmuyor mu?
Bu örnekler, egemenliğin paylaşılması demektir ki, iç savaşı kaçınılmaz kılar.
Sonuç: Terörün hedefi bölücülüktür, bu hedef terörle mücadelenin esası yapılmadıkça, terör bitirilemez.
***
Akşener'e saldırı
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in evinin önünde, gece karanlığında toplanan bazı MHP'lilerin kaba kuvvet gösterisiyle tehdide yeltenmesi düşündürücü ve üzücüdür. Bu, Türk Milletinin birliğine, Türk Milliyetçiliği ülküsüne ve çok partili demokratik hayatımıza zarar verir, düşmanları sevindirir. Bu çirkin olayı kınıyoruz. Akşener ile Bahçeli arasındaki tartışmanın özeti şöyle: Akşener; "Saray yancısından milliyetçi olmaz. Evet, tekeden süt çıkmaz, milliyetçiden de saray paspası olmaz, olamaz... Mafya bozuntularını affedelim diyorlar, Türklüğe hakareti affedelim diyorlar. Bu af hikayesini getirirlerse FETÖ kodamanlarının salınmasına neden olursanız dünyayı size dar ederiz" diyor.
Bahçeli; "Bu hanımefendiye son ihtarım, bölmek ve yok etmek istediğin MHP'ye karşı sinir ve sınırları ihlal eden Vandal tutumuna devam edersen, sonuçlarına katlanmak zorunda kalırsın. Demedi deme, büyük lafı dinle!" şeklinde cevaplıyor.
Akşener: "Türklüğü ayaklar altına alıp, megri megri ile gözyaşı dökenlere paspas olurken hangi "büyüğünüzün" sözünü dinlediniz Sayın Devlet Bahçeli? McKinsey'ye göğsünüzü siper ederken hangi büyüğünüzün emrindesiniz? Bahsettiğiniz sonuçları merakla bekliyorum... Demirden korksak trene binmezdik" diyor.
Siyasetimizde bu sözler, ahvali adiyeden. Ama ev basımı bir ilk. Kimseye yarar getirmez.