‘Türkiye, ABD’deki ara seçimlerden önce Brunson’ı serbest bırakarak Trump’a büyük bir hediye verdi’
Ceyda Karan 01 Ocak 1970
ABD’de Kasım ayında yapılacak ara seçimlerini hatırlatan Zeynep Gürcanlı’ya göre rahip Brunson’ın tahliyesi, bu çerçevede Türkiye’nin Trump’a büyük bir hediyesi. Gürcanlı, Brunson’ın serbest bırakılmasıyla çeşitli beklentiler içine girmiş olan Erdoğan yönetiminin Türkiye-ABD ilişkilerinde kazan-kazan anlayışına dayalı hareket ettiğini ifade etti.
PKK ve FETÖ'ye casusluk yaptığı iddiasıyla 35 yıl hapis cezasıyla yargılanan papaz Andrew Craig Brunson hakkında karar çıktı. Mahkeme, Rahip Brunson'ın ev hapsi ve yurt dışı yasağını kaldırdı. Brunson'a 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası verildi. Ancak yattığı süre göz önüne alınarak tahliye edildi.
Brunson'ın tahliyesi Türkiye-ABD ilişkilerini ne yönde etkiler, Sözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi Zeynep Gürcanlı ile konuştuk.
‘RAHİP BRUNSON KARARI BİR MİLAT OLMALI'
Zeynep Gürcanlı, rahip Brunson'ın tahliye edileceğinden siyasetin pek çok kesiminin emin olduğunu dile getirdi. Erdoğan'ın "Beğenmediğim çok yargı kararı var. Ama saygı duyuyorum" sözlerini hatırlatan Gürcanlı, rahip Brunson'ın çıkacağına dair ilk işaretin bu sözler olduğuna dikkat çekti:
"Herkes rahip Brunson'ın çıkacağından emindi. En ufak bir şüphe bile yoktu. Bu hafta Meclis'teydim. Tüm muhalif partileri, iktidar partisi, ve iktidar destekçisi partilerinin vekilleri kesin bırakılacak gözüyle bakıyorlardı. Bunun ilk işareti aslında şöyle geldi. Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı iki konuşma. Birincisi, Meclis'te yaptığı açılış konuşması, 1 Ekim. Orada sert şekilde yüklendi. Ama ardından şöyle bir şey söyledi. ‘Beğenmediğim çok yargı kararı var. Ama saygı duyuyorum' dedi. Bu sözler bir işaret fişeği gibiydi. Herkes bu andan itibaren Brunson'ın serbest kalma ihtimalini çok yüksek olduğunu düşünmeye başladılar. Yine Cumhurbaşkanı'nın çıkıp şimdiki beklenti ‘Ben onun teröre destek verdiğine inanıyordum ama yargı karar verdi, ne yapalım? Beğenmedim ama saygı duyuyorum' demesi. Rahip Brunson'ın bu noktaya kadar yargılanmasında en önemli etken gizli tanık ve tanık ifadeleriydi. Daha çok gizli tanık vardı. Şimdi bakıyorum da o kadar çok gizli tanıkla o kadar çok Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı çeşitli cezalara çarptırıldı ki. Sırf bu ifadeler yüzünden tutuklu olarak yargılanıyor, hapislerde duruyor. Bu karar bir milat olmalı. Kanıtlama konusunda çok ciddi sıkıntılar var zaten. Dijital deliller denen bir şey var. Mesela Brunson aleyhinde iddianamenin çok büyük bir bölümü bu dijital deliller üzerineydi. Bu herhangi birinin aynı semtte bulunması demek. Ben biriyle İstanbul'da aynı semtte duruyoruz, hiç karşılaşmıyoruz ama İstanbul büyük yer. Sadece aynı semtteki bir baz istasyonundan telefonlarımız sinyal çekiyor. Bundan dolayı bizim o kişiyle görüştüğümüz kanısına varabiliyor savcı. Bunlar vardı. Dolayısıyla sadece tanık ifadesi değildi. Tanıkların o fantastik ifadelerinin yanına bir de bunu koydular, oldu sana bir iddianame. 35 yıl hapis cezası istediler, sonuçta 3 yıl verdiler."
‘BİR AMERİKAN KAHRAMANI YARATILDI'
Gürcanlı, Brunson'ın ABD'ye gittiğinde bir kahraman gibi karşılanacağını belirtti. Kasım ayında ABD'de yapılacak seçimlere dikkat çeken Gürcanlı'ya göre Türkiye'nin Brunson kararı, ABD Başkanı Donald Trump'a bir hediye:
"Türkiye-Amerikan ilişkilerinde görece bir rahatlama doğuracaktır. Trump yönetimi açısından düşünürsek zamanlama muhteşem oldu. Trump da kendi ülkesinde hakikaten sıkıntıda şu anda. Kasım'ın ilk haftasında çok ciddi bir ara seçime girecek. Cumhuriyetçilerin Senatoyu ve Temsilciler Meclisi çoğunluğunu kaybetmesi söz konusu olabilecek. Bu büyük bir ihtimal olarak konuşulurken Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Trump'a neredeyse bir hediye verdi. Brunson'ı bir sonraki göreceğimiz yer büyük bir ihtimal Beyaz Saray, orada büyük bir karşılama olacak. Trump, Pence, bakanlar orada olacaktır. Bir Amerikan kahramanı yaratıldı. Brunson hakkında Amerikan yönetiminin girişimleri bir önceki yönetim döneminde başlamıştı. Joe Biden'ın Türkiye'ye geldiği dönemde Brunson'ın eşiyle özel olarak görüştüğünü, pek çok konuşmasında buna yer verdiğini hatırlıyorum. Trump da şimdi ‘Demokratlar yapamadı, biz vatandaşımızı Türk yargısının elinden çekip aldık' diyecek. Bir nevi kazan-kazan oldu. Bunun Türkiye açısından da beklentileri olacak. Cumhurbaşkanı'nın bugünkü konuşmasına bakmak lazım. Bugün Cumhurbaşkanı ağırlıklı olarak Menbiç'ten bahsetti. ‘90 gün demişlerdi ama orada sözlerini tutmadılar' dedi. Bana göre pazarlığın öbür tarafını ortaya koydu. Bir de Halkbank cezası var. Türkiye'nin ekonomik durumu malum. Muhalefet kriz diyor. İktidar manipülasyon diyor ama bir sıkıntı var adına ne derseniz deyin. Bu sıkıntının ortasında bir devlet bankası var. Yüklüce bir miktar, iki haneli milyar dolarlardan bahsedilen spekülasyonlar var Halkbank'a gelecek ceza konusunda. Başka ne beklentiler olabilir? İran yaptırımları. Bunu kimse düşünmüyor ama Ankara için önemli bir konu. 5 Kasım'da İran'a yönelik Amerikan yaptırımlarının ikinci bölümü devreye girecek. Bu Türkiye'yi çok yakından etkiliyor. Doğalgaz ve petrolü hiç almamak gerekiyor. Komşu ülkeden almamak Türkiye için mümkün değil. Acaba bir istisna gelir mi Amerikan yönetiminden önümüzdeki günlerde?"
‘MEVCUT İKTİDAR GİDEREK BATI KAMPINA YÖNELME EĞİLİMİNDE'
Gürcanlı, Erdoğan yönetimin iç kamuoyunu hedef alan söylemleri dışında şimdiye kadar ABD'nin canını sıkacak herhangi bir eylemde bulunmadığına dikkat çekti. Gürcanlı, ekonomik krizde olan Türkiye'nin giderek daha da çok Batı Blok'una yönelme eğilimi içerisinde olduğunu söyledi:
"Türkiye Cumhuriyeti mevcut iktidar döneminde Amerika Birleşik Devletleri'nin hangi çıkarına çomak soktu, ben böyle bir şey hatırlamıyorum. Bir tek Brunson'ı aldılar. Onun dışında söylemi bir tarafa bırakırsak Cumhurbaşkanı'nın ‘Menbiç'i ezeceğiz. Fırat'ın doğusunu darmaduman edeceğiz' gibi söylemleri dışında ne yaptı, ona bakmamız gerek. Bir şey yapmadı. Ne yaptı, Afrin'e girdi. Afrin kimin kontrolündeydi, Rusya'nın. Suriye'de aslında Amerika ile Türkiye arasında bir söylem çatışması olmakla birlikte sahada Türkiye'nin Amerika Birleşik Devletleri'nin canını sıkacak çok da büyük bir eylemi olmadı. Türkiye'nin kontrolündeki Cerablus hattındaki ya da İdlib'teki yaptığı askeri eylemler bir de üstüne Amerikalılardan alkış aldı, destek aldı oradaki söylemleri ve yaptıkları. Bu durumda söylemleri bir tarafa bırakırsak alanda çok da büyük bir çatışmadan bahsetmek mümkün değil. Bu çerçevede ne rahatsız ediyor Amerikalıları daha çok? Brunson devreden çıktığına göre S-400'ler var. Bu S-400 işi nereye gider, bu hakikaten bir soru işareti. Önümüzdeki dönemde bu mali kriz bahane edilerek acaba S-400'ten de vaz geçilir mi? Ya da S-400 alınıp da onu kullanacak Rus personele izin verilmezse zaten kadük edilir. ‘Paramızı verdik, o gitsin ama başımız derde girmesin' deyip kadük de edilebilir onlar. Yunanlılar daha önce yaptığı için örneği var. Türkiye'de şu anda mevcut iktidarda giderek daha fazla Batı kampına yönelme eğilimlerini görüyorum. Söylemler biraz daha iç kamuoyuna yönelik. Mart'ta yerel seçimler var. Safları saklı tutalım, sık tutalım söylemi. Cumhurbaşkanı önce New York'a gitti, oradan doğrudan Berlin'e gitti. Heyetinde pek çok bakan vardı. Fakat New York heyetinde o yaptırıma uğrayan bakan yoktu. Amerikan yaptırımına uğrayan iki Türk bakan Berlin'de ortaya çıktı. Orada bile Amerikalılarla herhangi bir çatışma göze alınmadı. Onların canı sıkılmadı."
‘TÜRKİYE CUMHURİYETİ EKONOMİSİ CİDDİ BİR BORÇ KRİZİ İÇİNDE'
Ülke ekonomisinin ciddi bir borç krizi içinde olduğunu belirten Gürcanlı, Brunson kararının yabancı yatırımcıyı ne yönde etkileyeceğini açıkladı:
"Yabancı yatırım neden gelmiyor, hukuk sistemi yüzünden. Hukuk sisteminin son derece keyfi bir hale geldiğini, artık bağımsız bir yargıdan ne kadar bahsedilebileceği konusunda ciddi bir tartışma yürüyüp gidiyor yurt dışında. Brunson davasında da böyle bir sonuç alınınca acaba bu yabancı yatırımcıyı Türkiye'ye gelme konusunda teşvik mi eder, yoksa ‘Haklıymışız, Türkiye'deki yargı o kadar da bağımsız değilmiş' diye mi düşündürür? Asıl sorun bana göre Türkiye Cumhuriyeti ekonomisi ciddi bir borç krizi içinde. Para bulamıyor. Kredileri çok yüksek faizle alıyor. Bunu yaparken de yeni bir para bulamadığı için döndüremiyor. Günümüzde ödenmesi gereken hem özel sektörün hem devletin borçları var. Fakat bu parayı bulmak için sağlam ve istikrarlı bir ülke görünümü vermek lazım bunun yolu da iktidardan bağımız bir yargıdan geçiyor."