AKP adaylarına MİT incelemesi...
Ahmet Takan 01 Ocak 1970
AKP'nin Kızılcahamam kampından geriye kalanlar siyaset kulislerinin gündem maddesi olmaya devam ediyor. İktidar içindeki gaz sıkışmasının giderilebildiğini söyleyebilmek mümkün değil. Cumhurbaşkanlığı Politika Kurulları'ndaki paylaşım da iktidar çevrelerini memnun etmedi. Gözleri, akıl fikirleri yaklaşan mahalli idareler seçiminde. Kızılcahamam kampında kapalı devre toplantılarda en hararetli tartışılan konuların başında da adaylıklar mevzusu vardı. R.Erdoğan'ın kamp ahalisine attığı "eş, dost, akraba, arkadaş diye birini getirip aday yapmayın. Seçimi alacak adaylar istiyorum" fırçası Türkiye'nin her yerinde duyuldu. Peki neydi bu fırçanın perde arkası?..
MİT!..
Ne mi alakası var, MİT ile mahalli seçimlerin ve de belediye başkan aday adaylarının?..
AKP teşkilatlarından gelen, "MHP ile ittifak yapmayalım"ın gerekçeleri Erdoğan tarafından satır satır not edildi. AKP teşkilatlarının neredeyse tamamı mahalli seçimlerde MHP ile ittifakın her türlüsüne karşı. Teşkilatın tepkilerine kulak veren Erdoğan'ın ise herkesin malumu olduğu üzere bazı mecburiyetleri var. Bu mecburiyetler yüzünden ve yerine yenisini ikame etmek maksadıyla bazı çalışmalar ve görüşmeler de yaptığı dar çerçevede biliniyor. Ancak, zamana da ihtiyacı var. Daldaki kuşa ulaşana kadar eldeki kuşu da kaybetmemesi lazım. Dengeleri koruyabilmek için cumhur ittifakına "gönüllerde devam edecek" dedi. İçeride ,kapalı devre tartışmalarda ise önüne gelen belediye başkan aday adaylarının çoğunun "defolu" olduğunu söyledi. Çok ağır ifadeler kullandı. Neye dayanarak?.. "MİT raporlarına göre..."
Bir süredir saray kaynaklarından bana ulaşan bilgilere göre, MİT'in içinde, mahalli seçimlerde aday yapılması düşünülen isimler hakkında çalışmalar yapması için özel inceleme ekibi kurulduğunu biliyordum. O yüzden, Kızılcahamam kampındaki tartışma beni şaşırtmadı. Olanı biteni aktaran AKP'deki kaynağıma göre, "Büyükşehirlerde bile aday isimleri üzerinde zorlanılıyor. Çünkü, MİT'ten devamlı çürük raporu geliyor..."
Kızılcahamam faslını, şimdilik kısa bir not ile kapatalım. Yaşanan hararetli tartışmalardan sonra, Erdoğan, kurmaylarına, "MHP ile af konusunda tartışmayın. Başka konulara odaklanın, o konularda temas ve pazarlıklarınızı sürdürün" demiş.
***
Karşılıklı fotoğraflı ataklar ortada... İsmet İnönü'nün ABD bayrağı sallıyor hikayesi!.. Peki, Erdoğan ne yapmak istiyor?..
Kaç yıldır iktidarda olduğunu bir yazıda kullanmak istediğimde her defasında kafamı havaya kaldırıp matematik işlemi yaptıktan sonra sonuca ulaşabiliyorum. İktidara geldiklerinde doğan çocuklar 16 yaşına girdi, yakında oy kullanacaklar ve başka bir iktidar görmediler. Kazandıkları seçim sayısını TÜİK dışında kimse hatırlamıyordur herhalde!...
Bu kadar uzun süre iktidarda kalınca olaylara yaklaşımınız, bir şablon oluşturmaya, kendinizi tekrar etmeye başlarsınız. Geriye dönüp bakarsanız; her seçim öncesinde yaptığını yapıyor Erdoğan.
İktidarda kalma süresiyle (toplam) neredeyse İsmet İnönü'yü geçecek. Peki, nereden çıktı bu İsmet İnönü'nün Amerikan bayraklı fotoğrafını halka şikâyet etme meselesi?.. Adamın iktidar süresini hatırlayan yok, hatta yaşamıyor bile. Sebep ne o halde?..
Sebep, CHP!
"Ya etme, ne alakası var" demeyin! Az sabır... Erdoğan, her seçim öncesinde olduğu gibi seçmeni konsolide ediyor. Konsolide ederken bir hedef koyar her zaman. Önümüzdeki yerel seçimlerden önce koyduğu sanal hedef; Amerika. Seçmenin Amerika karşısında konsolide olmasını istiyor. Trump'a bu kadar bulaşmasının, hem de ekonomik gerçekler ortada iken nedeni, başka bir şey olabilir mi?..
İnönü'nün Amerikan bayraklı fotoğrafını halka şikayeti bu çabadandır. İnönü umurunda değil, İnönü üzerinden CHP'yi Amerika ile ilişkilendirmek, kendisini ve partisini de karşısına konumlandırmak istiyor. Konunun İnönü'ye kadar uzanmasın suçlusu ise CHP!.. Amerika ile ilişkilendirebileceği bir açık vermedikçe CHP, kendisi o açığı üretiyor.
Adı kadar iyi biliyordu; İnönü'yü Amerikan bayraklı fotoğrafını halka şikâyet ederse, CHP'nin "devlet nezaketi için sallıyordu" diyerek, ABD Başkan Yardımcısı Johnson ile İsmet İnönü'yü aynı araba içinde Türk ve Amerikan bayraklarını salladığı fotoğrafının servis edileceğini... Algı operasyonu sayesinde CHP'nin Amerika'ya sahip çıkmak mecburiyeti ile köşesinde sıkıştırılacağını... Oysa, bu aralar Kemal Kılıçdaroğlu'nun bir Amerika seyahati ya da açıklaması falan olsaydı İnönü'ye bulaşmazdı.
Peşi sıra gelen hamlelere bakalım;
McKinsey olayı da kurmaca olabilir mi?.. Amerikan şirketi üzerinden, sözleşmeyi iptal ettiren büyük reis olarak halkın gözünde anti-Amerikancılığına artı puanlar yazdırmış mıdır?..
Şimdi buradan ilan ediyorum. Seçmen konsolidasyonu Amerika merkezli olarak çoktan başlamıştır. Aynı 24 Haziran'da olduğu gibi CHP de kamplaşmanın hedef tahtasıdır.
Ha, bu arada, merak edenler için cevaplayayım; Kanuni Sultan Süleyman 46 yıl tahtta kalmıştır. "Reis"in 2053 hedefi budur. 2071 hedefinde kimi geçmek istiyor?.. Onu ben de çözemedim!..