16 yılda Türkiye'yi çökerten program!
Arslan Bulut 01 Ocak 1970
İsmet İnönü'nün bir zamanlar Amerikan bayrağı taşıdığını söyleterek, Tayyip Erdoğan'a gündem değiştirme operasyonu yaptıran akıl, toplumsal cehalete güveniyor herhalde. Gerçi Tayyip Bey, "Ben tek bayrak tuttuğunu söylemedim ki" diyerek eleştirilere cevap vermeye çalıştı ama yine de iddiasını devam ettirdi.
Geçmişte, savaş kahramanı İsmet Paşa için "asker kaçağı" da denilmişti! Erdoğan'ın İsmet İnönü ile ilgili sözlerinin de bundan farkı yok. Kendisi de iyi bilir ki yabancı bir devlet başkanı veya başbakan Türkiye'ye geldiğinde iki ülkenin bayraklarıyla karşılama yapmak, bir diplomatik misafirperverlik gösterisidir.
Elbette İsmet İnönü'nün de kendi dönemindeki Türkiye'nin uluslararası ilişkileriyle ilgili eleştirilecek pek çok icraatı vardır ama meselâ komşu ülke Irak'a yapılacak işgal hareketi için ABD'den 90 milyar Dolar istememiş, "at pazarlığı" yapmamıştır veya Kuzey Irak'a girmemek şartıyla, Dubai'de 8 milyar Dolar krediye evet dememiştir!
***
Bize yönelik eleştiriler de benzer mantıkla yapılıyor. Kemal Derviş'le ilgili olarak, "Bakanlıktan istifa ederek DSP'nin parçalanması ve 57'nci hükümetin yıkılması operasyonunda rol aldı. Zira ABD, Irak'ı işgal edecekti ve Ecevit buna karşı çıkıyordu. ABD'nin Irak işgaline yardımcı olacak bir hükümet kurulması gerekiyordu! Kemal Derviş, DSP'den istifa edenlerle kurdukları yeni partinin başarısız olacağı anlaşılınca istifa ederek, CHP'ye geçti ve genel başkan yardımcısı oldu! Sonra da görevini tamamlamanın huzuruyla Türkiye'den ayrıldı! Zira artık AKP, iktidar olmuştu!" diye bir değerlendirme yapıyorum, birileri de buna cevaben, "Derviş ve AK Parti arasında ilişki kuracak kadar aklını kaybettin. Erdoğan nefretin, her türlü ahlâki değerini yok ediyor" diyebiliyor.
Ben kimseden nefret etmem! Ülkesine zarar verdiğini düşündüğüm insanlar için sadece üzülürüm. Gazetecilik ise gerçekleri halka duyurmak demektir. Gerçekleri ortaya koyunca, çıkarları bozulanlar, böyle temelsiz hakaretlere başvurur. Nefret ise gerçekten ahlâki değerleri yok edebilir ama cahillik ondan da kötüdür. Cahilin ahlâkı olmaz zaten! Çünkü cahil yalanlarla kandırıldığını göremez ve ahlâksızlığı ahlâk, yalanı gerçek diye savunduğunu anlayamaz. Gerçek dışı verilere dayalı propaganda işte bu tür insanlar üzerinde etkili olur.
***
Esasa gelince...
AKP iktidara gelince ABD, Irak operasyonunun düğmesine basmış. AKP de bu arada Kemal Derviş'in politikalarını devam ettirmiştir. 2006-2011 döneminde Merkez Bankası Başkanı olan Durmuş Yılmaz diyor ki, "Bu iktidar ülkeyi toplamda 6 yıl IMF'yle birlikte yönetti. 2002'de IMF programıyla iktidara geldiniz ama 16 yılın sonucunda ülkeyi getirdiğiniz nokta 2002'deki durumdur."
Yine Türkiye'nin en güvenilir ekonomistlerinden Erinç Yeldan da özetle şöyle diyor:
"Türkiye, ana aktörleri ulus-ötesi şirketler ve küresel finans sermaye grupları olan 'uluslararası yeni işbölümü'ne, bir ucuz ithalat ve ucuz iş gücü deposu olarak eklemlendi. Bu süreçte Merkez Bankası'nın izlediği dar çerçeveli ve dogmatik para politikaları reel ekonomide onarılması çok güç tahribat yarattı. Özü itibarıyla, ulus-ötesi tekeller ile yerli ve uluslararası sermayenin çıkarlarını gözeten bu programın yakın dönemdeki ana kurgulayıcıları IMF'nin döviz kuruna dayalı dezenflasyon ve Kemal Derviş güdümündeki 'güçlü ekonomiye geçiş programı' idi. AKP de 2003'ten itibaren bu programın baş yürütücüsü oldu ve hedeflerini harfiyen izledi.
Günümüzdeki dövizde aşırı oynaklık ve enflasyondaki baş döndürücü ivmelenme, söz konusu neoliberal projenin reel ekonomide yarattığı tahribatın doğrudan sonucudur."
Gerçek de budur!