« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

21 Eki

2018

‘Kaşıkçı olayı Riyad ile Ankara'yı yan yana hareket ettirmeye yönelik bir manevra’

Ceyda Karan 01 Ocak 1970

Kaşıkçı olayının Suudi Arabistan ile Türkiye arasında krize neden olabilecekken büyümediğine dikkat çeken Cahit Dilek, ABD’nin aracılığıyla İran’a karşı Türkiye-Suudi Arabistan işbirliğinin gelişebileceğini belirtti. İhvancıların son kalesinin İstanbul olduğunu söyleyen Dilek’e göre Kaşıkçı ile Türkiye’ye bir mesaj verilmek istendi.

Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğuna girdikten sonra haber alınamayan ve öldürüldüğü iddia edilen Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın akıbeti eşliğinde Türkiye-Suudi Arabistan-ABD üçgenindeki gelişmeler tartışılıyor. ABD Başkanı Donald Trump, Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'yu Riyad'ın ardından Ankara'ya gönderdi. Pompeo, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la görüştü.

Kaşıkçı olayı ve Türkiye-Suudi Arabistan-ABD üçgeninde ilişkileri nasıl etkileyeceğini 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Başkanı Cahit Armağan Dilek ile konuştuk.

‘SES KAYDINDAN BAHSEDİLİYOR, ORTADA SES KAYDININ BİR DÖKÜMÜ YOK'

Cahit Dilek, Kaşıkçı olayının açıklığa kavuşmamasının nedeni olarak kimsenin sonucunda nasıl etkileneceğini kestirememesi olarak gösterdi. Kaşıkçı'nın kaybolduğu gün bir ses kaydından bahsedildiğini hatırlatan Dilek, henüz kamuoyuna böyle bir ses kaydın dökümünden bahsedilmediğini belirtti:

"Sadece bu olay değil ama dünyanın başka yerlerinde yaşanan ya da Türkiye'de yaşanan başka olaylar da böyle karmaşık bir çizgi veriyor. Çünkü artık her şey birbiriyle çok bağlantılı hale geldi. Teknoloji, uluslararası ilişkiler birbiriyle bağlantılı hale geldi. Süper güç dediğimiz Amerika tek başına hareket edemiyor. Dolayısıyla olaylar birbiriyle çok yakından bağlantılı. Sanki olay başka bir ülkede olmuş da biz uzaktan bir yerden haber alıyormuşuz gibi bir Türk kamuoyuna haberler yansıyor. Kaynak da Türk yetkililer. Neden Türk basını kullanılmaz da onlar öne çıkartılır bilmiyorum. Bir şekilde burada kimse bu işi sahiplenmek istemiyor gibi bir hal var. Biraz da bu işin nereye varacağını kimse kestiremediği için zamana yayma şekli gelişti. 15 gün oldu ortada hiçbir şey yok. Daha ilk günden itibaren bir ses kaydından bahsediliyor fakat ortada bir ses kaydının dökümü yok. Öldürüldüğü söyleniyor ilk günden beri fakat ortada ne ceset var ne parçası var, hiçbir şey yok. Herkesten sanki bir şeyin kanıksanması bekleniyor gibi bir manzara var.

‘ABD, TÜRKİYE'Yİ EN ZAYIF ANLARINDAN BİRİNDE YAKALADI'

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı İlnur Çevik'in Yeni Birlik'te yayımlanan yazısını değerlendiren Dilek'e göre bu yazı, Kaşıkçı olayı ile ilgili Türkiye'den hala neden resmi bir açıklama gelmediğini, soruşturmanın yavaş ilerlediğini ortaya koyuyor. Dilek, aslında Suudi Arabistan ile Türkiye arasında krize neden olabilecek bu olayın büyümediğine dikkat çekti, ABD'nin aracılığıyla İran'a karşı Türkiye —Suudi Arabistan işbirliğinin gelişebileceğini ekledi:

"İlnur Çevik'in açıklamaları 15 gündür Türkiye'nin neden yumuşak tavır gösterdiği, niye böyle sert açıklamalarda bulunmadığının açıklamasını yapmış bir şekilde. Olay ilk başladığı zaman Türk hükümetinin yavaştan almasını gördüğüm zaman normal şartlarda bu olay Türkiye ile Suudi Arabistan arasını açacak krize yönlendirecek bir olay aslında, Amerika'nın da araya girmesiyle öyle bir hal aldı ki bu sanki Türkiye ile Suudi Arabistan'ı ortaklaştıracak özellikle İran'a karşı bir ittifaka yönlendirecek şekilde gelişiyor demiştim. İlknur Çevik'in bu yazısından da bu tespitimin doğru olduğunu düşünüyorum. Brunson krizi de bununla ilgili. Türkiye'nin 24 Haziran ile birlikte bırakın hükümet değişikliğini bir sistem, bir rejim değişikliğine gittiğini bu arada zaten en az iki senedir dengeliyoruz diyen bir kriz olduğunu gören Amerika'nın Türkiye'yi en zayıf anlarından birinde yakaladığını düşünüyorum. Onun dışında bu Brunson krizini Trump'ın bir şekilde tırmandırdığını düşünüyorum. Bunun karşılığında bir şekilde Brunson'ı aldılar. Türkiye'nin dış krediye ihtiyacı olduğunu biliyorlar. Benim anladığım Türkiye'ye tabiri yerindeyse bir ahlaksız teklifle gelebilirler buradan. Türk hükümetinin buna karşı çok dikkatli davranması lazım. Türkiye bir şekilde Suudi yönetiminin bu olaydaki rolünün üstünü kapatıp onun karşılığında da bir ekonomik kredi sağlanması, dış yardımın Suudiler üzerinden sağlanması böylece Türkiye ile Suudi Arabistan'ı birbirine bağımlı hale getirerek bunun Ortadoğu'da özellikle Suriye bağlamında ve sonrasında İran'a karşı ittifaka dönüşen operasyonda Suudi Arabistan ile Türkiye'yi yan yana hareket ettirmeye yönelik bir manevra olarak kullanacaklar diye düşünüyorum."

‘İHVANCILARIN SON KALESİ İSTANBUL'

Dilek'e göre ihvancıların son kalesi İstanbul ve Suudi Arabistan bu yüzden Kaşıkçı olayı ile Türkiye'ye bir mesaj vermek istedi. Dilek, Brunson'ın bırakılmasının Türkiye'nin çıkarları için kullanılamayacağını belirtti:

"Trump'ın eski ulusal güvenlik danışmanı çok net açıklamalarda bulunmuştu. Artık dünyada ihvanın tek temsilcisinin AKP olduğunu söylüyordu. Bolton da ondan farklı düşünmüyor aslında. Dolayısıyla bütün bu ihvancıların İstanbul'da toplandığı, artık hareketlerini buradan yönettiği bir şekilde düşünüldüğü zaman bu olayın da burada gerçekleşmesi Türkiye'ye bir mesaj olarak değerlendiriyorum. ‘Sen de bu ihvan konusunu bırak ve artık Suudi Arabistan ve Mısır ile birlikte ortaklığa katıl' diye bir mesaj verildiğini düşünüyorum. Zaten ihvancıların son kalesi burası. Katar bile hepsini sınır dışı etti. Kaşıkçı'nın ihvan ile olan bağlantısını düşündüğümüz zaman bu operasyonla birlikte artık buranın da onlar için güvende olmadığını mesajının da verildiğini düşünüyorum. Bu bizi muhtemelen geri adım attırmaya zorlayacaktır. Brunson krizini öyle bir çarptı ki Amerika, o da şu: Brunson verilmeden biz bir sonraki hiçbir adımı atamayacağız şeklinde diyalogu bu şekilde kurmuşlardı. Bundan sonra konusu artık daha yeni başlıyor. Brunson'ın verilmesini ‘sarı öküz' olarak değerlendirmiştim. Hemen ertesi gün Amerika'nın dışişleri bakanı tweet attı, ‘Biz tutuklu Amerikalıların da bırakılmasını istiyoruz' dedi. Artık onlar da çözülmeden bizim Amerika'dan alacağımız bir şey yok."

‘HEDEF TÜRKİYE'NİN SURİYE KUZEYİNDEKİ PYD YAPILANMASINI KABULLENMESİ'

Dilek, ABD'nin Menbiç'te oyalanmasının hedefinde Türkiye'ye Suriye'nin kuzeyindeki PYD yapılanmasını kabullenmesi olduğunu ifade etti. Brunson'ın tahliye edildiği ve İdlib mutabakatının yapıldığı gün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ısrarla Fırat'ın doğusunu gündeme getirdiğine dikkat çeken Dilek, Erdoğan'ın iç kamuoyundaki gündemi değiştirmeye çalıştığını söyledi:

"Amerikalıların Suriye politikasında dayatmalarla bizi karşı karşıya bırakacaklarını düşünüyorum. Onlardan bir tanesi de Amerikan Genelkurmay Başkanının ya da diğer bakanlarının söylediği Menbiç konusundaki oyalanma bir şekilde devam edecek. Oradaki oyalamaların hedefi de Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyindeki PYD yapılanmasını kabullenmesi. Orayı ikinci Kürdistan olarak değerlendiriyorum. Birinci Kürdistan Irak'ın kuzeyinde oldu. ‘İlk başta karşı çıktınız şu anda aranız çok iyi, ekonominiz gelişti, ticaretiniz gelişti. Benzer bir şeyi Suriye'nin kuzeyindekilerle de yaşayacaksınız. PKK ile bağlantılı olanları bir şekilde elimine ettik' en son açıklama onu gösteriyor. Diyor ki Dunford, ‘Biz artık siyasi seviyedekileri de karavana geçireceğiz. PKK'lı varsa alacağız'. Biz oradaki teröristleri askeri kanattakileri temizledik mesajı veriyor aslında. Bizim cumhurbaşkanı ya da dışişleri bakanının ‘Biz oraya gireceğiz, temizleyeceğiz' açıklamalarının aslında boşa çıkartıyor bu onların tamamen iç politikaya yönelik olduğunu görmemiz lazım. İdlib mutabakatı yapıldığı gün konuşulmasın diye muhtemelen veya Brunson'ın bırakıldığı gün Cumhurbaşkanı Erdoğan ısrarla Fırat'ın doğusunu gündeme getirdi. Tamamen iç kamuoyuna yönelik gündemi değiştirmek. Konjonktürler, aradaki askeri politik durum itibariyle çok da gerçekleşmeyecek. Türkiye'nin hamle yapmasını mümkün olmadığı bir durumda gündemi değiştirip asıl konuşulması gerekenleri gündem dışı bırakmaya çalışan bir açıklama olarak görüyorum. Bu iş Suudi-Türk ortaklığına doğru gidiyor. Pompeo'nun bugünkü Türkiye ziyaretinde Kaşıkçı ne kadar konuşuldu çok da emin değilim. Orada masaya baktığımızda ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey var. Orada PYD ve Suriye, İdlib konusu konuşuldu muhtemelen. Orada Türkiye ile Amerika araya Suudi Arabistan'ı da katarak Suriye'de yeni hamleler peşinde, yeni senaryolar konuşulduğunu düşünüyorum."

Ziyaret -> Toplam : 125,27 M - Bugn : 31800

ulkucudunya@ulkucudunya.com