‘Suudiler, ABD'nin desteğiyle İran ile çatışmaya girebilir’
Ceyda Karan 01 Ocak 1970
Yasin Atlıoğlu’na göre, Kaşıkçı olayı Suud Arabistan’a karşı ABD’nin eline önemli kozlar verdi. Atlıoğlu, hedefe konulan Veliaht Prens Selman'ın yeni yaptırımların hedefinde olacak İran ile çatışmaya girebileceğini söyledi. Atlıoğlu’na göre Türkiye, yeni süreçte daha zorlanacak ve İhvan’la ilişkileri dahil olmak üzere daha ‘pragmatik’ tutum alacak.
Suudi Arabistan vatandaşı ve Washington Post yazarı Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesi olayının aydınlatılmasına yönelik girişimler eşliğinde uluslararası bilek güreşi de devam ediyor. ABD başta olmak üzere Batı dünyasının aldığı tutumun cinayetin sorumlusu olmakla suçlanan veliaht prens Muhammed bin Salman'ın akıbetini nasıl etkileyeceği eşliğinde Ortadoğu'da yeni dengeler tartışılıyor.
Kaşıkçı cinayetinin yol açtığı yeni iklimde Ortadoğu'daki resmi, gelişmelerin Türkiye'ye olası etkilerini Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Öğretim Görevlisi Dr. Yasin Atlıoğlu ile konuştuk.
‘MUHAMMED BİN SELMAN BOZULAN İMAJINI DÜZELTMEK ZORUNDA'
Atlıoğlu, Kaşıkçı'nın öldürülmesini sıra dışı bir olarak tanımladı. Bu olayın Veliaht Prens Muhammed Bin Selman'ın Suudilerin reformcu yöneticisi imajına çok büyük zarar verdiğini dile getiren Atlıoğlu, Selman'ın bozulan imajını düzeltmek zorunda olduğunu ifade etti. Atlıoğlu'na göre Selman, Kaşıkçı cinayetinden dolayı bozulan imajını düzeltirken ABD başta olmak üzere Batılı ülkelere kesenin ağzını açmak zorunda kalacak:
"Her şeyden önce Kaşıkçı'nın Suudi Arabistan'ın İstanbul'daki konsolosluğunda öldürülmesi çok sıra dışı bir olay. Tarihte çok benzeri olmayan bir olay. Dolayısıyla da gerek uluslararası kamuoyunda gerekse Batı'da çok ciddi bir tesir uyandırdı, büyük bir şok yarattı. Zaten Amerika ile Suudi Arabistan arasında özellikle 2017'den beri tekrar canlanmaya başlayan, yani Trump ile Veliaht Prens Muhammed Bin Selman arasındaki o özel ilişkinin aslında bu süreç içerisinde Suudi Arabistan tarafının yaptığı buna benzer eylemlerin çoğuna Amerika'nın ses çıkarmaması gibi bir durum söz konusuydu. Lübnan başbakanının rehin alınması, Yemen'deki savaş suçları, diğer prenslere karşı yapılan uygulamalar. Bunların hepsinde Amerika sesini çıkartmadı. Ama bu kez olay çok olağanüstü. Amerikan başkanı da bu konuda tepkisini gösterdi. Avrupa Birliği ülkeleri ve bütün dünya buna karşı tepki koydular. Bu iki aşamada sanki 2017'den beri gelişen Suudi Arabistan ile Amerika arasındaki ittifakın ortadan kalkacakmış gibi bir izlenim verdi başlangıçta. Zaman geçtikçe anlaşılıyor ki Muhammed Bin Selman'ın bu cinayetten dolayı zor durumda kalması özellikle ilk geldiğinden beri ortaya koymaya çalıştığı Suudilerin reformcu yöneticisi imajına çok büyük zarar verdiğini görüyoruz. Yoksa benim düşüncem bundan sonraki süreçte Amerika'nın Avrupa Birliği'nin diplomatik baskısı ve kamuoyunda oluşan tepkiyle birlikte Muhammed Bin Selman'ın pozisyonunu korumakla birlikte Amerika'ya taviz vermesi söz konusu olabilir. Muhammed Bin Selman'ın yapması gereken bir şey var. Artık bozulan imajını düzeltmek zorunda. Bunu düzeltmeye çalışırken de ister istemez Amerika başta olmak üzere Batılı ülkeler ile iyi ilişkiler kurmak zorunda. Belki onlara Suudi Arabistan'ın finansal gücünden bir miktar daha fazla pay vermek zorunda."
‘KAŞIKÇI CİNAYETİNDEN DOLAYI SURİYE DEFTERİ KAPANIR GİBİ OLDU'
Atlıoğlu, Kaşıkçı krizinin başladığı günden beri Suriye ilgili sorunların gündemde yer almadığına dikkat çekti. Atlıoğlu, Kasım'daki yeni İran yaptırımlarına işaret ederek İran'ın Kaşıkçı olayının yerini olacağını belirtti:
"Daha da önemlisi bölgesel sorunlarda zaten Amerika ile hareket ediyordu ama daha aşırı birtakım hareketlerin de gelişmesi söz konusu olabilir. Özellikle İran meselesi 4 Kasım'da enerji ile ilgili yaptırımlarının devreye girmesi meselesi var. Arkasından Kongre ara seçimleri var Amerika'da. Bunları yan yana koyduğumuz zaman birinci olarak İran üzerinden bir şey beklenebilir. Kaşıkçı olayından beri Suriye meselesi ile ilgili bir aydır neredeyse hiçbir şey konuşmuyoruz. Kaşıkçı cinayetinden dolayı Suriye defteri sanki kapanır gibi oldu. Benim öngörüm Suriye'deki İdlib meselesi ve arkasından da Fırat'ın doğusu meselesi bir şekilde özellikle ABD ile Rusya arasında bir anlaşma sağlanırsa bundan sonraki günlerde konuşacağımız yer İran olacak. İran ile birlikte Lübnan Hizbullah'ını da düşünmek lazım. Artık Muhammed Bin Selman, İran ve Hizbullah konusunda aktif bir tutumu vardı, daha da aktif hale gelebilir. Amerika'nın Suudi Arabistan'a sattığı silahlar var. Oraya gidip gitmediğini bilmiyoruz ama sonuçta ciddi yüksek teknolojik silahlarla donatılmış bir Suudi ordusu da söz konusu. Muhammed Selman'ın bu sıkışmışlığı arasında Suudiler İran ile doğrudan çatışmaya girmeyi göze alamıyorlardı şu ana kadar. Ama böyle bir çatışma ufukta görünüyor olabilir, Amerika'nın desteğiyle beraber. Suudi ordusu Yemen'de test ediyor kendisini. Bundan sonra İran ile de bir çatışma söz konusu olabilir."
‘ARTIK RUSYA DA SUUDİ ARABİSTAN'DA BİR GÜÇ'
Rusya'nın Ortadoğu'da neredeyse temas halinde olmadığı hiçbir ülke olmadığı vurgusu yapan Atlıoğlu, Suudi Arabistan'da da bir güç unsuru olduğunu savundu. Atlıoğlu'ya göre Kaşıkçı cinayeti, ABD'nin eline daha fazla koz verdi:
"Lübnan meselesini göz ardı etmemek lazım. İsrail'in Suriye içerisindeki daha önce yaptığı hava saldırılarının da tamamen sona erdiğini söylemek mümkün değil. Daha dündü galiba İsrail Savunma Bakanı Suriye'deki operasyonlarımız devam edecek tarzı bir açıklama yaptı. Dolayısıyla Lübnan'a kayma gibi bir olasılık olabilir. Ama her şeyden önce Suriye'deki Hizbullah varlığının Suriye'den çıkması gerekiyor. Hizbullah, tekrar Lübnan'a ne zaman dönecek, esas mesele o. Lübnan'a döndükten sonra bir İsrail saldırısı belenebilir. Diğer taraftan Suudi Arabistan ile İsrail ve ABD arasındaki bu ittifakın bence Kaşıkçı cinayetiyle tamamen kırıldığını söylemek mümkün değil. Ancak şöyle bir şey olabilir. Bu cinayetten dolayı Amerika daha sert bir tepki gösterseydi, Suudi Arabistan'ı daha fazla dışlasaydı, böyle bir ihtimal söz konusu olabilirdi. Benim düşüncem Amerika'nın eline daha fazla koz verdi bu cinayet. Muhammed Bin Selman'ı sıkıştırma açısından ve yönlendirme açısından. Suudi Arabistan 2017'de Amerika ile bir ittifak kurdu. Ama 2017'nin Eylül veya Ekim ayında ilk defa Suudi Kralı Selman, Moskova'ya gitti. S-400'lerin alınması konusunda, enerji konusunda işbirliği gibi durumlar da söz konusuydu. Dolayısıyla Rusya da artık bölgede bir güç. Rusya'nın ilginç bir özelliği var. Bölgede neredeyse temas halinde olmadığı hiçbir ülke yok. Yani doğrudan çatıştığı bir ülke yok. Suudilerle de konuşuyorlar. Bu Kaşıkçı olayını eminim Rus yetkililer de bir fırsat olarak görüyorlardır. Rusya ilk Suriye'ye girdiği dönemde petrol fiyatlarını düşürme konusunda Suudi Arabistan stoklarını bile tüketmeyi göze almıştı. Suudi Arabistan'daki birtakım ekonomik problemlerin temel kaynaklarından biri bu. Suudiler de artık Rusya ile bir restleşme veya stoklarını kullanma gibi benzer bir şey yapmayacaklardır. Rusya ile bir enerji işbirliğini canlandırmaya çalışacaklardır. Alternatif olarak da ABD'nin Kaşıkçı'dan sonra yaptığı az da olsa sert açıklamalara karşı Rusya faktörünü de kullanmaya çalışacaklardır. Başta silah satışı olmak üzere. Sadece ABD değil, Almanya'sı, Fransa'sı, bunlar Suudi Arabistan'a en çok silah satan ülkeler arasında. Ruslar da bunu bir fırsat olarak görüp, silah pazarından pay almak istiyor olabilirler diye düşünüyorum."
'TÜRKİYE'Yİ KASIM AYINDAN İTİBAREN OLDUKÇA ZOR BİR SÜREÇ BEKLİYOR'
Atlıoğlu, Türkiye'yi Kasım ayında devreye girecek yeni İran yaptırımlarından dolayı oldukça zor bir sürecin beklediğini söyledi. Atlıoğlu, Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik krizi henüz atlatmadığını belirtti, ABD ile ilişkilerin bozulmamasına bu yüzden özen gösterilmesi gerektiğini ekledi:
"Suudi Arabistan'ın Kaşıkçı cinayetinden sıkıştırılmasından kısa bir süre önce Türkiye'nin de rahip Brunson üzerinden Amerika ile yaşadığı sorunlara baktığımızda Türkiye'ye de Suudi Arabistan'dakine benzer bir sıkıştırma uyguladı Amerika. Doların yükselmesi, yaşanan ekonomik kriz Türkiye'yi de sıkıştırmaya başladı. Aslında Kasım ayının başı yani Amerikan yaptırımlarının başladığı döneme gelirken Suudi Arabistan sıkışmış durumda. Türkiye de ekonomik krizi geçici bir süre atlattı gibi gözükse de Amerika ile ilişkileri bozmaması gerekiyor. Muhammed Bin Selman'ın bir konferanstaki konuşmasında dikkat çekici bir şey vardı. Bu cinayetten dolayı Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerini bozdurmayın gibisinden bir laf etti. Suudi Arabistan ile Türkiye arasındaki ilişkiler Arap Bahar'ı başladığında yine iyiydi ama Sisi'nin yaptığı askeri darbeden sonra Müslüman Kardeşler'in devrilmesi bir anda Katar-Türkiye bloğu ve karşısında da Suudi Arabistan-Mısır bloğu ortaya çıktı. Bloklaşmanın tekrar aynı potada eritilmesi, bir birleşme sanki söz konusuymuş gibi. Çünkü Muhammed Bin Selman, Türkiye ile de iyi oluruz, Katar ile de iyi oluruz dedi. Oysa Katar'a 2017'den beri yaptığını bırakmamıştır. İran'a karşı olası bir operasyon konusunda veya en azından İran'ın bölgedeki alanını daraltma açısından Suudi Arabistan, Katar, Türkiye ve ABD'nin önderliğinde bir birliktelik de söz konusu olabilir. Bu Türkiye açısından çok da iyi olmaz. Türkiye'nin 2016'dan beri kurduğu Rusya, İran ekseninde bir ilişki var. Bunu tamamen kırma gibi bir risk söz konusu. Rusya'nın İran'a karşı yapılacak bir şeye tavrı ne olacak? Dolayısıyla Türkiye bunu da düşünmek zorunda. Kasım ayından itibaren Türkiye'yi oldukça zor bir süreç bekliyor. Diğer taraftan İran'ın, Suriye'yi karşısına alma gibi bir risk var. Ama öbür taraftan da Amerikan'ın ekonomik baskılarından dolayı da bir sıkışmışlık söz konusu."
‘RİYAD, SURİYE'DE DESTEKLEDİĞİ GRUPLARIN LİDERLERİNİ KENDİ HİMAYESİNDEN ÇIKARTIYOR'
Suriye'deki savaşın bitmek üzere olduğunu söyleyen Atlıoğlu, Riyad'ın Suriye'de desteklediği gruplara desteğini kesmeye başladığına dikkat çekti. Atlıoğlu, Türkiye'nin de aynı şekilde Suriye defteri kapandıktan sonra Müslüman Kardeşler'e eskiden gösterdiği desteği azaltacağını savundu:
"Arap Bahar'ının başında böyle bir durum söz konusuydu. Türkiye'nin Ortadoğu, genel Arap Baharı'na bakışı veya Suriye politikasına baktığımızda Müslüman Kardeşler üzerinden bir politikaydı. Mısır'da Müslüman Kardeşler'in iktidara çok kısa sürede gelmesi Türkiye'deki iktidarı cesaretlendirdi. Bir beklenti içerisine girildi. Acaba Mısır'dan sonra Suriye veya diğer ülkelerde de benzer iktidarlar söz konusu olabilir mi diye düşündüler. Bugünkü gelinen noktada Suudi Arabistan'ın İhvan'a karşı aldığı tavır Türkiye'nin de onların yanında olması bölgesel anlamda bir ayrılığı ortaya çıkartacağını pek zannetmiyorum. Çünkü Suriye'deki savaş bunu çok etkiliyordu. Suriye'deki savaş da neredeyse bitmek üzere. Bu saatten sonra Suudi Arabistan Suriye'deki desteklediği grupların liderlerini kendi himayesinden çıkartmaya başladı. Son bir yıldır Suudi Arabistan'daki bu olaylara karışmış birçok kişi Avrupa'ya kaçtı. Türkiye'deki Müslüman Kardeşler yapısına Türkiye'nin belli bir süre sonra eskiden verdiği desteği vermeyeceğini düşünüyorum. Suriye meselesi kapandıktan sonra Müslüman Kardeşler'in Türkiye'deki varlığı Türkiye için bir mesele haline de gelebilir. Özellikle Suudi Arabistan ve Amerika ile bir sorun teşkil ederse Müslüman Kardeşler'in de bir süre sonra Türkiye'den en azından tasfiye edilmese de eskiden verilen destekten mahrum kalacaklarını, ortada kalacaklarını söyleyebilirim. Bu Suriye savaşına katılmış bütün muhalefet için söz konusu. Savaş bitikten sonra bunlara olan ihtiyaçlar bitiyor. Dolayısıyla bunların ortada kalması ve destek bulacakları ülkelere gitmeleri gibi bir durum söz konusu olabilir. Muhalefetin üst tabakasındaki kişilerden bahsediyoruz."
‘RİYAD'IN SURİYE'DEKİ KÜRT OLUŞUMUNA VERDİĞİ DESTEĞİ TÜRKİYE'NİN ENGELLEMESİ GEREK'
Atlıoğlu, ekonomik krizin Türkiye'nin çözmesi gereken öncelikli konu olduğunu belirtti. Atlıoğlu'na göre Erdoğan yönetimi, Riyad'ın Suriye'deki Kürt oluşumuna verdiği desteği engellemesi gerek:
"Türkiye'nin Müslüman Kardeşler konusunda ısrarcı olacağını zannetmiyorum. Çünkü 2011-12'deki konjonktür yok, çok değişti. Bu ekonomik kriz meselesi Türkiye'nin önceliği. Filistin konusunda da artık Türkiye'nin yerine rolü Mısır almış durumda. Mısır geçen seneden beri bir uzlaşma anlaşması yaptırdı mesela Kahire'de Hamas ile el-Fetih arasında. Dündü galiba Mısırlı yetkililer Gazze'deydi. Türkiye arka planda kaldı. 2012'de Filistin konusunda da çok öndeydi Türkiye. Türkiye 2016'dan beri zaten pragmatik bir politika izliyor. Bu bence çok da kötü bir şey değildir. Pragmatik politika izlemek zorunda. Türkiye'nin daha fazla maceraya katlanabilecek bir durumu söz konusu değil. Müslüman Kardeşler üzerinden iç politikada belki devamlılığı olabilir ama dış politika açısından ben çok bir değeri olduğunu düşünmüyorum. Suudi Arabistan ve Amerika ile ilişkilerin bozulmasını göze alarak Müslüman Kardeşler'in destekleneceğini düşünmüyorum. Türkiye'nin Suudi Arabistan'ın Suriye'nin kuzeyindeki Kürt oluşumuna verdiği desteği engellemesi gerekiyor. Dolayısıyla Suudi Arabistan ile Müslüman Kardeşler konusunda ısrar ettiğiniz takdirde Suudi Arabistan da bu yolla karşı bir koz ortaya koyuyor. Aslında dengeleniyor. Türkiye açısından bir tehdit bu. Hiçbir şey yapmasalar Fırat'ın doğusundaki o yapılanmanın daha maddi açıdan güçlenmesini sağlayacaktır. Dışarıdan gelen paraya da kimse itiraz etmez. Türk hükümetinin buna da dikkat etmesi gerekiyor."