« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

29 Eki

2018

İdeolojiye şeytan karışır

Salih Cenap Baydar 01 Ocak 1970

Genel yayın yönetmenimiz İbrahim Kiras, son derece önemli ve değerli bir çaba göstererek uzun soluklu bir yazı dizisiyle İslamcılık meselesini ele alıp enine boyuna tartıştı. 13 Ekim tarihli “İslamcılık İdeoloji mi?” başlıklı makalesinde sorduğu ve cevapladığı soru ile ilgili bir katkı sağlamaya çalışacağım.

Kiras, ideolojilerin bir siyasi ve/veya toplumsal tasarım, bir ütopya, bir vizyon, bir yol haritası sunduğunu, bu açıdan bakılınca İslamcılığın da bir ideoloji olduğunu söylüyor. Ancak ona göre “geçmiş iyi günlere dönmek” şeklinde özetlenebilecek İslamcı ütopyanın “ileriye dönük” yeni bir toplumsal düzen arayışının/vaadinin olmaması onu diğer ideolojilerden ayırıyor.

Reaksiyoner tabiatı, bugünün ve yarının problemlerinin çözümlerini “şanlı mazide” araması İslamcılığı bir ideoloji olarak zayıflatsa da ideoloji olmaktan çıkartmaz gibi geliyor.

***

İslamcılık, mazisi 150 seneden uzun olmayan, tıpkı “idrake giydirilen diğer deli gömlekleri” gibi Avrupa menşeli bir ideoloji. Yusuf Akçura, “Osmanlı ülkelerinde, garpten feyz alarak, kuvvet kazanmak ve terakki arzuları uyanalı, belli başlı üç siyasî yol tasavvur ve takip edildi sanıyorum” diye başladığı “Üç Tarz-ı Siyaset” isimli meşhur eserinde, Osmanlıcılık, Türkçülük ve İslamcılık ideolojilerinin üçünün de “terakki arzuları” çerçevesinde kurgulanan Batı kaynaklı ideolojiler olduğuna dikkat çeker.

“Müslümanlık” ve “İslamcılığın” birbiriyle nasıl kesin olarak ayrıştığına dikkat çekmek istiyorum.

Büyük müfessir Elmalılı Hamdi Yazır, Hac Suresi’nin 52. ayetini tefsir ederken şunları söylüyor:

Temennînin asıl anlamı, gönlün arzu ettiği şeyi kişinin kendi içinde, hayalinde şekillendirip canlandırmasıdır. Zihinde canlandırılmış olan bu tabloya “ümniyye” veya “münye” denilir ki, Fransızca “ideal” diye tabir edilir. Son zamanlarda bu kelime felsefede hayli önem kazanmış ve idealizm adı ile bir felsefe ekolünün oluşmasına kaynak görevini yapmış ve sanki uydurma olduğunun belli olmaması için dilimize tercüme edilirken “mefkûre” kelimesi uydurulmuş ve her tarafa yayılmış. Şu hâlde “temenni”, bir ümniyye beslemek, bir mefkûre kurmak demek olur. İdealistler bütün gerçeklerin aslının “benlik” de olduğunu varsaydıkları için, nefsin istek ve arzusunu her gerçeğin temel taşı gibi görmek isterler. Bu yüzden hayatta başarılı olmuş büyük adamları hep idealci (idealist) kabul ederler. Bununla ulûhiyyet ve nübüvvet meselesini de çözdüklerine inanarak, peygamberi bir ideal kurmuş, bir müddet programını yapmakla uğraşmış, sonra da peygamberlik davasıyla ortaya atılmış bir idealist gibi göstermek isterler. Fakat Kur’ân özellikle bu âyetle anlatıyor ki, peygamberlik bir arzu bir temenni işi değildir. “O hevadan (kendi nefsinden) söylemiyor; Kur’ân sadece bir vahiydir, ancak vahyolunur” (Necm, 53/3-4) âyetiyle anlatılan peygambere temenni yakışmaz, çünkü vahiy tamamen hakkın emridir. Ümniyye’ye ise şeytan karışır. Başkaları şöyle dursun peygamber bile, insanlık gereği temennide bulunduğu vakit Şeytan onun arzusuna şüpheler karıştırır. Ümniyye (temenni) ise, heves ve hayal ile isabetsizlikten kurtulamaz. Demek ki peygamberlerin ismeti (masum olmaları) kesinlik ifade eden vahiy yönüyledir, yoksa içtihadıyla hareket ettiği zaman hata yapması mümkündür.

***

“İslam”, peygamberler de dâhil hiçbir beşerin, zannı, temennisi, yahut şahsi arzuları üzerine inşa edilmiş olmadığı için asla bir ülkü, bir mefkûre, bir ideal veya ideoloji seviyesine indirgenemez. İslamcılık da, ülkücülük de, cemaatçilik de, tarikatçılık da birer “mefkûre” olmaları hasebiyle İslam’la aynı ontolojik düzlemde bulunamazlar, zira bu “ideolojiler” bir takım akıllı/cerbezeli zevatın zan ve temennilerinden ibarettirler.

Büyük anlatıların şaka malzemesi olduğu, ideolojilerin gömüldüğü post modern zamanlardayız. Müslümanlar’ın İslamı tüm hayatı detaylı olarak tanzim eden bir ideoloji gibi değil de temel prensipleri belirleyen ilahi dayanak noktası gibi algılaması ve ne kadar cezbedici reçeteler sunarlarsa sunsunlar ideolojilerin/ümniyelerin “şeytanî” tarafını akıldan hiç çıkartmaması gerekiyor.

Ziyaret -> Toplam : 125,26 M - Bugn : 16174

ulkucudunya@ulkucudunya.com