« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

10 Tem

2008

Güler Yüzlü Sosyalist: Mehmet Ali Aybar

Feza Kürkçüoğlu 01 Ocak 1970

Türkiye sol hareketinin önde gelen isimlerinden Mehmet Ali Aybar, aramızdan ayrılalı on iki yıl oldu. ıo Temmuz 1995'te İstanbul'da ölen Mehmet Ali Aybar, yaşamı boyunca sosyalizmi, kendi deyimiyle "Güler yüzlü sosyalizm"i savundu.

Gelin, sosyalist putlara tapınmayı reddeden ve bağımsızlığı savunan Mehmet Ali Aybar'ın 87 yıllık yaşamının kilometre taşlarını birlikte okuyalım...

1908 İstanbul doğumlu olan Mehmet Ali Aybar, Galatasaray Lisesi'nin ardından İstanbul Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Öğrencilik yıllarında sporla ilgilenen Mehmet Ali Aybar, 1928-1935 yılları arasında Türk Milli Atletizm Takımı'nda yer aldı. 100 ve 200 metre bayrak yarışlarında Türkiye rekorları kıran Aybar, 1931'de Balkan şampiyonu olan 4x100 bayrak takımının yıldız atletlerinden biri oldu.

1936'da İstanbul Hukuk Fakültesi'nde Anayasa Hukuku Asistanı olan Aybar, 1942 yılında Devletler Hukuk Doçenti oldu. 1945'te Vatan gazetesinde tek parti rejimini hedef alan "Kağıt Üzerinde Demokrasi" adlı yazıları yayınlandı. Yazıları nedeniyle 1946'da doçentlik görevine son verildi.

Mehmet Ali Aybar, 1947'de haftalık Hür gazetesini yayımlamaya başladı. Hür gazetesinin yayınlanması Sıkıyönetim Komutanlığı'nca yasaklanınca, İzmir'de Zincirli Hürriyet'i çıkarmaya başladı. Sabahattin Ali, Orhan Veli, Aziz Ne-sin'in de yazdığı Zincirli Hürriyet gazetesi, "Amerikan yardımı"na karşı çıkacaktı. CHP'nin yönlendirdiği gençler, matbaayı basarak Zincirli Hürriyet'i yaktılar. Gösterilerden korktukları için hiçbir matbaanın gazeteyi basmak istememesi üzerine Zincirli Hürriyet, İstanbul'da yayınlanmaya başladı.

PAŞAKAPISI CEZAEVİ'NDE

Mehmet Ali Aybar, 28 Mayıs 1949'da İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde "Hükümetin manevi kişiliğine yazıyla hakaretten" 1 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. Paşakapısı Cezaevi'nde yatarken Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nce açılan davada, Cumhurbaşkanına hakaretten 3 yıl ağır apis cezasına hüküm giydi.

1950'de genel afla özgürlüğüne kavuşan Aybar, 1951 yılında İstanbul'da avukatlığa başladı. 1962 yılına dek avukatlık yapan Aybar, 9 Şubat 1962'de Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı seçildi. 1965 seçimlerinde TİP İstanbul Milletvekili olarak Meclis'e giren Aybar, bu görevi 1969 yılına dek sürdürdü.

1967'de Vietnam'da Amerika'nın işlediği savaş suçlarını yargılamak üzere kurulan Russel Mahke-mesi'ne yargıç olarak çağrılan Aybar, Russel Mahkemesi Tahkikat Komisyonu Başkanı olarak Vietnam'a giderek bir ay boyunca incelemelerde bulundu. 1967'de Russel Mahkemesi'ne sunulan heyet raporuna göre mahkeme; ABD'yi, Vietnam'da soykırım suçu işlemekten suçlu buldu.

Aybar'ın, 1968'in ağustos ayında Sovyetler'in Çekoslovakya'yı işgalini kınayan bir demecinin ya-yınlanmasıyla birlikte TİP içinde ayrışma süreci başladı. 1969 seçimlerinde TİP'in beklenen başarıyı sağlayamamasının sorumluluğunu üstlenen Aybar, önce başkanlıktan, 1970 yılında da partiden istifa etti.

Mehmet Ali Aybar, 1970 yılında 15-16 Haziran direnişi nedeniyle yargılanan DİSK'in avukatlığını üstlendi.

1975 yılında TİP'ten ayrılan arkadaşları ile sonradan Sosyalist Devrim Partisi (SDP) adını alacak lan Sosyalist Parti'yi kurdu ve 1975 yılından 1979 yılına dek SDP'nin genel başkanı oldu.

12 Eylül 1980 darbesinden sonra, 1984'e kadar süren DİSK davasında bütün duruşmalara katılarak DİSK'i savundu.

Çeşitli gazete ve dergilerde yazıları yayımlanan Aybar'ın; "Bağımsızlık, Demokrasi, Sosyalizm", "12 Mart'tan sonra Meclis Konuşmaları", "Marksi-zimde Örgüt Sorunu", "Neden Sosyalizm" ve "TİP Tarihi" adlı kitapları bulunmakta.

1980'li yıllardan başlayarak demokrasi ve sosyalizm mücadelesinin yanı sıra insan hakları eylemlerinin de yılmaz savunucusu olan Mehmet Ali Aybar, dimdik duruşu, endişesiz tavrı, kararlılığı ve yüzünden eksik olmayan gülümsemesiyle bizlere örnek oldu. 1988 yılında TKP davasından gözaltına alınan ve Edirne'de hücrede "kendini astığı" iddia edilen -hep böyle derler! - Mustafa Gülmez'in İstanbul Karacaahmet'te mezarı başında bir konuşma yapan Mehmet Ali Aybar, cenazeye katılan bir avuç insanın ağlayarak dinlediği konuşmasını: "Benim yaşımdakilerin, gencecik çocukların mezarları başında konuşmak zorunda kalmayacağı günler de elbette gelecektir" diye bitirmişti...

Ömrünü sosyalizm mücadelesine adayan, öldüğü güne kadar mücadeleden vazgeçmeyen sevgili Aybar, ışık içinde kal!

TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ'NİN TÜRK TOPLUMUNA GETİRDİĞİ YENİLİK

Mehmet Ali Aybar diyor ki:

1- Sizce TİP'in Türk toplumuna getirdiği en önemli yenilik ne olmuştur?

Halkımız yüzyıllar boyunca güçlü bir merkeziyetçi devletin baskı ve ezgisi altında yaşamıştır. Osmanlı devleti her şeydi. Kendisinden evvel, kendisinden sonra ve kendisi dışında hiçbir varlığa hürriyet ve en küçük bir kendiliğinden oluş ve hareket tanımak istememiştir. Halk, merkezin buyruklarını körükörü-ne yerine getirmekle görevlidir. Bu devlet son derece teşkilatlı bürokratik bir maki-naydı. Batı kapitalizminin nüfuzu ve hâkimiyeti altına girdikten sonra da devletin bu niteliği, halkla olan ilişkilerinde, eğişmemiştir. Türkiye halkı bir millet olmanın bilincine Milli Kurtuluş Savaşımızla ulaşmıştır. Bilinçlenmesinin ikinci aşaması da 1946-50 arasında olmuştur.

Halkımız tek dereceli seçimin uygulanması ile merkeziyetçi, amansız güçlü ve herşey olan devletle -yani idare edenlerle- kendisi arasındaki mesafeyi görmek ve kavramak fırsatını bulmuştur. Ve de halkımız bu tarihden beri idare edenleri kendisinin işbaşına getirip değiştirebileceğini anlamıştır. Ve "oy hakkı"na namusu gibi sahip çıkmıştır.

Şimdi TİP halkımızın bu bilinçlenme sürecinde üçüncü aşamayı temsil ediyor. Emekçi halkımız kendi öz partisi ile birlikte iktidarı almanın ve bir numaralı vatandaş olmanın yolunu buluyor; bir numaralı vatandaş olmanın sevincine onuruna hak ve hürriyetlerine kavuşuyor. Bence

TİP'in getirdiği en büyük yenilik buradadır. Şüphesiz buna bağlı olarak TİP tarihimizin bütün ileri adımlarının da mirasçısı olmanın gücünü taşıyor. Milli Kurtuluş hareketinin bayrağı TİP'in elinde dalgalanıyor.

Türkiye'yi Atatürk dış politikasına döndürmek istiyoruz. Bu işi yalnız emekçi halkımızın yapabileceğini biliyoruz. Ve emekçi halkımızın en uyanık temsilcileri milli bağımsızlığın ve ileri bir toplum olmanın başarıcı, ilerici gücünü emekçi halk kitlelerinin temsil ettiği gerçeğini bilinçle kavrıyorlar ve bilinçle-nenlerin sayısı gittikçe artıyor, bütün halkımız kavrar hale geliyor. Reformları, köklü dönüşümleri yalnız TİP başarabilir. Ve mutlaka başaracaktır. TİP güzel yarınlara mutlu yarınlara açılan kapıdır.

Halkımıza güven veren ve halkımızın kendi özgücünü bilinçle kavramasına hizmet eden ilk siyasal örgüttür. TİP'in yeniliği buradadır.

2- TİP'in bu aşamaya ulaşmasında tarihsel ileri adımların mirasçısı olduğu kadar, günümüzün başka ilerici kuruluşlarının ve günlük politika dışında kalan kurumların yan güçler olarak etkisi ve yardımı nedir?

Toplum yapısının değişmesinde emekten ve halktan yana olan bütün kuvvetlerin derece derece rolleri vardır. Memleketimizde emperyalizme karşı ve halktan yana olan kuvvetler yalnız TİP'ten ibaret değildir. Öğrenci derneklerini, öğretmen derneklerini, toplumcu yazarları, ve bütün ilerici dernekleri ve silahlı kuvvetlerimizi bu arada saymak gerekir. Ama toplumun temel yapısını değiştirmek ancak iktidarı ele geçirmekle mümkün olduğundan, bu kuvvetlerin en ucunda hiç şüphesiz politik bir örgüt olan TİP yer alır. Böylece aşama, toplumun bütün ilerici kuvvetlerinin dayanışma ve tarihin akışı içindeki işbirliğiyle meydana gelir. Ama politik olmayan bütün öbür kuvvetler aslında güçlerini, aralarında doğrudan doğruya bir bağ bulunmasa da, gene politik örgütün varlığından alırlar. Çünkü, tekrar edelim büyük kitleleri harekete getirmek ve hedefe ulaştırmak ancak bu siyasi örgütün, yani TİP'in işidir. (...)

Eylem dergisi, 1 Ekim 1965, Sayı: 20 Kaynak: Birgün

Ziyaret -> Toplam : 125,26 M - Bugn : 12194

ulkucudunya@ulkucudunya.com