Kılıçdaroğlu’nun avukatı Çelik: Yargının rezil durumunu görmüş olduk
Zafer Arapkirli 01 Ocak 1970
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik, Seyr-i Sabah programında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Kılıçdaroğlu için sarf ettiği sözlerin hakaret olarak nitelenmemesini eleştirdi. Çelik, eleştirilere fezleke düzenleyen yargının bu sözleri hakaret olarak nitelememesini ‘rezillik’ kelimesiyle tanımladı.
Son yıllarda meclis çatısı altında özellikle muhalefet milletvekillerinin sözlerinin ardından sık sık davalar açıldığı görülüyor. Tüm bunlara rağmen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu için dile getirdiği "İspat etmezse şerefsiz ve alçaktır. Bir çirkefle karşı karşıyayız. Biz onun boğazına hangi çıngırakları takacağız? Bir düzenbaz söz konusudur. Bu adam edepsiz siyaset yapıyor. Türkiye böyle bir sahtekar görmemiştir" sözleri hukuk sistemi tarafından ifade özgürlüğü ve eleştiri hakkı kapsamında değerlendirildi. Kemal Kılıçdaroğlu'nun avukatı Celal Çelik, Seyr-i Sabah programında bu kararı değerlendirirken mevcut hukuk sitemini eleştirdi. Çelik, diktatör eleştirilerine dahi davaların açıldığı hukuk düzeninde yapılanı yanlış bulduğunu dile getirdi:
‘PES EDERSEK, DİKTATÖRLÜK KAZANACAK'
"Önce Türk yargısı ile ilgili değerlendirme yapmak gerekiyor: FETÖ yargısının egemen olduğu dönemde dokunan yanar diye bir laf vardı. Kimsenin FETÖ özelinde eleştiri yapması mümkün değildi. FETÖ'den bu taktikleri öğrenen Erdoğan, hukuksuzluklarla bizi karşı karşıya bırakıyor. Üzüldüm çünkü yargının rezil durumunu görmüş olduk. Siyasilere düzenlenen fezlekelere bakınca üzülüyorsunuz. Siyasiler diktatör deyince dava açılırken böylesine alçakça hakaret ve küfür kapsamlı sözlere ifade özgürlüğü deyince üzüldüm. Özellikle alçakça dedim, savcıdan cesaret aldım. Biz mücadele etmek durumundayız. Recep Tayyip Erdoğan yargısında pes edersek diktatörlük kazanacak.
AİHM içtihatları var, AYM içtihatları var. Erdoğan yargısı cümlesinde bir hakaret yok yargı var. Şimdi Erdoğan ismi kötü bir isim mi? Biz FETÖ yargısı derken Erdoğan yargısı diyemeyecek miyiz aynısını yaparken? Örnekler üstünden yargı siyaseti yapmak durumundayız. Biz bu karara sevindik. Biz bu sözleri yansıtacağız. CHP'liler tarafından bu sözler iade edilmeli. Biz bunları kullanacağız. Yargı çifte standardı kaldırmaz. Ya hakarettir ya değildir. Biz aynını AKP'lilere ifade ettiğimizde bize dava açılırsa bu açık standardı açık bir biçimde gösterir. BU hukuk mücadelelerini AİHM'e yansıtacağız.
‘MAN ADASI İDDİALARI DOĞRULANDI, DEKONTLARIN GERÇEKLİĞİ TEYİT EDİLDİ’
AİHM'nin içtihatları ve istisnaları var: Yapılan eleştirilerin haklı dayanakları olması lazım. Haklı dayanaklar varsa yaptırıma tutulmuyor. Burada öyle bir durum yok. Sayın Süleyman Soylu paçalarından yolsuzluk akıyor dedi Sayın Erdoğan için. Evde ailesinin yüzüne nasıl bakıyor dedi. Yakın geçmişte böylesine ağır ithamlar yapmış birinin yine ona sığınma ve yaranma güdüsünü anlayışla karşılıyorum. Bu güdüden hareketle hiçbir dayanağı olmaksızın eleştirinin ötesinde küfür edilmiştir Kılıçdaroğlu'na. Genel başkanımız haklı eleştiriler yapıyor, kamu yararı bunu gerektiriyor. Sıfırlama tapeleri, kupon araziler oldu. Bununla ilgili veriler varken ana muhalefet partisi başkanının yolsuzluk eleştirisi yapması normaldir.
Man adasındaki hukuk katliamını hatırlayalım: Yapılan açıklamaların tamamının doğru olduğunu göstermek zorundayız. Cumhuriyet başsavcılığı bunu kabul etti. Burak Erdoğan'ın kurduğu, Mustafa Erdoğan'ın dahli, böyle bir şirketin Man adasında kurulduğunun belgesini getirdik. Bu iddia doğrulandı. Dekontların gerçekliği teyit edildi. Bu şirketin Azeri bir iş adamına ait başka bir şirketi satın aldığı, bunun için hiçbir ödeme yapılmadığı mahkemeye sunuldu. Bunlar doğruyken mahkeme yargıçları tarafından hukuksuz kararlarla karşı karşıya kaldık. Hiçbir zaman 100 bin liralık tazminat verilmemişken milyonluk tazminatlar verildi. 3 dava açıldıktan sonra 3 mahkemenin hakimi de derhal oradan alındı sürüldü ve yerlerine iki yıllık hakimler verildi. Bunlardan birisi FETÖ'den tutuklanmış ihraç edilmiş sonradan mesleğe iade edilmiş birisi. Böylesine hakimlerin nesnel davranma şansı yoktu. İstanbul Anadolu adliyesinde 20'den fazla asliye hukuk mahkemesi var. Diğer bütün hakimler yerinde dururken kararname bile çıkarmadan sadece bu davaların düştüğü üç hakimi yerinden alıp yerine emin olduğunuz hakimleri koyarsanız biz bunu sorgulamak zorunda kalırız. Bu yüzden biz bu hakimleri reddettik. Tazminatlarla karşı karşıya kaldık onlar hala kesinleşmiş kararlar değil hala istinaf mahkemesinde inceleme bekliyor. Sonrasında Yargıtay'a gidecek. Bu Yargıtay bile bu kararlara geçit veremeyecektir. Yargılamayı ayırmak zorundayız. Manevi davaları ayıralım. Genel başkanımızla ilgili dikizlemek sözüyle ilgili iddianame düzenlendi. Genel başkanımız kadınların kıyafetiyle neden uğraşıyorsun demişti. Meclis kürsüsünde diktatör tanımlamasıyla alakalı fezleke düzenlendi. Yolsuzluk eleştirileri yüzünden dava açıldı. Bilal Erdoğan'a yönelik eleştirilerden ötürü Türkiye özelinde eleştirileri vardı, bundan dava açıldı.
‘SAVCIYI ŞİKAYET EDECEĞİZ, AKP'LİLERE FARKLI BİZE FARKLI DAVRANIYOR'
Bu kovuşturmaya yer yok diyen savcıyı şikayet edeceğiz. Suç işledi. En kötü olasılıkla görevini kötüye kullandı. Farklı siyasilerle ilgili değerlendirmelerini biliyoruz. AKP'lilere farklı bize farklı davranıyor. Biz bunların notunu almak durumundayız. Böylesine bir şey söz konusu olamaz. Bir savcı kendisine yansıyan olaylarda birinde dava aç birinde açma diyemez. İtidalli davranmanın her iki tarafta olması lazım. Bir yandan küfürler edip bir yandan eleştirilere davalar açıp cezalar verdiriliyorsa buna karşı susma şansımız olamaz. Bu karar Cumhurbaşkanı veya AKP'lilere karşı soruşturma geçiren tüm kişiler için emsal oluşturacak. Bunu talep eden herkese bu kararları sunacağız. Çifte standardın yargıçlar nezdinde görünür olmasını sağlayacağız."