Osman Kavala vakası, önce adaleti savunacağız
Orhan Bursalı 01 Ocak 1970
Osman Kavala içeride bir yılı aşkın tutuklu ve neden tutuklu olduğu konusunda bilgi sahibi değil, çünkü iddianamesi yazılmadı. Daha önce mesela Büyükada’da “Türkiye’yi bölme plan ve haritalarının tartışıldığı casuslar” toplantısı gibi, Fransız, Alman gazetecilerin de, papaz Brunson’ın da “PKK yanlısı faaliyetleri, casuslukları” iddiaları gibi bir olayla karşı karşıya olduğumuzdan şüphe mi etmeliyiz..
Yukarıda bahsettiğim kişilerin hepsi serbest bırakıldı.
Çünkü hepsi Avrupa ve ABD’ye karşı kullanılmak üzere hazırlanmış davaların “siyasi esirleri”ydi.
Bunlar “MİT- Siyasi polisin operasyonları”dır. Devletin geçmiş arşivinde, belleğinde var olan yüzlerce uyduruk dava gibi, bu davalar da adaletin önüne konur ve “gereğinin yapılması” istenir. Gereğini yapacak bir dizi insan da el altında vardır. En azından, mümkün olduğunca uzun süre onları hapiste tutmak istenir.
Eskiden bu davaların siyasi sahipleri arka planda kalır ve öne çıkmazlardı. Şimdi ise olayın gizlisi saklısı kalmadı!
‘Onu ideolojik olarak sevmem’
Kavala üzerine, iyi bir bilimcimiz ile yazıştım. Kavala’nın siyasi – toplumsal tutumunu, düşüncelerini ön plana alıyordu.. Belli ki siyasi ve ideolojik olarak hiç sevmediği bir insan. Ama Kavala’nın yasalara aykırı olarak iddianamesiz, yargısız içeride tutulmasını görmüyordu.
Siyasi tutuklamalarda uygulanan yöntem, insanları terör ile suçla sonra da ona istediğin muameleyi yap. Gizli bir “dosya” havasını ver, ne yasa ne anayasa ne insan hakları hiçbir şey tanıma..
Bazı Cumhuriyet yöneticileri ve yazarları da “terör suçlaması” ile benzer bir süreç yaşamışlardı. Gerçi süreç devam ediyor ama iddiaların aslı astarı olduğunu söyleyecek aklı başında gerçek bir hukuk insanı bulamazsınız. Bugün hepsi dışarıda.
Osman Kavala’nın siyasi tercihlerine karşı çıkabilirsiniz, ama hukuk, adalet, adil yargılama vb söz konusu olduğunda ne yapacaksınız?
Bugün bu iktidarın yönetiminde ülkemizin en büyük sorunu adaletsizliktir, yasaları ve anayasayı istediği zaman askıya almasıdır. Hukuk devletinden büyük ölçüde uzaklaşmamız, otokratik bir rejim kurulmasıdır.
Kimin yasalgüvenliğivar, iktidar dışında
Böyle bir rejim altında hiç kimsenin yasal güvenliği olamaz. Bugün adalette gelinen nokta, İçişleri Bakanı Soylu’nun Kılıçdaroğlu’na “şerefsiz, alçak, çirkef, düzen-baz, edepsiz, sahtekâr” sözlerinin, fikirlerin serbestçe dile getirilmesi olarak görüldüğü, ama Cumhurbaşkanı ve yönetici ekibine, bundan 10 kat daha düşük düzeyli eleştirilere ise cezaların verildiği bir adalet sistemidir.
Şüphesiz bu kadar değil, binlerce insan da haksız hukuksuz içeridedir.
Üniversitelerden “suç isna-dı” bile olmadan insanlar keyfi atılıyor.. 4-6 bin doktorun neredeyse hiçbir yerde doktorluk yapamayacağı kararı bile alınmak isteniyor.
Kavala’yı sevmeyebilirsiniz, ama ona tıpkı iktidar ve yandaş medyasının diliyle, aslı astarı olmayan birtakım iddialarla saldırırsanız, hele kendisini savunamayacak bir durumdayken, iktidarın uygulamalarına destek çıkmış olursunuz. O zaman size yapılacak haksızlıklara karşı söyleyecek sözünüz sıfırdır.
Bilim insanımıza şöyle yazdım:
İktidarın “barış süreci”nde Kavala ile bir sorunu yoktu. Soros mu? Soros’un ülkede vakfı aracılığıyla gerçekleştirdiği projelerine de itirazı yoktu. Dahası bizzat Cumhurbaşkanı, Soros ile Davos’ta toplantı yapmış ve Avrupa Birliği üyeliği için büyük desteklerini almıştı.
Eski dostların, güncel siyasetteki değişimler gereği düşman olunca, üstelik içeri atıldıkları dönemler yaşıyoruz. Gül, iyi sıyırdı! Ama eski dostlarından çoğu içeride! Mesela Altanlar, Ilıcaklar..
Bir insanın haksız yere içeride tutulduğu konusunda bir sürü şeyler söyleyeceksiniz, ama hukuki ve dava konusu olamayacak iddiaları iktidar ile paylaşacak ve “evet hak-sızlık var, ama bu adam böyle bir kişi, nesini savunuyorsunuz, bırakın içeride kalsın” demeye getireceksiniz. Buna sadece ortak olmak denir.
Sizi bilmiyorum ama ben öncelikle herkese adalet diyorum.. Hele haksızlığa uğramış insanlar içerideyken saldırmak utanç vericidir. Adalet yoksa, bu ülkede ne demokrasi ne insan hakları olur. Gün gelir sıra sana gelir.
Şüphesiz bu sözlerimden darbeciler, terör eylemcileri kendilerine pay çıkarmasınlar.