‘İster İnanın İster İnanmayın Suriye’de Türkiye’nin İstediğini İstiyoruz’
Serkan Akif Yıldız-Tezcan Taşkıran 01 Ocak 1970
WASHINGTON —
Merkezi Washington’da bulunan Ortadoğu Enstitüsü’nün düzenlediği 9. Geleneksel Türkiye Konferans’ında Suriye öne çıkan konulardan biriydi. Amerika Dışişleri Bakalığı’nda Suriye danışmanı olarak görev yapan Yarbay Richard Outzen Amerika’yla Türkiye’nin Suriye’de aynı şeyi istediğini belirtti
Ortadoğu Enstitüsü’nün Türkiye bölümünün 9. Kez düzenlediği Türkiye konferansı başkent Washington’da gerçekleşti.
Konferansta masaya yatırılan konulardan biri de Türkiye’nin Batı’yla olan ilişkisiydi.
Ankara’nın Batı’yla ilişkisinin tartışıldığı panelde öne çıkan konu Türkiye-Amerika ilişkileri ve dolayısıyla da Suriye oldu.
Paneldeki konuşmacılardan Amerika Dışişleri Bakanlığı’nda Suriye danışmanı olarak görev yapan Yarbay Richard Outzen, Ankara’yla Washington’un Suriye politikasının uzun dönemde aynı olduğuna inandığını söyledi.
Outzen, “İster inanın ister inanmayın günün sonunda biz Türkiye’nin istediğini istiyoruz. Suriye’de aynı şeye çok yakınız. İkimiz de 2254 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararının uygulanmasını istiyoruz. Bu, anyasal reform ve seçimler demek. Bu, rejim ve insanları arasındaki iletişimle, Suriye’nin komşularıyla ilişkisinin değiştiği birleşik bir Suriye devleti demek. Bu, bizimle Türkiye’nin çıkarına. Ve bu bize başlangıç için çok güçlü bir el sağlıyor” dedi.
Türk-Amerikan ilişkilerinde belli sanal ve belli yapısal sorunlar olduğunu kaydeden Outzen Suriye’nin de sorunlardan biri olduğunu söyledi. İlişkilerdeki sorunlar için eski Amerika Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’un Türkiye ziyaretiyle kurulan çalışma gruplarından övgüyle bahseden Outzen, Washington’un YPG’yle ilişkisine de açıklık getirmeye çalıştı.
Outzen, “Amerika’nın bakış açısından bakıldığında YPG IŞİD’e karşı savaşan alandaki en etkili güç. IŞİD’i yenmek isteyen Uluslararası koalisyonla ortak çıkarları var. Çünkü onlar alandalar. Yani Amerikan bakış açısından bu grubu IŞİD’e karşı desteklememiz gerektiği mantıksal bir politika. Ortak bir çözüm bulmaya çalışıyorsanız Türkiye’nin bakış açısıyla Amerika’nın bakış açısını anlamanız gerek. Bence Suriye’de sonsuza kadar kalacağımız ve Suriyeli Kürtler ülkenin kuzeydoğusu için tek çözüm gibi düşünceler yanlış savlar. Suriye’nin kuzeydoğusunda Kürtler, Suriyeli Hristiyanlar, Türkmenler, Araplar yaşıyor. Her Kürt de YPG-PYD’yi destekliyor anlamına gelmiyor. IŞİD nedeniyle Amerika’nın onlarla ilişkisi var. Amerika tarafı o bölgede çoğulculuk ve temsilcilerden oluşan bir yönetimden yana” ifadelerini kullandı.
Önce IŞİD’i defedelim diyen Richard Outzen’a göre ardından bu bölgelerde maksimum seviyede yerel temsiliyetin oluşturulması için çaba harcanması gerekiyor. Outzen, Türkiye’nin bu konudaki endişeleriyle ilgili de konuştu.
Outzen,“Rakka’da yerel konseyler var ve ben de birkaçında bulundum. Rakka büyük çoğunlukla Arap kenti. Konseyler ağırlıklı Arap. Bence Türkiye’yi endişelendiren Öcalan hareketinin ideolojisi Rakkalıların aklında yok. Rakkalıların aklında olan temel hizmetlere nasıl ulaşacakları. Hala IŞİD tehdidi var. Rejimle problemler var. İdeolojik işbirliği akıllarındaki en son şey” dedi.
Suriye’deki askeri varlıklarının az olduğunu ve Irak’ta bir dönem 100 bin askerleri olmasına rağmen bu ülkede siyasi sonuç elde etmenin 10 yıldan fazla zaman aldığını hatırlatan Outzen, Suriye’de Türkiye’nin içinde olmadığı bir çözümün olamayacağını vurguladı.
Richard Outzen, “Şu anda Rusların, Türklerin, Amerikalılar ve diğer tarafların yer aldığı süreçte Birleşmiş Milletler aracılığıyla anayasa komisyonu konusunda ilerleme sağlama şansına sahibiz. 2254 süreci. Bu Afrin’deki bütün yaraları da sarıyor. Eğer Suriyelilere istikrar sağlarsak, ateşkes sağlarsak ve rejime iyi niyetle müzakere etmesi konusunda baskı yaparsak… Ve bana inanın bütün bunlara Türkiye önemli bir rol oynamadan çözüm bulunmuyor. Türkiye’nin güçlü bir müttefiki olarak bunun bizim görevimiz olduğunu düşünüyorum ama hepimizin yararına olacak şekilde diplomatik bir ortayol için yerel konseylerle de açık ilişkilere sahibiz” dedi.
Paneldeki konuşmacılardan Avrupa Parlamentosu’nun Sosyal Demokrat üyesi Arne Lietz’den ise Türkiye’ye eleştiri vardı. Türkiye’de hukukun üstünlüğü, özgür bir parlamento ve özgür bir medya olmadığını kaydeden Lietz, Venedik Komisyonu’nun Türkiye’yle ilgili raporunu hatırlattı ve Türkiye’nin kuruluş değerlerinden uzaklaştığını söyledi.
Ankara Enstitüsü’nde araştırma müdürü ve aynı zamanda Eski Başbakan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun danışmanı olan Osman Sert de Türkiye’nin Batı’yla yaşadığı hayal kırıklıklarına dikkat çekti.
Sert,2006-2007 döneminde insan hakları açısından Türkiye altın çağını yaşadı. O dönemde Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri Sarkozy ve Merkel tarafından engellendi. Bu Türkiye’de büyük hayal kırıklığı yarattı. İlişkilerde Türk tarafında da çok fazla hayal kırıklığı var. Örneğin Fethullah Gülen burda ve hala Türkiye’ye iade edilmiyor” dedi.
Gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetinin de gündeme geldiği panelin konuşmacılarından Texas Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler profesörü Gregory Gause, bu konuda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın taktiğinin muhtemelen başarısız kaldığını söyledi.
Gause, “Korkarım, eğer bay Erdoğan’ın stratejisi veliaht prensi karar alma sürecinden ayırmaksa bu muhtemelen başarısız oldu. Bu süreç henüz bitmedi ama muhtemelen başarısız oldu. Eğer Erdoğan, bir şekilde bunu Muhammed bin Selman’ı karar alma sürecinin dışında bırakmak için kullandıysa bu başarısız oluyor. Ama stratejik amacı doğru okuduğumdan da emin değilim. Ama bir geri adım var. Hiç kralın adını anmadı. Bir süre sonra işler normale dönecektir. Bu nasıl bir normal olacak bilmiyorum. Türk devlet kültürü uygulaması kalıcı bir anlaşmazlığın olmayacağını ortaya koyuyor” dedi.
Gause, bununla birlikte Ankara ve Riyad’ın yakın zamanda aynı sayfada yer alacaklarından şüpheli olduğunu da kaydetti.