Ahmet Kaya bugün yaşatılır mıydı?
Akif Beki 01 Ocak 1970
20 yıl önce başını yakan sözleri bugün söylese ne olurdu, bir düşünün.
Ahmet Kaya o gün linç edilmese, üzerine fırlatılan çatal ve bıçaklardan, açılan davalardan, verilen cezalardan bugün kurtulabilir miydi?
"Ben bu ödülü sadece kendi adıma değil, bu ödülü İnsan Hakları Derneği adına, bu ödülü Cumartesi Anneleri adına, bu ödülü bütün Türkiye halkı adına alıyorum. Şunu belirtmek istiyorum: Önümüzdeki kasette Kürt asıllı olduğum için Kürtçe bir şarkı yapıyorum ve Kürtçe de bir klip çekiyorum. Bu klibi yayınlayacak yürekli insanların olduğunu da biliyorum, yayınlamazlarsa Türkiye halkıyla nasıl hesaplaşacaklarını da biliyorum" demişti.
Muhal ya, çıkageldi ve bu sözleri aynen tekrarladı farz edelim..
Hayat hakkı tanınır mıydı?
Ülkesinde barındırılır mıydı?
Can korkusuyla kaçmak ve Paris'te sürgünde kahrından ölmek zorunda bırakılmaz mıydı?
Düzmece görüntüleri bulunup hemen terör örgütüyle ilişkilendirilmez miydi?
Cezaya mezaya çarptırılmaz mıydı diyorsunuz yani...
Ve bunu, son 20 yıldan bu yana demokrasi kültürümüzün çok geliştiğine, özgürlüklerde çok mesafeler aldığımıza güvenerek mi söylüyorsunuz...
Son zamanlarda kızıştırılan havaya bakınca o kadar emin olamıyorum ben.
Ahmet Kaya'nın yuhalanarak 10. Yıl Marşı eşliğinde recme tabi tutulduğu o uğursuz gecenin kokusunu alıyorum havada.
Doğru...
DGM'ler kaldırıldı, Kürtçe şarkı söylemek bölücülük suçu olmaktan çıkarıldı. Hatta TRT, Kürtçe yayına bile geçti.
Bu açıdan kıyas götürmez, benzerlik kurulacak gibi değil.
Doğru...
2013'te, Başbakan Erdoğan, AK Parti grup toplantısında Ahmet Kaya defterini açtı.
1999'daki magazinciler gecesinde yaşadıklarını hatırlatıp hesap sordu.
"Kimler saldırdı? Gezi Parkı’nda bize saldıranlar saldırdı. Şimdi diyorlar ki ben o sırada tuvaletteydim, ben o sırada dışarıdaydım, ulan hepiniz oradaydınız be. Kamera kayıtlarında hepinizi görüyoruz" diye çıkıştı.
Utançlarıyla yüzleşti linççi güruh...
Ahmet Kaya'ya ağıt yakma sırasına girdiler.
Kimi timsah gözyaşları döktü, kimi yaşadığı pişmanlık acısını anlattı.
Gaza dolduruşa geldiğini, bir anda havaya uyduğunu, basiretinin bağlandığını, galeyana kapıldığını söyleyenler oldu.
Bildiğiniz hipnotize olmuş kalabalık psikolojisine kapılmakla savundu kimi kendini.
Güya ders oldu herkese, linci kışkırtan ve katılan sanatçı arkadaşları tek tek günah çıkardı, af diledi, tövbe edip nedamet bildirdiler...
Bugün Kürtçe şarkıdan yırtardı muhtemelen, gerçi adamına göre değişebiliyor neyin serbest neyin olmadığı ama...
Cumartesi Anneleri'ne, insan hakları aktivistlerine çaktığı selam, başına bela olmaz mıydı?
Terör propagandası, övmek ve desteklemek, yasadışı eyleme yardım yataklık, suça teşvik, halkı isyana tahrikle suçlanır mıydı, suçlanmaz mıydı?
Bırakın onu, başı kesilesi bir Gezici ilan edilmeyeceğini garanti edebilir misiniz?
Ya da protest müzik ayağıyla devlete karşı gelmekten, başkaldırıya çağırmaktan sorumlu tutulmayacağını? 'Kimi kandırıyorsun, batsın senin subliminal müziğin' denmeyeceğini?...
Köprünün altından aktığını sandığımız sular terse dönmüş de aynı akıl tutulmasına geri yakalanmışız sanki.
Hava zehirli, barut fıçısı gibi, en ufak bir kıvılcımda patlamaya hazır değil mi yine?
Neyse ki öyle hamaset törenleri düzenlemiyor artık Magazin Gazetecileri Derneği, müsterih olabilirsiniz.