Şu Hazar denizine köprü yapturacağum!
Arslan Bulut 01 Ocak 1970
Bu sütunda ele aldığım her konuda gerçek olduğundan emin olduğum verilerden hareket ederek analiz veya yorum yapıyorum. Maksadım, takip edenlere olayların iç yüzünü gösterebilmektir. Aslında sadece gazeteciler değil gerçeği aramak isteyen herkes amacına ulaşır. Tabii gerçekleri yazarsanız bedel ödersiniz. Fakat kendilerini kandırarak yaşayanlar, aynı tutumu bizden göremeyince bunun ardında siyasi bir sebep arıyor. Gerçeklerin gündeme getirilmesinden rahatsız oluyorlar. Çünkü edindikleri konumu, imkânları kısacası konforu kaybetmekten korkuyorlar.
***
Aklını sadece bir siyasi düşünceye veya partiye hizmet etmek için kullananlar herkesi kendileri gibi zannediyor!
"Fırat'ın doğusuna sınırlı bir askerî müdahale için ABD ile uzlaşmaya varıldı" tespiti ışığında, "Bunun için ABD'ye ne verildi?" diye soruyorum. "Öncekilerin ne verdiğini iyi bildiği için şimdikilerin de bir şeyler verdiğini düşünüyor. Ne verdik diye değil ne aldık diye düşünmüyor." diye yorumlar yapılıyor.
Evet öncekilerin neler verdiğini çok iyi biliyorum. Yalta anlaşmasından sonra Türkiye'nin neden ve nasıl ABD nüfuz alanı olarak kullanıldığını, NATO sürecini, Gladio'yu yıllar önce inceleyerek bu sütunda ve kitaplarımda ortaya koydum. Şimdikilerin ABD ile ilişkilerini de çok iyi biliyorum. Zaten parti programına aynen alınan gizli belge gibi birçok önemli bilgiyi de kamuoyuna ben duyurdum.
Türkiye, ABD'ye karşı Avrasya seçeneğini zaman zaman koz olarak kullanıyor ama ABD ile Rusya, Suriye'de, PYD konusunda hemen hemen aynı politikayı takip ediyor. Yine Türkiye, Kaşıkçı cinayeti konusunda sadece Suudi Arabistan'a değil ABD'ye de suçüstü yapmış olabilir. Bu konuda elimde bir delil olmadığı için, "olabilir" diyorum.
***
Bunları bir tarafa bırakalım. Türkiye'nin Cumhurbaşkanı, "Fırat'ın doğusunu da huzurlu ve yaşanabilir yerlere dönüştürmek konusunda kararlıyız. Bunu İdlib'de Rusya ile başardık. Aynı durumu Fırat'ın doğusunda Amerika ile de yapalım." diyor. En önemli delil bu sözler değil mi? Yani ne yapılacaksa, Amerika ile birlikte yapılacak!
Üstelik "kötü yaptılar" da demiyorum. Sadece, ABD'ye bu göz yumma karşılığında bir taviz verilip verilmediğini sorguluyorum. Bırakın gazeteciliği, bu sorgulamayı her vatandaşın yapması gerekmez mi? Zira İngiltere'de "Türkiye federasyon mu olsun, konfederasyon mu olsun" konuşmaları yapıldığı günlerde AKP Genel Merkez Heyeti, Avrupa'da eyalet sistemini inceliyor. Açılım sürecinin piyonları da AB projesiyle ve İngiltere koordinasyonu ile Oslo'da toplanıyor! Bunlar, kendiliğinden mi oluyor?
***
Biz bu tartışmalarla meşgulken bakınız dünya nelerle meşgul oluyor?
Dünya Ekonomik Forumu sitesinde Çin'in "Bir kuşak bir yol" projesi ile ilgili analizi yayınlanan Bruno Maçaes adlı yazar, "Bu büyük proje, Çin Halk Cumhuriyeti'nin kuruluşunun yüzüncü yılı olan 2049'da bitirilmek üzere planlandı. Bittiği zaman dünya siyaseti ve ekonomisinde yeni bir düzen başlatmak üzere..." diyor.
Maçaes'in tespitlerine göre proje içinde, Hazar Denizi'nden geçen bir köprü yapmak da var, Tayland'daki Kra Isthmus Kanalı ile Hint ve Pasifik Okyanuslarını yakınlaştırmak da...
"Şu Maçka deresine köprü yapturacağum" diyoruz ama Marmaray'ı ve benzerlerini Japonlar inşa ediyor!
Yine yapay zekâ, robot ve genetik mühendisliği, uzay araştırmaları ile birlikte dünya çapında kara, deniz ve hava yollarında insansız araçlar, Çin merkezli uydular ve uzay filosu tarafından desteklenecek...
Çinli şirketler, asteroidler ve ay gibi alanlarda da ekonomik faaliyetlere girmeyi planlıyor.
Yazar Çin'in hedeflerine ulaşamayabileceğini, yeni bir dünya düzeninin tek merkezden kurulamayacağını da belirtiyor...
Biz ise hâlâ, ideolojik ve partizan önyargılardan kurtulamıyoruz.